Ben geldim…
Cumartesi, Pazar, Pazartesi ve Salı…
Bu dört günde kafamda bir soru var, ağdarıyorum olmuyor, döndürüyorum olmuyor. Değiştiriyorum, boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koyuyorum almıyor…
Aklımdan kırk türlü soru geçiyor, geçerken birbirine kuyrukları çarpınca ortaya çıkan kontaktan lambalar sönüyor. Sigortayı tamir edip ve baştan başlıyorum, yine olmuyor…
Emine Bulut isimli bir anne, çocuğunun gözleri önünde eşi tarafından öldürülmüş.
Hayırdır, Türkiye’de Emine Bulut’un öldürülmesi ilk mi?
Kızı, “Ölme anne” diye başında ağlamış, ilk mi?
Emine Bulut, başına toplaşan duyarsız insanlara “Ben ölmek istemiyorum” demiş, ilk mi?
Bunların hiç biri ilk değil, son da olmayacaktır. Ayrıca ceza yasalarında yapılacak cezaların ağırlaştırılmasına yönelik değişiklik de olsa, fayda etmeyecektir.
Konunun ceza kanunlarında verilecek cezanın miktarının belirlenmesi ile ilgili değil. İdam cezası bile verecek olsanız…
Bu ilk cinayet de değil, son da olmayacaktır. İnsanlığın işlediği ilk cinayet Âdem ile Havva’nın oğullarından Kabil’in, küçük kardeşi Habil’i öldürmesi ile başlamıştır.
Tevrat ve Kuran, bu cinayeti ayrı ayrı hikâye eder ama neden işlendiği konusunda ortak bir sonuç vardır…
Kıskançlık ve hırs…
İnsanların huyları arasındaki “Kıskaçlığı ve hırsı” yok etmediğimiz sürece, cinayetlerin tüm dünyada işlenmesine kimse engel olamayacaktır.
Kıskançlık ve hırs, insanın nefsine hâkim olamamasıdır.
İnsanın nefsine hâkim olamamasının temelinde ise ne yazık ki cehalet yatar.
Bir diğer sorun ise, Kadının toplum içindeki değeri ile ilgilidir. Ya da toplumun kadına bakış açısı ile…
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’ın Cuma hutbesindeki sözlerini hatırlatmak isterim. Can alıcı sözü aradan cımbızlamış olmamak üzere tamamını veriyorum.
"Herkes bilmelidir ki her ne sebeple olursa olsun bir kadının şiddete maruz bırakılması ve canına kıyılması en büyük zulümdür. İslam ve insanlıkla asla bağdaşmayan büyük bir günahtır. Dinimizde kadının canı, onuru ve hakları dokunulmazdır ve emanettir. Nitekim Efendimiz aleyhissalatu vesselam 'Sizin en hayırlınız, eşine karşı en hayırlı olanınızdır' buyurmuştur. Diğer taraftan mümin 'elinden ve dilinden hiç kimsenin zarar görmediği kişidir'. Bir daha bu tür acı olayları milletimize yaşatmamasını Cenabı Hak'tan niyaz ediyorum."
Can alıcı sözler “…Dinimizde kadının canı, onuru ve hakları dokunulmazdır ve emanettir…” bölümü…
Yani Kadın, Diyanet’e göre, erkek ile eşit birey değil, erkeğin koruması altında olması gereken ve onun koruması altında yaşamak zorunda olandır.
Konuyu din böyle anlatıyorsa ki tamamen yanlış ve doğru olmayan, İslam’a aykırı bir yaklaşım, erkek kadını istediği gibi kullanma hakkına da sahip oluyor…
Elbette konun bu kısmına girmek istemiyorum.
Geriye dönüp tarihte kadının yeri, özellikle Türk soylarında kadının yeri nerededir, ona bakmak istiyorum…
Osmanlı dönemi saray kadınlarının durumunu geçiyorum. Padişahın gözüne giren ve veliaht doğuran baş tacı, gerisi ikinci planda…
Ancak Anadolu’da kadının yeri, erkeğinin yanı başıdır. Ne gerisinde, ne ilerisinde, eşit statüde…
Cengiz Han’ın dediğini hatırlayalım… Topluluğa konuşurken ”Ben sizin hanınızım” demiş ve karısını göstererek “Bu da benim han’ım” diyerek verdiği değeri göstermiştir.
O halde mesele, erkeğin kadına nasıl baktığı ile Kabil’in Habil’i öldürme gerekçesindeki kıskançlık, hırs ve rekabet gerekçesi öne çıkmaktadır.
Ve bunları gidermenin çaresi, yasalarda değişiklik yapmak değil, toplumu eğitmek, erkek ile kadının eşit bireyler olduğunu öğretmekten geçmektedir.
Diğer bir gerekçe ise, yaşanan ekonomik kriz, işsizlik ve bunların getirdiği toplum ve aile içerisindeki bunalım sonucu geldiğimiz noktadır.
Rahmetli Turgut Özal’ın, şimdilerde de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, eşinin elinden tutarak uçaktan inmesi ya da bir yere gitmesi, iyi örnek olmaya yetmemektedir.
Şimdi, kocası tarafından çocuğunun gözü önünde öldürülen Emine Bulut sanki ilkmiş gibi, konu üzerinde televizyonlarda hiçbir amaca hizmet etmeyen tartışmalar yapılmakta fırtınalar kopartılmaktadır.
Oysa yapılması gereken şey, toplum içinde bilimsel ve ciddi, çarpıtılmadan, hata yapılmadan, maliyetine bakılmadan, ideolojisi öne çıkarmadan araştırılması, çıkan sonuca göre yasal, sosyal, eğitimsel ve ekonomik sorunların çözülmesi ile sonuca gidilebilir.
Oysa millet, hemen her kesimde tana etmekten öteye bir adım atmamaktadır. Evet, Emine Bulut, erkeğin eliyle işlenmiş cinayete kurban gitmiştir. Ama dipte yatan gerçeklerin çözülmemesi halinde son olmayacağını, olmasını beklemenin de kelimenin tam anlamı ile aptallık olacağını bilinmesi gerekir.
Rahmetli Mustafa Kemal Dedeman amcanın bu gibi hallere uygun bir sözü vardır…
“Yakınmayı bırakın da yikinmeye bakın” derdi…
Yani, çözüme odaklanmadan sonuca ulaşmak mümkün değildir. Televizyon kanallarındaki haybatçılarla[i] sorun çözülmez…
[i] Gürültücü…