Bugün tam yüz yıl oldu…
Sonsuza kadar lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hâkimiyet bilâ kayd ü şart milletindir.” Özdeyişi ile Osmanlı saltanatının reddi, TBMM’nin fiilen kuruluşu üzerinden, hala padişaha kulak etmek isteyenlere rağmen, tam yüz yıl geçti…
O günden bu yana millet olarak yüz yıl içinde nelerin gerçekleştiğini, nelerin yaşandığını gözümüzün önüne getirdiğimizde göreceğiz ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüleri doğrultusunda ilerlediğimizde, öngördüğü “Muasır Medeniyetler seviyesine” erişme yolunda ciddi adımlar atılmıştır.
Saptığımızda ise geçirdiğimiz sıkıntıları gördük, yaşadık…
TBMM’nin kuruluşundan bu yana birinci kuşaktan çok kişi hayatta kalmadı ama ikinci kuşaktan daha birçok kişi hayatta ve geçen günlerin, doğruların, yanlışların şahitleri…
Tarihe meraklı, okuyan ve araştıran ve ikinci kuşaktan biri olarak…
Bu yüzyıl içinde törenlerle kutlamadığımız (Hava şartlarına rağmen) ilk bayramımız…
Yine bu yüzyıl içindeki resmi törenlerde “Cumhurun Reisi” yani devletin milletine karşı tarafsı başkanı, Cumhurbaşkanlarının, başbakanlarının katılmadığı günleri de gördük…
Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan, mazeret beyan ederek resmi törenlere katılmadıklarına da şahitlik ettik…
Onlardan önceki dönemde yaşanmamış şey…
Şimdi ikinci bir “Yüz Yıl” içine girdik.
Kendime sorduğum soru şu…
Geçen yüz yılın içerisindeki 75 yılı yaşadın gördün, bundan sora beklentilerin ne?
Aslında Allah o ömrü verse de ikinci bir yüz yılın en az bir 25 yılını daha görsem de karşılaştırma imkânım olsaydı…
Dünya nereye doğru gidecekti ve dünyanın gidişi içinde yer almaya devam edecek olan Türkiye’de neler olacaktı?
Özellikle ve kesin olarak belirtmek isterim ki şunlar olmayacak…
TBMM’ni eylemsiz hale getirmeye kimsenin gücü yetmeyecek…
Cumhuriyeti ortandan kaldırmaya, niteliklerini silmeye kimsenin gücü yetmeyecek.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda görev alan isimleri kimse unutturamayacak.
İktidar makamında olan efendiler ve o efendilerin yalakaları, hizmetkârları…
Bilmelisiniz ki “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikatı medeniyedir.”
İlkesini korumaya, yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, bir tehlike anında Muhtaç olduğumuz kudretin asil kanımızda olduğunu hatırlayarak, kanımızın son damlasına kadar TBMM ve Cumhuriyet düşmanlarına geçit vermeyeceğiz.
“İkinci Yüzyılda” da bu ilkeler elbette yerinde durmaya devam edecektir. En ufak bir kuşkum yok ki, üçüncü kuşak ve ondan sonra gelecekler de nöbetlerini başarıyla sürdüreceklerdir.
Esas merak ettiğim konu, sosyal, ekonomik, teknolojik ve kültürel boyutta dünya ve üzerinde “Devlet” olan insanların neler yapacakları, neyi başaracakları, nelerini kaybedeceklerini bugünden bilememektir.
Hatta dünya coğrafyası üzerinde, devlet sınırlarının nasıl olacağı..
Gelecek kuşakların büyük bir bölümü, ileriye doğru umut verirken, diğer bir bölümü bizleri bugünden endişelendiriyor…
XXX
Değerli okurlar…
TBMM’nin kuruluşunda başlamak üzere, bugüne değin Saltanatın ve hilafetin kaldırılması, cumhuriyetin ilan edilmesi, devletin niteliklerinde “Laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti” ilkesi ile uğraşılmaktan asla vazgeçmedi.
Birileri Saltanatı ve hilafeti yeniden kurmaya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin işlerini, yarı günlerini İstanbul’da geçirerek başkentini Ankara’dan fiili olarak İstanbul’a taşımayı deniyorlar. Eğer başarırlarsa, yasa değişikliği ile de gerçekleştirmeye çalışacaklar.
TBMM’nin kuruluşunun yüzüncü yılında ifade etmek isterim ki, millet olarak davranışların hiç birini hak etmiyoruz, kabul de etmiyoruz.
Bugün millet olarak 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyorum…
Bugün hep beraber çocuk olup yeniden ilkelerimiz doğrultusunda hep birlikte yürümeye devam edelim…
Kutlu olsun…