AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı…
Adı Mahir ÜNAL…
Esemesine baktığımda…
Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde 01 Temmuz 1966 tarihinde doğmuş ve 24., 25. ve 26. Dönem Kahramanmaraş milletvekili. Kültür ve turizm eski bakanı.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun olmuş. Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde sosyal yapı ve sosyal değişme anabilim dalında yapmış. İTO'da müşavir olarak çalışmış.
İlk ve ortaokulu Elbistan’da okuduktan sonra liseden itibaren İstanbul’da eğitimine devam etmiş…
2004 ve 2009 yerel, 2007 genel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi seçim kampanyası strateji ekibinde danışmanlık yapmış. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü yönetim kurulu üyeliğinde bulunmuş.
Irak, Malezya, Kıbrıs ve Lübnan gibi birçok ülkede seçim kampanyalarında strateji ekiplerinde görev almış. Ayrıca bazı siyasilere etkili iletişim hususunda danışmanlık yapmış. Kent çalışmaları, yerel yönetimler ve siyasal iletişim konularında danışmanlık hizmeti vermiş.
Özel bir üniversitede davranış bilimleri bölüm başkanlığı görevini yürütmüş. Bir vakıf üniversitesinde MBA'da örgütsel davranış dersleri vermiş. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Anabilim Dalında doktorası devam etmekteymiş. Siyasetten fırsat buldu ise, şimdiye kadar, belki bitirmiştir.
2011 ve 2015 genel seçimlerinde Kahramanmaraş milletvekili seçildi. Arapça ve İngilizce biliyormuş ve 1 çocuk babasıymış.
XXX
Şimdi bana, “Hayırdır… Kız mı vereceğiz ki bu kadar derinine daldın esemesinin” derseniz, yok canıııım.
Öyle bir şey yok…
Sadece Stand-up sanatçılığı nereden geliyor diye merak ettiğimden.
Çünkü o ağır, emin ve bilgiç ve megaloman tavırları ile ekranlarda her izlediğimde beni oldukça çok güldürüyor.
Örneğim ben de çok espri yapmaya çalışırım ama kimsenin bugüne kadar öyle içten güldüğünü görmedim. Sadece gülümseyenler olur o da ayıp olmasın diye…
Ama arkadaş bu Mahir ÜNAL, ne zaman ekrana çıksa ve konuşmaya başlasa, güleceğim tutuyor.
En son olarak “Askıda Ekmek” ile Hollanda’daki “Askıda elma” olayını aynı kefeye koymuş.
Demiş ki; “Askıda ekmek meselesi, o ülkedeki yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı gösterir. Geçtiğimiz yıllarda Hollanda’da bir bahçe duvarına asılmış askıda elmaları, ‘medeniyet budur’ diye haber yapanlar bugün askıda ekmekten yoksulluk çıkarmaları ve Türkiye ile ilgili bir sorun olarak bunu öne çıkarmaları kendi maalesef dezenformasyon (Bilgi çarpıtma) anlayışlarının bir sonucudur.”
Biz Kayseriliyiz ve hatırlayınız. Eskiden, epey eskiden, bağlar bahçe niteliğinde değil de bağ iken, sabah şehre gelen Hacı Emmi, sepetine mevsimin meyvesi neyse, dut, kayısı, elma, üzüm, artık neyi varsa koyar, eşe dosta dağıtırdı. Bağı olan herkes bunu yapardı. Özellikle bağı olmayan yakınlara ve komşulara verilirdi. Bu sosyal bir sosyal görev ve getirilen sepettekiler de “Göz Hakkı” idi. En azından öyle anlaşılırdı. Yani fukaralıktan, muhtaçlıktan değildi.
Hollanda’daki “Askıda elma”nın amacını biliyor mu? Görmüş bir fotoğraf, üstünden kendisi dezenformasyon (Bilgi çarpıtma) anlayışını Stand-up gösterisi şeklinde yorumluyor.
Örneğin ülkemizden bir Habere göre…
Gümüşhane'de Pirahmet köyünde yaşayan Namık Kutay, hem kendi ürettiği hem de komşularından aldığı ürünleri Gümüşhane- Erzurum karayolu kenarında kurduğu tezgâhında satışa sunuyor. Son dönemde "askıda ekmek, askıda et, askıda fatura, askıda tablet" gibi ülke genelindeki uygulamalarından etkilenerek, herkes elma yesin, elmalar çürümesin diye “askıda elma” uygulaması başlatmış. Hem köylülerin verdiği elmaları hem de tezgâhtan ürün alanların verdiği paralarla poşetlere asılan elmalar 1Askıda elma” uygulamasıyla tezgahın yanında 24 saat boyunca duruyor ve isteyen herkes o poşetleri alabiliyormuş…
AKP iktidarı olarak üreticinin elinde kalan ürününü alarak ihtiyacı olana “Askıda” dağıtsanıza…
Pirahmet’li Kutay’ın yaptığı bu, hem üreticiye hem de alıcıdan askıya… Elma elde kalır ama fırıncının ürettiği ekmek elde kalmaz hiçbir zaman…
Bir başka Stand-up örneği de, “Sen kimsin?” klibi ile ilgili…
Aslında bu soru genel başkanlarına ait bir soru, arada bir sorar.
Mahir Ünal da o kadar rahat söylüyor ki…
“Gençlik Kollarımızın hazırladığı bir klip ile ilgili, son derece amatör bir heyecanla hazırlanmış video üzerinden birileri maalesef hiç hoş olmayan, çirkin bir dille üslup kullandılar. Bunu da doğru bulmuyorum.”
Öncelikle belirtmek gerekirse, hiç de “Amatörce” bir iş değil.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve cumhuriyeti aşağılayarak “…dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...” diye Necp Fazıl’ın “Gençliğe hitabesini” ele alarak, onun cumhuriyete ve Atatürk’e olan hezeyanlarını hedef gösterdiği bir gençlik istiyor klip…
Önce “Sen kimsin” diye soruyor, sonra da “Sen busun, bu olmalısın” diye yolunu şaşırmış, kendilerine biat edecek gençlik istediklerini ortaya koyuyorlar…
Elbette bu klipi, genel başkanlarından onay alınmadan yayına koyamazdı.
Demek ki “Fikri iktidarlarında” eksik gördükleri bu…
Mahir Ünal, işte bu klibi Stand-up gösterisi ile masum bir şeymiş gibi gösteriyor.
Oysa akıllarındaki “Davamız” dedikleri ne varsa, içini bununla dolduruyor, gençliğin önüne “Sen kimsin” diye koyuyorlar, sonra da böyle bir gençlik istiyorlar.
İşin garip olan tarafı ne biliyor musunuz?
“Sen kimsin” diye sordukları genç kuşak, onlara “Peki, sen kimsin” diye karşı soru soruyor.
Esas cevap verilmesi gereken ve Mahir Ünal’ın da cevaplaması gereken soru bu. Ancak cevabının Stand-up gibi olmaması kaydı ile…
Çünkü Mahir Ünal, sakin, bilgiç tavırlar ile bugüne kadar ekranlarda anlattığın hiçbir şeye inanmıyor millet…
Bir de biz sana soralım istersen, ona da cevap ver…
Sen kimsin?
Ver cevabını da al cevabını, hadi…