Küba devrimi…
Fidel Castro ve Ernesto Che Guevara’nın liderliğinde, ABD güdümündeki General Fulgencio Batista diktatörlüğüne karşı giriştikleri sosyalist hareketin sonucudur.
Kısaca süreç, 26 Temmuz 1953 Moncada Kışlası isyanıyla başlar ve 1 Ocak 1959'da Batista'nın devrilmesi ve Küba’dan kovulması ile sonuçlanır.
Sonuç, ABD’nin isteği dışında yaşanan bir gelişmedir.
Fidel Castro, kapitalist rejimin karşısında sosyalist rejimden ve halk yönetiminden yana idi. Ayrıca devrim sonrasında Küba’ya kapalı bir ekonomi ekonomik bağımsızlığa ulaştırmaya çalışıyordu.
Bunun sonucu olarak da Rusya ile yakın ilişki içindeydi. Örneğin Rusya, ekonomisine destek vermek için Şekerkamışı üretiminin tamamına yakınını almayı taahhüt etmişti.
ABD yönetimi, burunun dibinde istemediği bir ot yetişmesinden son derece de rahatsızdı.
ABD, başta İtalya ve Türkiye olmak üzere füze yerleştirmiş, SSCB de Küba’ya aynı şekilde füze yerleştirerek karşılık vermişti.
Savaş çıktı çıkacak diye bekleniyordu ama…
Aslında bu durum, SSCB lideri Nikita Kruşçev ile ABD Başkanı J. F. Kennedy arasındaki soğuk savaştan öte bir şey değildi.
ABD, İtalya ve Türkiye’deki füzeleri çekme ve Rusya’nın da Küba’dan füzeleri çekmesi ile sonuçlandı.
XXX
Bugün yaşananlar, iki aptal liderin (Joe Biden ve Vladimir Putin), karşılıklı olarak dünya milletleri üzerinde etkinlik sağlama isteklerinden başka bir şey değil.
Birinci film, karşılıklı iki liderin soğukkanlı davranışları ile tatlıya bağlanmışken, bu kez ABD’nin Rusya’nın burnunun dibindeki ülkelerde etkinlik sağlamaya yönelik çabası sonucu, Rusya’da buna izin vermeme amacına yönelik silahlı çatışmaya dönüşmesidir.
“Tarih tekrardan ibarettir” sözü işte bu olsa gerek.
ABD ve Rusya’nın birbirine karşı üstünlük ve diğer ülkelere karşı etkinlik kurma çabasından öte bir şey değildir.
Ukrana ve Rusya için her iki ülkede de maddi ve mani kayıpların dışında bir getirisi olmayan savaştır bu…
Dikkatle takip edilir ise, ABD başta olmak üzere, bütün Avrupa ve NATO ülkeleri geriden geriye okuyup üfürmektedirler.
Dünyayı yönetenler şunu iyi bilmelidir ki, artık savaşla toprak kazanma dönemi sona ermiştir. Milletler, kendi yönetimlerine sahip çıkmak için var güçleri ile çaba harcamaktadırlar.
XXX
Peki, ülkelerini terk edenler mi?
Onların başlarında bir Atatürk olsaydı, evdeki kazma ve kürekle sokağa çıkarlardır.
Millet olarak dışa karşı kazma kürek ile savaşmaktan kaçınmayız ama…
Ülke içinde demokrasiye inanmış bir milletiz.
XXX
Şunu da paylaşmak istiyorum…
Ekim 1962 yılında yaşadığımız bu kriz sırasında, ilk kez en uzun köşe yazımı “Muğla Postası Gazetesinde” yazmıştım. Bu da benim “Köşe yazarlığı” sürecimde bir dönem noktasıdır.
O gün Küba’dan yana tavır almıştık, Bugün Ukrana’dan yana tavırlıyız.