OSB Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Nursaçan’a günlerce sayfamın sonunda bir soru sordum, cevap vermedi…
Sanırım ben unuttum, ya da kendisi “Uyuttum” belledi. Ama biz unutmayız da uyutulmayız da önce bunu bilelim.
Aslında kendisine 29 Mart 2016 tarihinde, yani bundan dört yıl önce de buradan bir soru sormuştum, dört yıldan bu yana halen cevap alabilmiş değilim.
Ne miydi o günkü sorumun ve yazımın konusu?
Bizde arşivler asla kaybolmaz Tahir Bey, işte size 29 Mart 2016 Tarihinde, o zaman yazı yazdığımım Kayseri Maç gazetesindeki köşemden sorduğum soru…
***
“Gelelim ikinci meseleye...
OSB mali kongresi sırasında, bir üye (Mustafa Özgür Kılıçarslan) çıkmış ve 10 arsanın akıbeti ve OSB'nin kasası hakkında eleştirilerde bulunmuş...
OSB Başkanı Sayın Tahir Nursaçan da cevaben "...Çamur at izi kalsın mantığı çok yanlış. Burada biraz önce konuşan arkadaşımızın arkasında kimlerin maşa tuttuğun yönetimim ve şahsım çok iyi bilmekteyiz" demiş...
Sayın Tahir Nursaçan...
Siz, bir Sivil Toplum Kuruluşu olan Kayseri Organize Sanayi Bölgesi başkanı sıfatını taşımaktasınız. Göreviniz ve oturduğunuz koltuk itibariyle sizi o toplum içinde bulunan herkes eleştirebilir. Eleştirilere cevabınız "... arkasında kimlerin maşa tuttuğunu..." bildiğiniz şeklinde cevap verirseniz, size sorarlar ve derler ki, "O makama, siz de önceki yönetimi eleştirerek geldiniz. Acaba siz de göreve gelince birilerinin maşası mı oldunuz?"
Sayın Nursaçan...
Özellikle bulunduğunuz göreviniz itibariyle, sizi tenkit edenleri "Maşa" olarak yaftalayıp suçlamak işiniz değildir. Herkes eleştirir, siz de belgelerle eleştirilere cevap verirsiniz.
Herkesin eleştirilecek bir yanı olur, araştırırsak eğer, sizin de buluruz. Ayrıca eleştiri, tek yanlı olmaz. Bazen iyi yönlü de eleştiri olur.
Siz en iyisi, yine de üyelerinizin eleştirilerine "...maşasınız..." cümlesiyle başlayan cevaplar vermeyin derim.
Bilmem anlatabildim mi?...
***
Nasıl hatırladınız mı?
Belki olayı hatırladınız ama, yazımı hatırlamamış olabilirsiniz.
Neden biliyor musunuz?
Sizin Basın ile ilgili biriminiz iş görmüyor.
Görevlerini bilmiyor ya da yapmayı bilmiyorlar ya da onlar yapacaklar görevlerini de sizin yüzünüzden yapamıyorlar.
Merak ediyorum, o zaman o görevde o arkadaşlar neden otururlar ki?
Diyeceğim ama bu işsizlik günlerinde onlar da ekmeği için çalışıyor, işlerini kaybetmelerini beklemek doğru bir talep olmaz. En azından benim için olmaz.
***
Bak Tahir Nursaçan…
Elimde, senin ne yaptıklarını, ayrıca suçlayacak kadar derinlemesine gerçekten bir belge yok. Yüzeysel olarak da suçlama yapmak âdetim değildir.
Ancak yine de şu sorularıma cevap ver, yeter…
Bir; makam odana gerçekten 1,5 milyon lira para harcadın mı, harcadıysan eğer vicdanın sızlamadı mı? Harcamadıysan mesele yok, “Harcamadım” de bitsin.
İki;”Müze” ya da “Teşhir salonu” niteliğinde düzenlediğiniz odaya neden “Cumhuriyet Odası” değil de “Osmanlı odası” adını verdiniz?
Sizin de Cumhuriyet ile bir alıp veremediğiniz mi var?
Hadi o odaya içinde teşhir edilen ne ise, onlara atfen “Osmanlı odası” adını verdiniz, Cumhuriyet ile ilgili teşhir edeceğiniz bir şey yok mu, yapsanız da yanına bir “Cumhuriyet Odası” da oluştursanız, samimiyetinizi anlasak…
Diyeceksen ki “Masraf”, Osmanlı’ya masraf değil de Cumhuriyet’e gelince mi “Masraf” oluyor?
***
Biliyorum, cevap vermeyeceksiniz, veremeyeceksiniz ama ben bu yazı yayımlandıktan sonra Basın biriminizi arayacağım ve sizin bir cevap verip vermeyeceğinizi sorup, daha sonra son yazımı yazacağım…
O yazımda ya cevabınız olacak ya da cevap veremediğinizi bir kez daha yazıp OSB sakinlerine sizin hakkınızda düşüncelerimi yazacağım, ama “Çamur” atmadan.
Çünkü bizim işimiz çamur atmak değil, toplumu aydınlatmak.
Siz Tahir Nursaçan, siz de aydınlatılmaya muhtaç bir kişisiniz bana göre…
Haa…
Bak siz beni tanımaya bilirsiniz ama ben sizi Yağcı Hacı Emmi’nin babanıza bağışladığı dairede otururken, mahallemizin sokaklarda oynadığınız zamanı çok iyi bilirim. Ayrıca Babanız beni çok iyi tanır…
Hatta git sor, “Bizim mahallede Arabacı Mustafa emmi diye biri varmış ve o kişinin bir de torunu varmış, adı İbrahim Pekbay mış, gazetelerde ÇİMDİK diye de bir köşesi varmış, yazıp dururmuş” de, o size beni anlatsın…
Tahir Nursaçan bey, beni size anlatsın/anlatsınlar…
***
Değerli okurlar…
Bugün 2021 yılının Mart ayını bitirdik, yarın da Nisan ayına gireceğiz. Yani bir yılın 4’te birini daha yedik.
Ancak geçtiğimiz yıl bizler ve ülkemiz için çok da iç açıcı bir yıl olmadı.
Ekonomik krizin üzerine bir de Covit 19 virüsünün ülke üzerinde yayılması, hemen hepimizin bir ya da birkaç yakınını salgın nedeniyle yitirmemize neden olduğu yıl idi.
Öyle sanıyorum ki, gidişatımız bu yılın da çok kolay geçmeyeceği…
Ekonomik kriz kapımızda bekliyor…
Salgın ülkemizin yakasını bir türlü bırakmıyor…
Esnaf kan ağlıyor ve işsizlik almış başını gitmiş, insanlar ekmeğe muhtaç haldeler. Bu şartlar altında daha nasıl iyi yıl geçireceğimizi düşünebiliriz ki…
Dolara bakarsanız kaç günden beri 8 lira üzerinde seyrediyor.
Ama “Kanal İstanbul” projesinin her şeye rağmen ve “İnadına” yapılacağı iktidar tarafından belirtiliyor.
Dönüp dünkü yazımı bir kez daha okur musunuz lütfen. Çünkü Yüce Allah’ın Kuran-ı Kerim ile bize yaptığı öğütleri dinlemeyenlerin sonunun ne olduğunu bilmemiz gerekiyor, tabi varsa Allah’a olan inancınız… Yüce Allah, her şeyi bilen, gören ve işitendir kuşkusuz…