Bilindiği gibi zenginlik Allah vergisi bir lütuftur herkes bu lutfa eremeye bilir. Lutuf olduğu kadarda zenginliğin hesabı ve sorgusu vardır.
İmkanları yerinde kullanmak muhtaçlara yardımcı olmak zayıfları gözetmekte zenginliğin görevlerindendir.
Zenginlik yer yüzünde Allahın lütuf kapısı mesâbesin dedir.
Kendisine verilen varlıklar sadece kendisinin yemesi için verilmemiştir. O, çok insanın ekmek kapısıdır,.daha ziyâde vermekle yükümlüdür Allahla kul arasında bir köprüdür zenginlik. Sakâvetse; verebilmek, paylaşa bilmek, sana ait olanı bölüp dağıta bilmek özelliğidir. Bu da Allahın insanlara verdiği gönül zenginliğidir
Sakâvetli olan zenginler Dünya ve Ahirette sonsuz mükafaatın tâlipleridir..Sakâvertli olamayan zenginse servetini kendisine bir ceza vesilesi yapmaktan kurtaramaz..Veren el olabilmek Allahın en büyük lutuflarından biridir.bu hususda bildiğim bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Zamanında, zatı muhderem bir kişinin çok büyük bir kervan sarayı vardır bu günümüzün (otel, motel restoran, dinlenme tesisinin tamamını içeren bir büyük mekan.
Tesisin kırk adet penceresi vardır. zamanının çoğunu orada
geçiren zatın, kapısına bir dilenci gelir Allahın ismi hatırına bir sadaka ver der..
Adam hemen ve gülümsiyerek elini cebine atar sadaka verir. çok geçmeden aynı dilenci pencereden ister adam yine verir.ikinci, üçüncü ve kırkıncı pencereden ister, adam verir.Dilenci tekrar kapıya gelerek
Allahın lütfu olan zenginlik seni büyüklük mertebesine ulaştırmış kutlu olsun der ve kaybolur.
Aradan aylar geçer bir gün (veren el sahibi) adam hastalanır ve yerine kardeşi kervan saraya nezaret etmektedir yine o dilenci kılığındaki ermiş gelir ve kapıyı çalar
Allahın ismi hatırına sadaka, der- kardeş verir, pencereden ister kardeş bakarki aynı adam biraz evvel verdiğim adam diye aklın dan geçirir ama yine verir.
dilenci ikinci ve üçüncü pencereye de gelince kardeş dayanamaz, .sen der ne utanmaz, arlanmaz kişisin kovulana kadar istiyorsun defol şuradan der.
Dilenci kılığındaki adamda burası kimin diye sorar, kardeşte benim der.Dilenci adamsa;
-Sen buralara layık adam değilsin, burası senin olamaz çünkü bu lütfa sen eremezsin, sen doğru söylemiyorsun. oysa birkaç gün önce buraya geldim her isteyişimi geri çevirmeyen bir büyük insan vardı diyince
Kardeş, evet o benim ağabeyimdi der.dilenci adam kardeşliğin bile ona benzemez, hayret der ve kaybolur gider.
Bu olaylar kardeşi oldukça etkiler.akşam eve geldiğinde olayı evde anlatır ve ağabeyini suçlar.Sen der, nasıl olurda aynı anda aynı adama kırk kere istiyor, verebiliyorsun.
Anne devreye girer ve derki;
-Oğlum senin ağabeyin öyle bir kalbe sahiptirki.kırk değil yüz kırk pencerede olsa seve seve verebilir oysa sen veremezsin.
-Peki anne bu nasıl oluyor ve sen nasıl böyle emin konuşuyorsun .- -Çünkü oğlum; biz denedik.
Ağbeyin süt emen yaşında iken komşununda bir çocuğu vardı oda oğlunu emziriyordu, biz o arakadaşımla oyun olsun diye ver senin oğlunuda emzireyim dedim. Arkadaşım oğlunu veriken ağabeyin kucağımda emiyordu o çocuğun geldiğini görünce emmeyi bıraktı.
Biz yanlış mı gördük diyerek yeniden denedik her seferinde o çocuğu kucağıma alırken ağabeyin memeyi o çocuğa bırakıyordu hayret ettik.
Aradan üç yıl geçti sen doğdun o arkadaşımın da bir oğlu olmuştu geçmişteki olay aklımıza geldi ve bu sefer seninle denedik.
Biz sanıyorduk ki; sende ağabeyin gibi yapacaksın, yanıldığımızı anladık ve çok daha hayret edeceğimiz bir görünümle karşılaştık.Sen emiyorken her seferinde bir elinlede öbür mememi kapatıyordun .İşte o zaman anladık ki; her insan bir olmuyor.
Onun için sen asla ağabeyin gibi veremezsin. veren eller farklıdır. Çünkü o insanların kalp zenginliğidir tüm zenginliklerin üzerinde bir asalettir..
Onun için dualarımızda hep; ALLAH VEREN ELLERİ KESMEYE deriz. Sakavet ve cömertlik ayrı bir haslettir.Allah hepimize nasip etsin...