Başta benim belalım Canan Bayram olmak üzere, birçok eş, dost, arkadaş, kısacası sevenlerim, yazılarımda bir tık ileri gittiğimde “Yazma, yazacaksan çiçekleri, böcekleri, kuşları, denizdeki balıkları, dağları, bayırları, gezdiğin yolları, anılarını yaz, uğraşma” diye öğüt verirler…
Endişe ederler başıma bir iş gelir diye ki bugünün koşulları içinde haksız da sayılmazlar yani…
Çoğu kez yazmak istediklerimi, istediğim gibi yazamadığım olmuştur bu yüzden.
Ama hep yeryüzünün üstündeki dünyayı yazmamı isterler…
Peki, yerin altı n’olacak?
Diyeceksiniz ki “Sen yerin altını bilir misinin ki?”
Aslında Zonguldak’ta kaldığımız yıllarda kömür ocağına görmek istedim ama, 5 metreden sonra itiraf edeyim korktum, giremedim.
Bazen kırda bayırda otururken, elimdeki çöp ile toprağı karıştırırken, yer altı dünyasının canlılarını yer üstüne çıkarmışlığımız olur ama o kadar…
Oysa yeri yüzeyinde olduğu gibi, yerin altının da kendine özgü bir yaşayan dünyası vardır…
Yeraltı dünyasının da çiçekleri, böcekler, solucanları köstebekleri vardır…
Mağaraları da yer altı dünyası sayarsanız, orada da yaşam vardır, ayılar…
Yerüstü hayattaki gibi, yer altı dünyasının canlılarının her birinin tabiata ayrı ayır ve küçümsenemeyecek kadar önemli faydaları olanları vardır…
Elbette bu işin ilmini yapan birisi değilim de, örneğin solucanların faydalarını düşününce faydalı canlılar olduğuna karar veriyorum kendimce…
Diğer yandan “Köstebek” , diğer bir adı ile “Gelengi”, öz Türkçe adıyla “Kelegü”, yer altında yaşar ve yerin altında kazdıkları dehlizlerde gezerler. Yaşamlarını toprağa dökülen veya ekilen tohumları yemekle sağlarlar. Yani bunları “Tohum yiyenler” olarak tanımlarsak, çok da faydalı olduğunu söylemek mümkün değil. Ama Yaradan, her yarattığını bir amaç için yarattığını düşünürüz. Öte yandan gözleri de görmez ama sese duyarlılıkları tüm hayvan cinsinden daha fazla diyebilirim…
Örneğin denizin derinliklerinde, görmediğimiz, bilmediğimiz ne kadar canlı var?
Çünkü orası da yer altı dünyası bence…
Hani adam demiş ya, “Denizden babam çıksa yerim” diye, o dünyanın da insanlara bir faydası olduğunu düşünüyorum…
Ancak “Yeraltı dünyası” denişlince oranın karanlığı beni her zaman ürkütmüştür, korkutmuştur. Aydınlıklar dururken karanlıklarda ne işimiz var değil mi? Çoğu zaman faydasızlar dünyasıdır.
Değerli okurlar…
Şöyle bir düşündüğümde başta belalım Canan Bayram olmak üzere tüm seven eş, dost ve düşünenlerimin istediği gibi, yazmaya devam edeceksem, birçok suya-sabuna dokunmayan yazılar yazabilirim aslında…
Yol hikâyelerimi yazsam, bir yıl sürer…
Yol maceralarımı yazsam bir o kadar daha sürer…
Çocukluktan başlayan ve ilgi çekebilecek anlılarımı yazsam o da ayrı bir ilgi çeker ama..
Konu “Ama” ya gelince bin düşünüp bir yazıyorum, üstelik üfleyerek…
Neyse, yeraltı dünyası da bu kadar…
XXX
Yeraltı dünyası deyince ve gündem ile ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum sizlerle…
Ben, gündemdeki kişiyi, zorunlu olarak gittiğim bir gece kulübünde gördüm. Bizi oraya emrivaki ile götüren arkadaşımın da arkadaşı idi…
Gece kulübüne gelişindeki görüntü, korkuyu yaşadığının ifadesi idi. Etrafında bir sürü adamı, kendisini çepeçevre sarmışlardı.
Gelecek her harekete karşı tetikte idiler…
Hatta arkadaşımız kendisine sarhoş kafa ile belden aşağı laflarla çok takılmıştı da, gece kulübü çıkışında, adamları tarafından tuvalette kıstırıldığında ellerinden zor almıştık…
Ellerinden nasıl aldığımız da ayrı, aynı zamanda komedi bir anı…
XXX
Değerli okurlar…
Bugünün (Dün) en önemli gündemi, TCMB’nın “PPK” kurulundan çıkacak faiz kararı…
Piyasalar nefeslerini tuttular, bekliyorlar ki ona göre pozisyonlarını belirleyecekler.
TCMB’nın politika faizini bir miktar yükseltmesi beklentisi var. Eğer Erdoğan’ın sanayicileri faize ezdirmeme söylemine rağmen böyle bir karar çıkarsa, gerçekten anlaşılabilir bir durum olmayacak…
Alınan önlemlere rağmen, ekonominin dip yapması, devlet kasasının sıfırlanması sonucunda, Pandemi nedeniyle alınan bazı yasaklama kararlarının ekonomiye yine olumsuz etkileri olacaktır.
Bu beladan kurtulmanın bir tek yolu kalmıştır bence, eğer yapılabilse…
Ülke olarak topluca bir aylık zamanı durduracağız…
Sadece hayatımızı idame ettirecek gıdaları almakla yetineceğiz ki birbirimize bulaştırma riskini ortanan tamamen kaldırabilecelim.
Yani, tüm ülkede en az 15 gün tam kadro sokağa çıkma yasağı, tek çözüm…
Yapıla bilir mi?
Ekonominin sağlam olsa belki…
Şimdilik bu kadar, nerden girdik, nereden çıktık, anlatabildiysem tabi…