Geçen hafta Cuma di…
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, devlet kesesinden yaptırdığı Çamlıca Camisinde
Cuma namazını eda etti…
Allah kabul etsin…
Ardından mikrofonu eline aldı, korona virüsü hakkında halka öğütlerde bulundu.
“Maske takın, sosyal mesafeyi kuruyun…”
Aslında öğüdü, hutbede söylese, ardından da Cuma namazını kıldırsa o da olurdu. Hatta daha
etkili olurdu.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, ardından Rize’deki sel felaketini en ağır yaşayan
Dereli ilçesine geçti. Oradan seslendi Dereli'li vatandaşlara…
Ardından Derli’li vatandaşlara öğütler verdi…
“Tabiattaki dere yatakları istisnai de olsa büyük yağışlar olduğunda kolayca akıp gidebilsin diye
vardır. Biz tutup bu dere yataklarını evlerle, işyerleriyle işgal edersek, gün geldiğinde sel gelir,
bunları da alıp götürür. Aynı şekilde yaylalar.
Hayvanlar rahatça otlasın, insanlar güzelliklerinden ve imkânlarından istifade etsin diye vardır. Biz
bu yaylaları betona boğarsak gün gelir hep birlikte bunun pişmanlığını da yaşarız.
Elbette şu gerçeği kimse inkar edemez: Ülkemizde imar ve şehirleşme çalışmaları en başından
itibaren sorunlu ve sıkıntılı şekilde yürümüştür.
Güzel bir söz var: Dere er veya geç selde yatağını bulur. İstediğiniz kadar oraya binalar yapın ama
o sel geldiği zaman, taşkın geldiğinde ne yapar? Yatağını bulur.”
Söylediklerinin fazlası var eksiği yok…
Ancak demezler mi adama, kardeşim 18 sene önce buralarda sel felaketi filan yaşanmıyordu. 18
yıldan da ülkeyi siz yönetiyorsunuz, neden kontrol etmediniz?
Hangi vatandaş acaba kafasına göre dere yatağına ev, dükkân yapabilir?
Belediye imara açarsa, imar planını yaparsa, vatandaş da yapar elbette ve bu belediyelerin hepsi
sizin partinizin belediyeleri, görmediniz mi?
Kendi dönemini kastederek “İstanbul’u beton yığını haline getirdik, Allah affetsin” demişti…
Sel felaketine uğrayan ileri için de Allah affetsine mi sığınacak?
Yarın bir gün Allah insanlara ucuz atlatmayı nasip etsin, İstanbul’da deprek olunca da “Deprek
bu, fıtratında var” mı diyecekler?
Dereli’de vatandaşlara seslenirken bir başka görüntü, sosyal mesafenin hiçe sayılması…
Oysa Cuma namazından sonra öğüt vermiyor muyud?
Meydanda toplanan halka neden bu konuda öğüt vermedi?
Orada yarın yoğun miktarda korona virüsüne yakalananlar çıkarsa sorumlusu kim olacak?
Gitmişsin, görmüşsün…
Konuşmasan olmaz mı?
Konuştuğu da bir tarafa, Rize’de millete çay dağıtıyor…
Millet çay kapacağım diye üst üste…
Ayasofya açılıyor diye 350 bin kişiyi toplayacaksın…
Malazgirt ovasında kabalığı toplayacaksın…
30 Ağustos Zafer Bayramının kutlamasında kısıtlama getireceksin.
Yasaklayacaktı, olmadı…
Millet sokaklara yürüyüş yapmak istedi, izin vermeyeceksin…
Ama konuşacaksın diye milleti toplayacaksın…
Buna ne derler bilirsin…
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu…
Perhiz yapmayı da bilmiyorsunuz, turşu yemeyi de…
XXX
GÜNÜN SÖZÜ…
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Adli yıl açılış töreninde konuştu ve Baroları, özellikle
İstanbul Barosu’nu eleştirdi.
Konuşmasında günün sözünü de söyledi…
“Yargının hiçbir unsuru, herhangi bir ideolojinin emrine giremez. Yargının tek ideolojisi adalet
olmak zorundadır.”
Şunu unuttu…
“Yargı, sadece benim emrimdedir…”