14 Mayıs seçimleri ile ilgili tevatür çok.
Nerede ise çeyrek asırdır ülkeyi yöneten AK Parti’nin Pandemi başta olmak üzere son deprem ile birlikte yıprandığı ve Ekonomik anlamda Enflasyon nedeni ile ortaya çıkan tablo ile de sıkıntılı bir seçim süreci yaşadığı ortada.
Son iki haftadır bunu toparlamak adına yaptığı hamleleri herkes yakinen takip ediyordur sanırım.
Karşısında bu kez ciddi bir bileşenler ittifakı var.
Her görüşten, her inanıştan, her tercihten…
Meydanlar malum.
Bunun neticesinde de…
Cumhur İttifakı seçimleri daha önce olduğu gibi yüzde 52/48 kazanacağından emin.
Aynı şekilde Millet İttifakı da seçimleri yüzde 55/45 kazanacağına dair söylemlerle bu işe bitti gözü ile bakıyor.
SEÇİM YASAKLARI…
Şu anda çok sayıda Anket paylaşılıyor seçimlere dair.
Ancak seçim yasakları nedeni ile bunları bizim köşemizde paylaşmamız ya da medya kuruluşlarının paylaşımı yasak ve sıkıntı yaratacak türden.
Bu nedenle genel manada meydanları okumaya söylemleri takip etmeye, liderlerin performansı ile kucakladığı, ya da ötekileştirmeye devam ettiği kitleleri takip ederek seçmen tercihlerinin sandığa ne tür yansıyacağına dair öngörülerle yolumuza devam ediyoruz.
Son 96 saate girmiş bulunuyoruz.
Aylar geçti…
Haftalar geride kaldı…
Günler bitmek üzere…
Saatler ve dakikalar sayılıyor artık…
KARPUZ GİBİ…
Daha önce de yazmıştım.
Türkiye şu anda “Karpuz gibi tam ortadan ikiye bölünmüş” durumda…
Ötekileştirme ve nefret dili ile gelinen noktada insanları sevgi ile kucaklama ve başka yeni baharlar müjdeleme arasında gidip-gelen sanki Med-Cezir durumları söz konusu ve seçmenin nerede ise yüzde 85/90’lık kesiminin kararı net olsa bile yüzde 10’luk bir dilimin halen son tercihler konusunda kafası karışık.
Ve… Sanırım her zaman olduğu gibi onlar yine vatandaşlık görevlerinden feragat ederek sandığa gitmeyecekler ve ülkenin kaderi üzerinde sorumluluk almayarak “Oy versem ne değişecek ki!” acizliği ile
“Ne yapalım halkın tercihi bu!” ayağına yatacaklar…
SENARYOLAR… SENARYOLAR…
Malumu olduğu üzere seçimin hem ilk turda bitmesine hem de ikinci tura kalmasına yönelik çok sayıda senaryo yok.
Eğer beklendiği üzere seçim 1. Tur itibarı ile gerek Cumhur, gerekse de Millet İttifakı lehine sonuçlanırsa şu ana kadar yazılan senaryoların bir çoğu “Çöpe gitti” demektir.
Ya beklenen olur ve seçim ikinci tura kalırsa mı?
Siz o zaman seyreyleyin gümbürtüyü…
AK PARTİNİN HESAPLARI…
Aslında bunu Cumhur İttifakının ortakları şeklinde yazmak gerekir.
Zira onlarında bileşenlerinin tek arzusu kazanmak ya da ilk seçimde rakiplerinin kazanımını önleyerek 2. Tura kalmak.
2. Tur AK parti ve ortakları açısından ilk tura göre daha kolay olacaktır.
Yılların seçim deneyimi.
Devlet imkanları.
TBMM’den belirlenen koltuk sayıları…
Sanırım bir çok avantajı olacaktır Millet İttifakını yıpratmak ve ekonomik anlamda daha cömert davranmak ve her türlü pazarlığa açık olmak bağlamında.
Kaybetmek demek 25 yıllık bir devrin kapanması anlamı taşıyor zira…
VATAN… MİLLET… BAYRAK…
Diyelim ki seçim ikinci tura kaldı.
Hali ile iki aday kalmış oluyor.
Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu.
Gerek Sinan Oğan, gerekse de Muharrem İnce’nin bu ikiliyi geçme şansı yok şu mevcut tablo içerisinde.
Peki neyin hesabını yapıyorlar.
Sinan Oğan’ın gözünün MHP genel başkanlığı koltuğunda olduğunu Dünya-Alem biliyor.
Muharrem İnce’nin CHP genel başkanı olma şansı bu diretme ve dayatma ile kalmadı sanırım.
O halde seçim ikinci tura kalır ise gerek Oğan, gerekse de İnce’nin Terör söylemleri ile yeni Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı tekliflerine açık oldukları ortada.
Cumhur İttifakı, “PKK-HDP” işbirliği söylemleri ile Millet İttifakına yüklenecek ve “Vatan-Millet-Bayrak” söylemleri ile de rakibine son darbeyi diğer iki kaybeden adayla da birleşerek indirecektir.
Genel başkanlıklarına dair teklifler mi?
Sanırım Oğan açık, İnce’de İnce ince hesap yapıyordur siyasi istikbali bağlamında.
GENEL TERCİH Mİ?
Kim kazanırsa kazansın ama ilk turda bitsin bu seçim.
Türkiye’nin kaybedecek ne bir dakikası, ne de bir TL’si yok.
İlk turda bu iş bitmeli ve herkes kendi işine bakmalı.
Kaybeden kazananı kutlamalı, kazanan da kaybedeni kucaklamalı.
Ne de olsa herkes akraba, komşu sonuçta.
Hepimiz birbirimizin yüzüne bakacak, cenazelerine omuz verecek, düğünlerinde oynayacağız kısmetse.
Türkiye’nin kendine has bir mozaiği var.
İnsanların ilişkileri çok girift.
Birbirine geçmiş durumda.
Türkü, kürdü, lazı, çerkezi, avşarı kız alıp kız vermişiz düğün-dernek kurmuş akraba olmuşuz.
Bu saatten sonra da ayrılığa, gayrılığa mahal yok.
Eğer Türkiye Cumhuriyetinin 2. Yüzyılını gerçekten istiyorsak ve çoluğumuzun-çocuğumuzun geleceğini ve istikbalini bu ülkede, bu topraklarda istiyorsak ona göre hareket etmeliyiz.
Dışarıda yeterince düşman çok, hem içeriye almaya, hem de mevcutlarla içeride yeni düşmanlar yaratmaya da gerek yok sanırım.