Ahmet Davutoğlu'nun cumhurbaşkanları, bakanlar ve ailelerinin mal varlıklarını açıklamaları yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Kalın, ifadelerini kullandı. “Cumhurbaşkanımızın mal varlığı bellidir, ailesi ile birlikte verilmiştir. Burada gündem saptırmamak lazım… Şehir Üniversitesi ile ilgili bir müddettir devam eden bir tartışma var. Bu konu üzerinden başka bir siyasi tartışma başlatmayı bir gündem saptırma olarak değerlendiriyoruz. Konuya yoğunlaşalım. Burada bir üniversitenin girdiği idari ve finansal bir takım sınamalar var, bunlarla ilgili konuyu nasıl çözebiliriz, bu konuda direk Cumhurbaşkanımız zaten taraf değil, YÖK üzerinden, bir banka var, Danıştay kararı var, alınmış krediler var, bütün bunlarla ilgili bir çalışmanın etraflı bir şekilde yapılıp, siyasi bir polemiğe dönüştürmeden bu konuyu uygun bir şekilde çözmek en doğru yol olacaktır”şeklinde bir açıklama yaptı…
Yani…
Yaptığı suçlama karşısında aldığı tekliften kaçmış oldu, “Hadi araştıralım” diyemedi zaten demesi de mümkün değil. Kendisini açıkladığı mal varlığı, rutin açıklama, araştırmalı değil.
Araştırırsak eğer, alyanstan sonra ne oldu, ona bakmak gerek…
XXX
Geçmişte yazdığım yazılar, bazen gözümüzün önüne geliyor arşivden.
Bundan tam dört sene önce, Kayseri Maç gazetesindeki köşemde yazmışım “Dil” üzerine. Yazımı, bugün bazılarına dillerini kullanırken uymaları gereken kuralları hatırlatması bakımından yeniden vermek istiyorum. Çünkü “Dil” doğru kullanılmadıkça hem kullanana, hem çevresine ve daha da genişletirsek, mensubu olduğu toplumlara zarar verir
Gelin bir kez daha okuyalım…
XXX
“DİL” ÜZERİNE...
"Dil"den söz edeceğim bugün. Elbette sofralarda yediğiniz dana dilinden değil, ağzınızda "Organ" olarak bulunan "Dil"den de değil. Sözünü edeceğim "Dil", konuşmanızda kullandığınız "Dil" olacak.
Çok önemli. Bu konuda söylenmiş o kadar çok "Anlamlı" sözler var ki, bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum.
"İnsana dil yükü, en ağır yüktür."
Thomas Fuller; "Dil, vücut dediğimiz geminin dümenidir."
Sultan Velet; "Dilin müşterisi, kulaktır."
George Herbert; "Dil sürçeceğine, ayak sürüsün daha iyi."
Hz. Ali; "Lisanın sözü, kalbinin özüdür."
Hz. Ali; "Aklı kıt olan, dilini tutamaz."
Hz. Ali; "Dil; cismi küçük yırtıcı bir aslandır, onu sağlam bağla."
Hz. Ali; "Tatlı dili olanların, dostları her gün biraz daha artar."
Hz. Ali; "Aklının dili, gönlünün ötesindedir; ahmağın gönlüyse dilinin ötesinde."
Şeyh Sadi; "İnsan dilini tutup konuşmadıkça, ayıbı da hüneri de gizli kalır."
Ali Fuat Başgil; "Kişinin kıymeti, dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur."
Latin Atasözü; "Dil vahşi hayvana benzer, bir kere bırakırsan bir daha yakalayamazsın."
Mevlana; "Dili ve sözü bir olmayan kimsenin, yüz dili bile olsa; o, yine dilsiz sayılır."
Mevlana; "Dilin salavat getiriyor durmadan ama, Mustafa’nın temizliğinden ne haber?"
Ve...
Son olarak yine Hz. Ali'den bir söz; "İnsanın selameti, dilini tutmasına bağlıdır."
Gördüğünüz gibi "Dil" yani "İfade" üzerine söylenmiş bu kadar söz varken, yine "Dil" üzerinden başımıza gelmeyen yoktur.
George Herbert'in dediği gibi; "Dil sürçeceğine, ayak sürüsün daha iyi."
İfade edildikten sonra genelde telafi etmek için "Ağzımdan kaçı, özür dilerim" ya da "Amacını aştı, özür dilerim" gibi hafifletmeye yönelik sözlerle yumuşatmaya çalışsanız da, laf ağızdan bir kere çıkmıştır. "Ok"un yaydan, "Merminin" namludan, macununun tüpten çıktığı gibi, söylenen sözün tekrar ağza geri dönmesi mümkün değildir.
Dostluğu kuran da, dostluğu bozan da "Dil" olduğunu bilmek gerekir. O nedenle de söylerken lafın nereye doğru gideceğini bilmek gerekir. Dahası, sizin sözünüzün, karşı tarafta nasıl anlaşılacağı da çok önemlidir.
Hz. Ali, yine bir sözünde; "Sizin en kötü olanınız, insanları çekiştirerek dostlar arasında ayrılık düşüren ve temiz insanlara kusur bulan kimselerdir" demiştir. İnsanları çekiştirmek de "Dil" için özürlü bir durumdur.
Kimin tarafından söylendiğini bilmiyorum, ama güzel söz; "Kim için değiştiğine dikkat et. Herkes, konuştuğu sözler kadar delikanlı değildir."
"Dil"imize sahip çıkmak kadar erdemli bir davranış olmasa gerek. O nedenle, olumsuz olacak "Dil"i, dilim dilim dilimlemekle başlamak gerek.
Bugünü "Dil"e ayırmamın nedeni, günlük hayatımızda ve her ortamda yaşadığımız olumsuz "Dil"lerin değişmesini temenni etmek içindi...
XXX
Yazının yayın tarihi 12 Aralık 2015 ve geldiğimiz şu günde aradan geçen zamana rağmen değişen hiçbir şeyin olmadığını görmek kadar acı bir şey olmasa gerek…