Aslında şöyle diyor; “İnternet sayfamızı yeniledik, beğendin mi abi…”
Aslında o, “Yeniledik” demeden önce görmüştüm sayfayı. Beğenip beğenmediğime geçmeden önce demek istediklerim var.
Gazete için internet sayfası önemli de biz yazanlar için ne kadar önemli?
Adam açıyor telefonu, “Yahu abi… Gazetenin internet sayfasını açamıyoruz…”
Diyemiyorsun ki “Açamıyorsan git gazete bayiine, al bir gazete oku…”
Maazallah…
Kâğıdın üzerinde okuma alışkanlığı, maçlarda şemşamer çitmek kadar olgunlaşmamış olduğundan, internetten, hele şimdilerde akıllı telefon üzerinden okumak o kadar çok işine geliyor ki…
Diyelim ki internet sayfasından okudun, arkadaş alt katında “Yorum yaz” diye bir yer var, iki cızı bir şey yaz bari, beğendin mi, beğenmedin mi, düşünceni bilelim…
Yok… Öyle küfür müfür etmeden canııım…
Demokrasilerde her görüş serbest ortamlarda tartışılırsa, inanır mısınız doğru o kadar çabuk bulunur ki…
Bizler, eğitim zamanında ya da özel ve girift konuların çözülmesi sırasında bu yöntemi çok kullanırız. Beyin fıtınası deriz bu yönteme ve her zaman ve her konuda da geçerlidir.
Şöyle olur, bilmeyenler için anlatıyorum…
Sorun ortaya açıklıkla anlatılarak konur. Eğri veya doğru, ilgili ya da ilgisiz önemli değil, herkes dilediği gibi düşüncesini ortaya koyar, birisi de tahtaya tüm görüşleri yazar. Sonra hep beraber olmayacaklar, olmaması gerekenler ayıklanır geriye kalan üç-beş görüş üzerinde ortak akıl ile bir yere kadar varılmış olur. Kalanlar üzerinde de kısa cümlelerle fikirler söylenirken, bir de bakmışınız ki tek bir fikir “Çözüm olarak” ortaya çıkmıştır.
Bize de böyle fikirlerinizi oradan iletirseniz, hem biz de düşünür, yanlışımızı bulur doğru olandan yana oluruz hem de bütünlüğümüz güçlenir.
Gelelim “Yenilendik” bilgisi üzerine baktığımız sayfamıza…
Elbette güzel olmuş…
Her yaptığınız güzeli, zaman içinde de geliştirmeye devam ederseniz, güzelliğiniz her geliştirmeden sonra daha güzel, daha güzel daha da güzel olur.
Elbette bu sayfalar da güzel olmuş ama bir sorunum var benim…
Geçmişimizi nittiniz?
Aylarca, yıllarca yazdığımız yazılarımız, arşivlerimizde “Tüm yazıları” başlığı altında görünürdü. Şimdi o arşiv yok olmuş.
Kâğıt üzerinde elbette duruyor arşivde de, okuyucunun arşivi gitmiş. Bu sorun mu derseniz, aslında benim yazılarım bende arşivli de, okuyucunun da arşiv hakkı olmalıydı diye düşünüyorum.
Umarım bundan sonra “Sorunumuz var” demeyiz kimseye ve okuyucumuz rahatça, beğenerek izler.
XXX
2. Abdülhamid'in torunu olan ve sarayda dünyaya gelen son şehzade Ertuğrul Osman’ın eşi Prenses Zeynep Osman, İBB Ekrem İmamoğlu’nu makamında ziyaret etmiş. Ziyareti sırasında “Hoş geldiniz” diyen başkana aynen; “Siz hoş geldiniz. Çok istedik sizin gelmenizi. Ben New York'tan gelemedim. Gelsem hemen oyumu vereceğim. Gelemedim. Ama Yılmaz beye de söyledim, herkese whatsapp mesajları e-mail mesajları, herkese söyledim; hasta olsanız da gidin, sakat olsanız da gidin. Muhakkak oy verin” dediğini belirtmiş.
Beraber ziyarete giden Yılmaz Özdil “Adak adamış” Deyince; “Öyle hakikaten adak adadım. Hani, bir yerden sonra mantalite değişimi, görüş değişimi, bakış açısı değişimi şart. Siz işte bunu getirdiniz. Bu şehrin, memleketin buna ihtiyacı var. Siz bunun başlangıcı oldunuz, ümidimiz oldunuz. Yılmaz bey eksik olmasın çok ümitler içinde ama ben gelirken ‘beni bu kadar ümitlendirmeyin' dedim. Çünkü bir sürü maniler muhakkak ki çıkacak. Ama üstesinden gelmeniz lazım.”
Kendilerini “Osmanlıyız” diye gösterenler ile bunlara inananlar ve bu yolla Atatürk’ü kötüleyip yok saymaya çalışanlara…
Sözcü Gazetesinde Yılmaz Özdil’in Zeynep Osman ile söyleşisini mutlaka okumalıdır.
Osmanlı’nın Atatürk hakkındaki görüşü ile Osmanlı’yı alet ederek Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnünü’yü yok saymaya çalışanların arasındaki farkı görmeniz gerekir…
Neyse…
Yeni internet sayfamız, gelişerek daha da güzelleşerek devam etmesi dileği ile emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Yine bir yerden girdik, bir yerden çıktık ama olsun, başı ile sonunu birleştirdik, bileştirmeyi başarabildik ya…
Bir dediği ile bir dediği tutmayan, başı ile sonu nereye varacağı belli olmayanı da gördük…