Zaman zaman bu köşede Türkiye gerçeklerine dair farklı görüşleri sunmaya gayret ediyorum.
Yüzlerce yıllık Türk yurdunu önce Türksüzleştirmek isteyenler, şimdi de Mülksüzleştirmek için yeni senaryolar peşindeler.
“Vatan, Millet, Bayrak” hepimizin ortak değeri ve geleceğimizin en önemli güvence altında olması gereken olmazsa olmazları.
Hamasi Beka sorunu muhabbetini geçeli epey çok oldu.
Görünen o ki siyasilerin tek derdi kendilerinin makam ve mevki sorunsalı.
Tek dertleri “Hep biz kazanalım, hep biz yönetelim!”
Vatandaşla ilgili ortada başta Geçim sıkıntısından tutunda onlarca sorun dağ gibi büyüyüp giderken Türkiye’de Türk’ü sorun edenler şimdilerde Türk’ü kendi vatanında bir de mülksüzleştirmenin derdindeler.
Sanırım mevzuyu kaptınız.
Son çıkartılan yasa ile birlikte Devlet istediği anda sizin mülkünüze belli gerekçelerle el koyabilecek.
Türklüğünüz gibi mülkünüz de bu saatten sonra tehlikede.
Yani Türkiye’de artık mülkünüz olmama ihtimali bir hayli fazla.
Hem de elin gavuruna, arabına “sat babam sat” derken, Türk’e de bir formül bularak elinden almanın yolunu bulmuş durumda iktidar.
Evet...
Son kanun gazetelerde şu şekilde manşet olmuştu:
İktidar, ‘rezerv alan’ ilan edilen yerleri kamulaştırabilecek:
Dönüşüm değil mülke el koyma…
SATIR ARALARINI OKUMAK!
Birileri diyor ki; Olağanüstü hal durumunda devletin vatandaşın yararına olacak her şeye el koyma hakkı vardır.
Bunu kim nasıl tespit edecek?
Dönüşüm değil mülke el koyma:
İktidar, 'rezerv alan' ilan edilen yerleri kimseye sormadan, hesap vermeden büyük bir keyfiyet içerisinde kamulaştırabilecek!
Yarın sahiller başta olmak üzere, ormanlar, maden alanları ve daha başta tarla, tapan, değerli kupon arazilere el konularak benzer uygulamalar olduğunda ne olacak?
İnsan hayatı söz konusu olunca sesi çıkmayanlar işin içine el koyma girince hemen vatan millet deyip koşuyor.
Adamların tek derdi mala mülke çökmek.
Bu durum OHAL'den bile tehlikeli bir durum.
OHAL 'den yüz kat daha beteri geliyor.
Mesela,mala-mülke,paraya el koyma durumları daha da vahim tabloları ortaya çıkartacak.
Velevki yolda yürüyorsunuz, çevrildiniz. Tipini beğenmedim senin terörist dedi birisi.
Veya birileri bir mahalleyi kapattı sizin mülkünüz kaldı.
Anında görüntü yapmak için sizi ihbar ediyorlar.
“Terörist” diye.
Geçmiş olsun.
Geçmişteki gizli tanık hikayeleri gibi.
Kim, ne zaman, nasıl yaptı, niye yaptı? belli değil.
Sadece Rantın önü açılsın, vatandaş sokaklara saçılsın.
Geçmişten bu güne kadar bu tür olayların farklı boyutlarda Osmanlı’nın ilk dönemlerine kadar uzanan bir devlet geleneğine işaret ettiği öyle ya da böyle bilinir.
YENİ İMAR PLANI KARARIYLA…
Ortada savaş hali yokken, kafanıza göre bu tür kanunlar çıkartmak son derece tehlikeli değil mi?
Yeni imar planı kararlarıyla yurttaşların gayrimenkul hisselerindeki değer artışı menkule dönüştürülerek transfer edilebileceğine dair konu başlığı altında yapılan aslında tapulu mülke el koyma yasası olarak nitelendirmeli mi?
Peki ne oluyor aslında?
“Devlet tapunuza ortak oluyor!
Bu bir çökme, mala mülke el koyma yasası aslında iyi okursanız.
Bu dolaylı bir mülksüzleştirme çabası…”
TARİHTE ÖRNEKLERİ VAR…
Tarihe yakın ilgi duyanlar sanırım hatırlarlar.
Zamanın birinde yine buna benzer bir durum bir başka ülkede zuhur etmişti.
O zaman ne mi olmuştu?
Çıkarılan KHK ile toplantı, ifade ve basın özgürlüğü askıya alınmış, polise çok geniş yetkiler verilmişi.
Kararname iktidara, siyasi rakipleri kuvvetli bir şüphe olmaksızın tutuklayıp hapse atma, siyasi örgütleri feshetme ve özel mülke el koyma yetkisi vermişti.
Sonuç malum…
UKRAYNA'DA DURUM...
Bakın bir başka örnek sizlere...
Ukrayna Parlamentosu Rada 7116 sayılı yasayla, sıkıyönetim ilan ederek sadece Rus yanlıları değil tüm muhalifler için ceza öngördü.
Vatana ihanetten suçlu bulunan kişiler için en yüksek ceza olarak mülke el koyma ile ömür boyu hapis cezası belirlendi.
Ukrayna'da muhalefet yasak!
Dünyanın dört bir yanından örnekleri çoğaltmak elbette ki de olası ama gerek var mı?
KAPIDA BUNLAR MI VAR?
İş dünyasına, büyük şirketlere ciddi baskılar olduğuna dair de önemli iddialar var.
İhraç, gözaltı, tutukluluk, mala mülke el koyma, hesaplara bloke, özelde çalışma yasağı, yurt dışı çıkış yasağı, iş kurma yasağı, khk’lının şahitliğini dahi kabul etmeme ve daha neler neler konuşuluyor.
Mesela, Şirketlerin Yurt dışındaki tasarruflarını ülkeye getirmelerinden tutunda, Bankalarda bulunan mevcut dövizlerini TL’ye çevirmeleri ve bunu da kamuoyuna açıklamalarının istenmesi dahil, bu firmaları yıldırmak adına da çeşitli bahanelerle maddi ve manevi baskılar, hatta ağır cezalar veya mülke el koyma tehdidiyle karşı karşıya olabilecekleri yazılıyor çiziliyor.
Bazı kararlar acilen ve “Ben yaptım oldu” mantığı ile hayata geçiriliyor.
Uzun vadede sakıncalı durumlar ortaya çıkartabilecek mahsurlu durumlarla karşılaşmamak ve hele hele de vatandaşının, can, mal, ırz güvenliği başta olmak üzere Devletçilik ilkesinin unsurlarına helal getirmeyecek durumlar daha büyük özen istiyor.