Gündemin en gereksiz tartışmalarından birisi, “Örtünme” konusu…
Bu konuyu anlamakta zorluk çekiyorum doğrusunu isterseniz…
Anayasa MADDE 17- Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Nokta, daha neyi tartışıyoruz ki?
Anadolu coğrafyasına baktığımızda, her zaman nenelerimizin, analarımızın, bacılarımızın, kızlarımızın, hülasa kadınlarımızın başı hep “Başörtülü” olmuştur.
Başlarına, kenarları göz nuru ile işlenmiş oyalarla süslenmiş örtülerini örtmüşler ve çeşitli şekillerde bağlamışlardır.
Doğusunda da böyleydi/böyledir, batısında da, kuzeyinde de güneyinde de ortasında da…
Örtünün adı da “Başörtüsü” idi…
Evde de örterlerdi, sokağa çıkarken de örterlerdi.
Evin yaşlı kadınları, başlarına beyaz örtülerini örter, uçlarını da aşağı doğru indirirlerdi. Giyimleri, edep ve adap içinde idi…
Ne zaman ki bir kısım kadınlar, başlarının örtüsünü, hiç görmediğimiz bir şekilde kapatmaya başladılar ve adına da “Türban” dediler ise, orada tartışma başladı.
Aslında burada şunu açık ve net olarak vurgulamak isterim…
Kadın olsun, erkek olsun, bugünün koşulları altında nasıl giyinirlerse giyinsinler, karışmaya, üzerinde laf söylemeye hakkımız da yok, haddimize de değil.
Bir takım erkeklerin başı sarıklı, cübbeli, şalvarlı, çarıklı ve uzunca sakallı haline kimse bir şey demiyorsa, kadınların da giyim tarzındaki tercihlerine kimsenin bir şey deme hakkı yoktur.
Ancak bazı “Türban” kullanan kadınların, kendilerini savunurken (!) ki neden savunmaya girerler anlamam, “Hazmedeceksiniz” gibi sözler söylediklerini görüyoruz…
Aslında hazmedecek bir konu değil elbette.
Örtünmenin “Dini kurallar” çerçevesinde tartışılması ayrı bir konu ve bana göre sığ bir zeminde de değerlendirilecek bir şey değil.
Ancak endişe edilen, siyasi simge haline getirilmesi… Zaten “Hazmedeceksiniz” sözü de buradan çıkmaktadır.
Deniliyor ki “Ben dindarım, benim dışındakiler değil…”
Elbette bu görüş külliyen yanlış.
XXX
Bir diğer görünen konu ise, “Tesettür giyimi” adı altında, yeni bir “Giyim Modası” oluşturulması ki o da özellikle kadın giyiminin aşırı moda uygulamaları, hatta erkeklerde de anlaşılmaz giyim tarzlarıdır.
Araya girip erkeklerin giyim konusuna gelirsem, cumhuriyetten bu yana, böylesi bir giyim ve görüntü tarzı hiç görülmemiştir.
Bakın 10 ya da 15 sene önceki siyah-beyaz eski fotoğraflara, gençlerde hiç sakal bırakanı görebilir misiniz? Şimdi hemen hepsi sakallı…
Pantolonları, kadın taytları gibi, aşağı doğru daralan ve çıplak ayağa giyilmiş ayakkabısı tamamen görünen bir tarz…
Sanırım kendilerine yakıştırıyorlar, onlara da saygı duyuyoruz.
XXX
Ben bu noktada “Türban” ve “Tesettür giyim modası” ile anlatılmak istenen bir şey var kuşkusuna bazılarımızın kapılması olarak görüyorum…
Ülkede rejimin değiştirilmesi…
Birileri “Hazmedeceksiniz” derken kasıtlarının da bu olduğu anlaşıldığı görülmektedir.
Oysa “Türkiye Cumhuriyeti Devlet”inde rejim değişikliği, sanıldığı gibi kolay bir iş değil…
Değiştirilmek istenen rejim her ne olursa olsun, ya anayasada 1,2,3 ve 4 maddeleri yeniden yazmak ile olur ki o mümkün değil,
Bugün TBMM’de anayasanın ilk 4 maddesi değiştirilemez ise, hangi güç değiştirecek? Anayasa, bugünün koşullarında ilk 4 madde hariç her maddesi yeniden yazılabilir, ancak ilk dört madde kaldırılamaz. Anayasanın kendisi buna izin vermez.
Peki, Türk milleti, cumhuriyet rejiminden, parlamenter sistemden, hukuk sisteminden vazgeçerek başka rejimleri kabul eder mi?
İşte o noktada ihtimal dahi yoktur. Böyle bir düşünceyi bugün hayal dahi edenlerin hayalleri asla gerçekleşmez.
XXX
O zaman bu tartışmalara bir son vermek ve karşılıklı kışkırtıcı cümleler kurmaktan herkesin vazgeçmesi gerekmektedir.
Örtünen de hesabını Allah’a kendi verecektir, örtünmeyen de…
Edep, ahlak ve genel ahlâka aykırı giyim tarzı konusunda zaten cezai yaptırım vardır. Bırakacağız hukuk kendi işini yapacaktır.
XXX
Tesettür modasına girmeyeceğim. Oradaki abartılı giyim ve görüntüyü de o tarzı benimseyenlerin takdirine bırakıyorum…
XXX
Önemli bir “Son dakika” haberi üzerine düşüncelerimi belirtmek istiyorum..
3 Kasım seçimlerinden sonra ABD Başkanlığına seçilen Biden’in, “Başkanlık” kararı kongrede yapılan görüşme ve oylama sonucunda kesinleşti ve Joe Biden, 20 Ocakta başkanlık görevini devralmak üzere resmen “Başkan” unvanına sahip oldu.
Ancak görüşmeler öncesinde ABD’de Trumo yanlıları kongre binasını bastılar, kongreyi etkilemeyi, korkutmayı ve sonuçları Trump lehine çevirmeye çalıştılar ama olmadı…
Neden?
Demokrasilerde “Zor” ile bir yerlere varmak, sonuç almak olası bir iş değildir, zaten olmadı da.
Truump da seçim sonuçlarına sürekli itiraz ederek; “Bir şey olmadıysa da bile mutlaka bir şey olmuştur” mantığını öne çıkararak itiraz ettiyse de sonuç alamadı…
ABD, bugüne kadar görmediği bir başkanı 20 Ocak günü tümden tarihin sayfalarına gönderecek ve tarih onun hakkında da bir karar elbette verecektir.