Size bugün “Testi” ve “Kuşlar”dan söz edeceğim.
Testinin kuş ile veya tersinden bakalım, kuşun testi ile ilgisi ne?
Aslında ikisinin de birbiri ile en ufak bir ilgisi yok ama ben bunların durumunu iki ayrı şeye benzeterek yazacağım yazımı…
Önce tek cümle ile testiden söz edeyim.
Testinin bir özelliği var, çatladı mı su tutmaz. Bir başka özelliği ise nefes alabiliyor olması, yani içine ne koyarsanız koyun, bir süre sonra içindeki su miktarını, gövdesindeki gözenekleri ile dışarı bırakır.
Testi içinde yapılmış peynir, işte bunun için lezzetlidir. İçinde kalite varsa, sonucu başarılı olur.
Kuşa gelince…
Hayvanları çok severim ama apartman içinde bakma olanağı olmadığından köpeklerin vebalini omuzuma yükleyemem. Ancak bir dönem uygun mekânım olduğu için biri kangal diğerleri Alman Kurt olmak üzere tam 15 köpeğim oldu. Kimi yaşlılıktan öldü kimini istediler, bakmak kaydıyla verdim.
Ama “Kuş” öyle mi?
Kafesinin içinde durur, hem de kafes ortamında doğmuş ise.
Ben genellikle Muhabbet Kuşunu severim, adı üstünde alıştırırsam onunla çok iyi muhabbet edebiliyorum.
İlk muhabbet kuşumun adı “Şakir” idi. Alıştırdım, akşama kadar benimle evin içinde gezer dururdu. İlk kafesten çıkmaya başladığında konacak yer konusunda sıkıntılar çıktıysa da sonradan alıştı. Alıştıktan sonra da kafesinin kapısını hiç kaatmadım.
Şakir’e o kadar özen göstermeme rağmen, bir gün kafesinde cansız bedenini gördüm. Evcek yıkıldık, neredeyse aylarca kendimizi toparlayamadık. O’nu Kocatepe Camisinin önündeki çimlerin altına ve benim bilmediğim bir noktaya gömdüler…
Aradan uzun zaman geçti, Han’ımı ikna ederek (İnandırarak) bir yenisini eve getrdim, adı “Rıfkı” ve yalnız 3-4 aylık filan…
Önce kafes içinde elime alıştırdım, bir süre sonra kafesin kapısını açtım. Kapıya yanaşmadı bile. Dedim ya, kafes ortamında hayata göz açanlardan.
Yavaşça alıştırmaya devam ettim ve ilk kafes dışı uçuşunu gerçekleştirmek üzere korkarak da olsa kafesten çıktı.
Ben pür dikkat seyrediyorum…
Uçarken bir o duvara çarptı, bir bu duvara çarptı, nereye konacağını bilemedi ve en sonunda yere kondu.
İlk uçuştaki başarısızlık neden biliyor musunuz?
Çünkü kuşlar, düşmekten ve etrafına güvenememekten uçmazlar, uçamazlar. Ne zaman ki etraf kendisi için güvenlidir, inanırlar, o zaman uçmaya başlarlar...
Önce “Testi”den başlayalım…
Hepinizin de bildiği gibi, dedik ya testi çatladı mı içinde su tutmaz.
Adalet ve Kalkınma Partisi de aynı çatlak testiye döndü. Çünkü adındaki “Adalet” ve “Kalkınma” amacından tek bir şey kalmadı, kuruluşunda da zaten olmadığını bugün daha net bir şekilde görüyoruz. Öyle ki birbirlerine düştüler. Sanki birbirlerini yeni yanıyorlarmış gibi, zehir zemberek açıklamalarla suçlamalar gırla gidiyor.
Daha düne kadar TV ekranlarında Fetullah Gülen denen vatan hainini öven, orduya, polise ve yargıya kurulan kumpasları savunan…
15 Temmuz 2015 tarihinde aptalca girişilen darbe girişiminde ve ondan önce 17-25 Aralık tarihlerinde de kısmen haberdar olduğunu anlatmaya çalışan biri, Bülent Arınç’ın bazı açıklamaları üzerine sorular soruyor ve diyor ki…
Sen bu soruları sormak için Mehmet Metiner, eski milletvekili sıfatını kullanarak havalı havalı ortalarda dolaşmayacaksın, TV ekranlarında görünmeyeceksin. Gün gelir benzer soruların sen de altında kalırsın.
Ama gerçek olan şu ki AKP’de testi çatladı, içindeki sıvı da her neyse akar gibi dışına vurmaya başladı. Artık bu testi işe yaramaz oldu.
Şimdi “Kuş” konusu nedir?
Kamuoyunun bildiği ve yakından takip ettiği bir olay var. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, bu harekete “Yoldan çıkanlar, yolunu kaybedenler, kerameti kendinde bulanlar…” diyorsa da hareket bir şekilde devam ediyor. Ya da bizler ettiğini sanıyoruz.
Erdoğan ise bir zamanlar kendisinin de yoldan çıktığını, yolunu kaybettiğini ve kerameti kendinde bularak parti kurduğunu, adını da Adalet e Kalkınma Partisi olarak koyduğunu, amblem olarak da “ampulü” seçtiğini unutmuş olsa da.
İşte o “Yoldan çıkanlar, yolunu kaybedenler, kerameti kendinde bulanlar…” gurubu, aynı kafes içinde doğmuş, henüz dış dünya ile ilişkilerini sağlam kurmamış ve bu nedenle de etraflarına ve ortama güvenleri tam olmadığı için “Kafesten çıkıp da uçamıyorlar” benzetmesi içinde…
Kuruluşlarını bir türlü açıklayamıyorlar…
Aslında ikisi de kuş ama cinsleri de farklı galiba, ne olduklarını anlayamadık doğrusu. Bugüne kadar belirgin ve cinslerini belli edercesine öten olmadı daha.
Oysa…
İçine kaliteli ve sağlam malzeme koymuşsan eğer, testi çatlasa da içindekinin kalitesine zarar vermez. Testi içinde yapılan o güzelim, lezzetli peynir gibi…
CHP de zamanında çok çatladı ama içi kaliteli olduğundan zarar görmedi…
Kafes içinden çıkıp da başka dala konanlar da oldu ama onların da hangi cins kuş olduğu, asaletleri belli olduğundan duvara çarpmadan bir yerlere sağlam olarak konmayı başardılar.
Ne var ki etraf bizim ofisin kedisi “Pamuk”, benim kuş “Rıfkı”ya rahat vermeyince eve götürdüğüm gibi, zaman içinde mekân değiştirdiler.
Değiştirdiler ama halen saygıyla ve sevgiyle anılmayı hak ederek her zaman milletin kalbinde yaşıyorlar.
Testi çatlasa da içindekinin kalitesine bakacaksın, kalite yoksa bozulur, bir taraftan küflenmeye başlayınca testinin tamamını sarar…
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'ne katılmak için Fransa'ya giden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik isim vermeden "Avrupa’ya giderek Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek" demiş…
İşte testinin içindeki malzemenin kalitesi bu…
Kuşu ise kafesten çıkarınca, alışıncaya kadar etrafını güven içine alacaksın. Alışınca kendi kanatları üzerinde uçar da, cinsi eğer kaliteli değilse oraya buraya konar…