Dün 27 Mayıs 1960 ile ilgili düşüncelerimi yazdım.
Aslında o yazı ile bu sene konuyu kapatmış olmuştum.
Ancak Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamına karar verildiği Yassıada, 27 Mayıs darbesinin 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla 27 Mayıs 2020 günü yeni yapılanma şekli ile açıldı. Başta Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un katılımı ile açıldı...
Açılışta konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her üç kahraman idam sehpasına inançla, gururla yürüdü. 16-17 Eylül 1960 tarihinde gerçekleşen bu idamlar, milletimizin yüreğine kor gibi düşmüştü. O gün hukuk ve adalet ayaklar altına alınarak idama götürülen bu 3 yürek, milli iradenin kendisi olmuştu" dedi.
Ekledi…
“Bu vesileyle sürgüne götürüldüğü Hindistan'dan, trajediyi engellemek için çırpınan Alparslan Türkeş'i de rahmetle yad ediyorum. Menderes ve arkadaşlarını idam sehpasına çıkaranlar ve onları destekleyenlerin alnındaki kara leke silinmeyecektir.” dedi.
Dün törende olanların en önemli kısmı bu ifadelerdi…
XXX
Tarih, yaşandığı günün koşulları içerisinde değerlendirilir ve değerlendirme siyasi rant elde etmek için değil, ibret almak, ders çıkarmak ve bu yolla geleceği sağlam temeller üzerine oturtmak için yapılır.
Bu birincisi…
İkincisi, tarih değerlendirirken, o tarihin öncesi ve sonrası birlikte değerlendirilir. Diğer bir ifade ile o günü oluşturan nedenler irdelemeden, sonuçları ile değerlendirme yapılamaz.
Onun içindir ki 27 Mayıs 1950 gününün öncesine değinmeden, 27 Mayıs sonrasında yaşanan yanlışlıkları ortaya atıp üzerinde tepinmek yanlış olur.
Yanlış olduğunu da yukarıdaki ifadeler göstermektedir.
“…trajediyi engellemek için çırpınan Alparslan Türkeş'i de rahmetle yad…” ederken, bu konuda diğer çaba harcayan başkalarını görmezden gelmek, ya tarihi bilgisizliktir ya da o kısmın kendi siyasetine aykırı oluşundan kaynaklanmaktadır.
XXX
Yüreğimde saklamadan ifade ediyorum, 27 Mayıs 1960’a giden olayları yaşayan birisi olarak, 27 Mayıs 1960 günü yapılan darbeyi destekleyen milletin bir bölümündeki bir kişiyim. O ünlerin liseli gençliğiyim ben. Çünkü o günün liselileri, siyasi meselelerin dışında kalan, lay lay lom gençlik değildi…
Desteklememe gelince…
Çünkü o güne gelene kadar geçen süreçte yaşanan demokrasi dışı olayları, anayasa ihlallerini, milleti “Vatan Cephesi” yalanları ile ikiye bölünmesini, muhalefet liderinin yolculuklarının eşkıya gibi yolu kesilerek engellenmesini, dahası taşlı saldırıların düzenlenmesini de unutmuş değiliz.
27 Mayıs 1960 sonrasında “Yassıada Yüksek Adalet Divanı” kurulması yerine bağımsız mahkemelerde Demokrat Parti Üst yöneticilerinin “Anayasayı İhlal” suçu ile sadece yargılansalardı…
DP iktidarının yarattığı ve iktidarda kalmak uğruna uyguladığı hukuksuzluğuna rağmen, hukuk içinde karar verilseydi ve verilen karar idam da olsa adil olsaydı…
Ama idam cezası uygulanmasaydı…
Bugün idam edilenler acaba “Demokrasi şehidi” olarak anılır mıydı?
İşte 27 Mayıs sürecinin en büyük hatası bu. Süreci sulandıran diğer davalar da yanlışın üzerine benzin dökmek oldu, bunları da reddetmek elbette mümkün değil…
XXX
İster tarihi bilisizliğe bağlı olsun, isterse siyasi geleceklerine yönelik çabalar için olsun, tarih asla çarpıtılmaz ama bir gün tarih çarpıtanları çarpar…
XX
DARBE ÇAĞRIŞIMI NEDEN GELİYOR BAKIN…
Yarın…
Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethi gününü kutlayacağız…
Kutlama günü Cuma’ya rastlamaktadır ve bu vesile ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ifadeleri basına yansıdı.
“Şimdi vakit geldi. (Neyin vakti geldiğini açıklamamış) 29 Mayıs Cuma günü, fethin sembolü olan o günde camilerin fethini gerçekleştireceğiz inşallah. (Anlamadım ben, Türkiye’de işgal atında cami mi var?) Bunun da ilhamını Cenâb-ı Hakk kalbimize düşürdü. Bir gece böyle… Sabahleyin hemen aradım yetkilileri. Onlara da teklif ettim. Onlar da müzakere sonucu hemen Cumhurbaşkanımız açıkladı. Allah razı olsun ondan. Biz de inşallah Cuma günü İstanbul’da büyük bir meydanda Cuma namazımızı bir namazgâh ile...”
Cuma namazının kılınacağı meydanın adının sorulması üzerine de Erbaş, “İnşallah büyük ihtimalle Sultanahmet Meydanı olacak inşallah. Sultanahmet’le Ayasofya arasında bir yer düşünüyoruz, bir değişiklik olmazsa. Orada ben hutbeyi okuyacağım ve bütün Müslümanlara hitap edeceğiz inşallah” diye konuştu.
N’oldu acaba? İstanbul’a yapılan ve binlerce cemaat alan camiler başlarına mı yıkıldı da “Namazgah” da kılınacak Cuma namazı?
XXX
Bu söylemi dikkatle okuyun ve oturun düşünün aklınızı kullanarak…
Bu konulmanın içerisindeki gelecekte başarmak istedikleri “Şeriat Devleti”nin gelişi için atılan adımların bir sinyalini göreceksiniz…
Hani iktidar “Darbe yapılacak” diye tepiniyor ya…
Esas bu kanada baksınlar…