Bizler binlerce senedir yaşadığımız bu topraklarda neden kendi halimizde bir din tasavvuru kuramadık? Bunun kısa yollu cevabı şudur: çünkü din, bizden bir şey istediğinde biz de ondan bir şey istedik. Mesela, fetih siyaseti böyle bir şey… Ben savaşacağım ve senden yani din kurumundan bir şey isteyeceğim. Bu doğru mu? El cevap: Hayır. Öyle ise ne diyeceğiz şimdi? Din bizim iç işimiz, karışmayın mı diyeceğiz? Hayır, öyle demeyeceğiz, (ama onlar öyle diyor…) diyeceğiz ki, karışırız; lakin bunu yaparken edebimizle bunu yaparız. Bize edepsiz diyenler, bu anlamıyla bizden ne isterler? Susturmak isterler. Öyle ise susmadan, susturulmadan demek isteriz ki, (olabilir ki susturulma vaktine kadar) biz edepsiz olmadan edebimizle diyoruz ki, yani, din ticareti yapanlar bizden değildir. (…)
Bu giriş cümlelerini okuduğunuz metin bana mı ait? Hayır değil. Kime ait? Bir üstatmış kendisi ve dermiş ki, bizler son asrın gelip gidenleri arasında en hayırlı gelip giden olarak ifade edeceğimiz şeylerle tarihe mal olduk, olacağız. O da nedir? Din kavramı (İslam) ilk kez bizim üzerimizde hakkını helal ederek tarihin en ağır bühtanından kurtulacak. (Bühtan?!) Peki, nasıl olacak bu iş? Şöyle olacak, artık din adına söz söyleme makamı olmayacak (Diyanet)… Sonra ne olacak? Din, bizden bir şey beklerken bize bir şey verme zulmünden kurtulacak. En sonunda, biz ona Hz. Peygamber’in (a) ümmeti olduğumuzu anlatmış olacağız.
Sevgili dostlar bu mahiyette görüşleri olanlara, olacak olanlara, olmuş olanlara diyeceklerimiz baki kalmak şartıyla şimdilik meşihat dairesinden herkese merhaba...!
Bundan sonra okuyacağınız satırlar bizden olacak… Gelecek..!