Anayasa Mahkemesi'nin Enis Berberoğlu hakkında verdiği ikinci “Hak ihlali” kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. AYM, gerekçeli kararın sonunda, “Anayasal düzenin korunması yalnızca Anayasa Mahkemesi'ne ait bir görev değildir. Başta TBMM olmak üzere kamu gücünü kullanan tüm organların yükümlülüğü vardır” diyerek de kararı noktaladı.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, AYM’nin ikinci “Hak İhlal” kararı hakkında konuşurken, karara katıldığını ancak kararda yukarıda vurgulanan son bölüme katılmadığını şöyle açıkladı…
”Hukuk sistemi ve hukuk kuralları içinde bu hukuka aykırılığı gidermek mümkün… Herkesin yapması gereken de budur. Bir hukuka aykırılık var diye, bu hukuka aykırılığı başka yeni hukuka aykırılıklar geliştirerek yapmak, yeniden ayrı sorunlar ortaya çıkartıyor. Haklı pozisyondaki birtakım kararları da bazı açılardan haksız pozisyonlara düşürüyor.”
XXX
Her zaman dediğim gibi, düşüncelere saygım sonsuzdur.
Kabul edip etmemek ise, karşı tarafın hakkıdır.
Bu bakımdan TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un yorumunu da aynı çerçevede görüyor, ancak doğruluğu konusunda eksik olduğu görüşünü savunuyorum…
Hukuk toplumu içinde bir söz vardır, “Hâkim, kararları ile konuşur…” ki doğrudur.
Ancak doğru olduğunu kanıtlamak için de yargının kararlarını verirken “Türk Milleti Adına” diyerek başladığı hüküm kurma noktasında adil ve tarafsız olması gerekir.
Baktığımızda, ülkemizde yargı, tarafsızlığını kaybetmiş, belli odakların dediği ile karar verir olmuştur.
Durum bu noktaya da gelince, AYM verdiği kararda hatırlatma noktasında sözünü “Hüküm kurma” noktasında söylemiştir.
Eğer TBMM Başkanı olarak AYM’nin verdiği kararı uygulamazsanız, AYM’nin kararı da her kurum ve yargıyı bağladığı halde uygulanmaz ise, AYM hüküm kurarken böyle bir ifadeyi kaullanmak zorunda kalır ki zorunlu hale de gelmişti.
XXX
Eğer hukuka ve yargıya inanıyorsanız ve hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını ilke olarak kabul etmişseniz, bırakacaksınız onlar işlerini “Bağımsız ve bağlantısız” olarak yapacaklar ve sadece kurdukları hüküm ile konuşacaklardır.
Ancak siyaset, kendini yargı yerine koyar da suçlarsa, işte o zaman izler birbirine karışır, yumak, kördüğüm olur, yollar kilitlenir menzile (Son noktaya) ulaşamazsınız.
XXX
Çok acı ve bir o kadar da kırıcı bir söz…
Devletin başı olarak görev yapan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan duyuyoruz.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki atanmış rektör karşıtı protestolarla ilgili konuşurken, “Osman Kavala denilen, Soros’un temsilcisi olan kişinin karısı da provokatörlerin (Kışkırtıcı, karıştırıcı) içerisinde yer alıyor” diye bir cümle kurdu.
Sözlerin hedefi olan kişi, Osman Kavala’nın eşi, Boğaziçi Üniversitesinden emekli olmuş, ancak lisansüstü ve doktora öğrencilerine ders veren Prof Dr. Ayşe Buğra Kalkavan…
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşe Buğra, bu sözlere nezaket çerçevesinde “Esefle karşılıyorum”diyerek cevap verdi.
Gelelim Ayşe Buğra’ya…
Ayşe Buğra Orta Öğrenimini Robert Kollej’de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesinden mezun olmuş, yurtdışındaki üniversitelerde yüksek lisans yapmış, çalışmış ve 1985 yılından bu yana da Boğaziçi Üniversitesinde “Öğretim Görevlisi” olarak çalışan, uluslar arası üne sahip Profesör sıfatında akademisyendir.
Daha da detaya girmeden, uzmanlık alanları: İktisadi düşünce tarihi ve iktisat metodolojisi, karşılaştırmalı sosyal politika ve toplumsal cinsiyet çalışmaları, gelişme iktisadı ve girişimcilik tarihi.
Türk edebiyatının ünlü romancılarında Tarık Buğra’nın da kızıdır.
XXX
Otuzbeş seneden beri Boğaziçi Üniversitesinde öğretim üyeliği yapan bir kişiyi, henüz hakkında mahkûmiyet kararı bile olmadan 1200 gündür hapiste tutulan Osman Kavala ile karı-koca ilişkisine bağlayarak “Provakatör” diye suçlamak, hukukun üstünlüğüne inanmamak, yargıyı etkilemek ve adil olmayan davranıştır.
AYM’nin kurduğu kararın son cümlesi de siyasete, siyasetçiye; “Yapma bunu kardeşim, yargının işine karışma” demek oluyor.
XXX
Elbette yargı kararı eleştirilemez değildir. Ancak yargı kararını eleştirirken de yasa hükümlerini dikkate almak, siyasi düşünceleri ile hukuk kurallarının üzerine çıkarmakla olmaz.
Eğer hukuku eleştirecekseniz, yine hukuk ile eleştireceksiniz.
Hukuk siyasetle eleştiremez.
XXX
Şu soru sorulabilir…
“Son zamanlarda tüm siyasetçiler, yargıyı eleştiriyorlar, buna ne demeli?”
Haklısınız…
Ancak benim sözünü ettiğim yargı, tarafsız yargıdır.
Bir noktadan gelecek işaret ile karar veren yargıdan söz etmiyorum.
Ayrıca, geciken, geciktirilen yargıdan da söz etmiyorum.
Hepsinin arasında çok fark var ve o farkı millet olarak göremediğimiz için ülke bu günlere gelmiştir.
Her şeysiz ülkeyi yönetebilme şansınız olabilir…
Ancak, hukukun üstün olmadığı, yargının tarafsız olmadığı bir ülkeyi yönetmeniz mümkün değildir.
İktidarların değişmesi iki nedenle olur…
Bir, hukuksuzluk…
İki, boş tencere ve işsizlik…
O nedenle diyorum ki, iktidarların görevleri ya da yönetenlerin, yorum yapmak değil, görev yapmaktır.
XXX
SORUYA DEVAM…
OSB Başkanı Tahir Nursaçan Bey’e…
Neden “Cumhuriyet Odası” değil de “Osmanlı odası”?
Merak etmeyiniz, her yazımın sonunda bu soruyu sorabilecek kadar yerim var, olacak, olduracağım…