Analitik olarak Tek-lik, bir’leme veya tanrıyı üçleme meselesinde tümdengelimci -suje ve obje değerini-, masumane bir şekilde biricik (unique) hale getirmenin dilbilgisel meselesidir. Bu her zaman böyle midir? Hayır değildir. Ama ‘teklik’ konusu, pagan tanrısallığı ile İslam’ın -Allah imanı- arasında ciddi bir ayrışma konusudur. Lakin izah edeceğimiz gibi konunun bizim açımızdan önemi Tek-li veya Tek-çi yönünün evrensel moeurs’e (evrensel ahlaki değerlere) uyması veya uymamasıdır.
Tekliği şu anlamıyla da ele alabiliriz; Tek, birçok manasıyla çoğula (tanrısal çeşitliliği de dahil ederek) karşı kendi özel alanını oluşturma adına kimseyi işine karıştırmama ahdini yeniler. Bu yenileyiş, çoklu yapıyı bazen kendi içinde yalnız bırakır bazen de çoğulcu anlamsalı (stéréotype) önemser.
‘Tek tarz-ı vahiy’ anlamını ikinci manasıyla değerlendirip, ‘tekliği’ Allah azzevecelle’nin şanını yüceltme gayreti ile çoklu alandan kurtarıp tekliğe nispet ettiriz ve Kuran-ı –azzîmûmüşşanın- vahiy kıymetini değerlendirme kıstası olarak aklîyeti çoğulcu-laştırıp zılliyyê-ti (çoklu aidiyet-sahibîyyet) tekleştirme meselesini, -tek-li çoğulculuğu yani-, literatürümüze eklemiş oluruz.
Zılliyet ve illet (nedensellik) meselesinde konunun neden bu tarafa (2) geldiğini anlatmak zorundayız. Türkiye’de, birçok kavramın kendi içinde anlamı verilirken yanlış anlamaya müsait o denli ağır bir akıl kesbiyye-tî var ki, gerçekten anlamak mümkün değil. Tek tarz vahiy meselesi, bizim anlamsal-ımız içerisinde her daim değerini korur, ama bir de, Cenabı Hakk’ın tekliği ve onun vahyinin (Kur’an-ı Kerîm) anlaşılma yüceliği vardır ki, bu konuda –ki-, teklik kelam ilminin (ilmûkelâm) dahli ile oluşturulacak bir zeminde deveran eder. O da şudur: Kelam ilmi, Allah’ın yaratma tekliği meselesinde, her Müslüman’da olması gereken şahadet hakikatini, yani bir'leme (ehadîyyet-last testament) eksenini bize anlatırken -Lâhavlevelâkuvveteillabillâh derken- Allah’ın kudret ve Celal’ini-Cemal’ini devamlılığı ile bize -ilk ve son olarak- O’nun yaratma gücüne bildirirse konu kendi içinde anlamlı hale gelir.
Yok, eğer mesele kendiliğindenlik içinde -kudret tahakkuku- (çok dinlilik ekseninde) ise konu bizim açımızdan olumsuz olarak kapanır.
Bu bildirme oluşumunu biz nasıl anlarız? Tekçi bir anlayışla değil tekli bir anlayışla anlarız. O tekli bir anlayış-oluş ki, ehadîyyet sırrıdır; ve ubudiyyete meselesini dahil eder.
Ezcümle bizlerin, ‘tek tarz-ı vahiy’ kavramını oluşturma nedenimiz Kur’an-ı Kerimî her akla irade ederken –ve dahi bu ulaştırma işlevselini akla emanet ederken-, Cenab-ı Allah’ın varlık nispetini tekli hale getirme meselesinde Tekçi yapı ile ayrılmayı yeğlememizdir. Çünkü Kur’an’ın anlaşılmasında akli kabiliyet birçok açık, gizli, örtülü, alenî, mana ve ilmi hakikati, kendi kabiliyeti çerçevesinde Alemîküllîşeyn emirleri ile kullara anlatır. Bu anlay-t-ış çerçevesinde ‘teklilik’ bizim açımızdan kesinlikle anlaşılır. Lakin anlaşılmayacak olan Tek-çi yapının (unifier) -misalen herhangi bir mezhepçi kolun-, felsefi ekolün, siyasi varyasyonun, kendini Tekli ilan etme teşebbüsüdür. Hakikatte üç-lü olan bu tekçiliğin göz boyamacılığını reddediyoruz, -ki, üç tarzı siyasetin sonraki temsilcileri konunun bizden ırak külliyatını gözümüzden saklamak için o denli rasyonalizm-gelenek –modernité oyunu oynadılar ki, bu konunun artık anlaşılmasını istedik.
Kur’an-ı Kerim’i, İmamı Azam Ebu Hanife dili ile anlamak bu anlamıyla bizim hakkımızdır. Bu haklılığımızı herhangi bir ‘Tek-çi’ anlayışa terk edemeyiz. Aydınlanma ve onun meşru kavramları olarak içimizde dolaşan biçimlerini bu anlamalıyla biz eleştiri miyarımıza dahil ediyoruz. Bu kabilden, ‘tek tarz-ı vahiy’, Kur’an’ın, ümmetin içindeki -iman dairesinde- kalan akli kabiliyetini Tek-li hale getirme kavramsalıdır. Bu kavram Tek-çi-liği reddeder. Şahadeti başlangıç kabul eder. Şahîdâ olmayı öne çıkartır.
Üç tarz-ı siyaset bir anlamıyla tek tarzı vahiy kıstasları ile incelendiğinde birçok açmazı kendi içinde barındırdığı, İslam toplumuna muhtevasını ağır bir şekilde sunma sorunu yaşattığı, kendini vahiyden ziyade, Aydınlanma Çağı toplumundan neşet ettirdiği -ve bu haliyle batılı kavramsalları kullandığından dolayı- Tek-çi batıcılığın içimizdeki izdüşümü olarak bizce anlaşılmaktadır.
Bu kimliği ile biz, Tek-çi, üç tarz-ı siyasetin çoğulculuğunu reddederken, tek tarz-ı vahyin cihan şumülcülüğünü (evrenselciliğini) kendi içinde anlamlı hale getiririz. Mesele budur.