SÖZ DÜŞTÜ DAMARIMA
Birçok söyleşilerimde de belirttiğim gibi, bende şiir; anamın beşiğinde sallanırken tıngır mıngır, beni uyutabilme çabasıyla o an için irticalen söylemiş olduğu ninnilerle dimağımda şekillendi.
Köyümüzde eskiden hemen hemen her evde halk hikâyeleriyle ilgili kitaplar bulunurdu. Hâlâ kafamda şu soru; bu tür kitapları hangi amaçla ve kim getirdi dağıttı köylüye? Bu tür destanlarla, hikâyelerle halkı uyutmak mıydı amaç? Her neyse biz konumuza dönelim. Evimize misafir geldiği zaman rahmetli babam hemen o kitaplardan bir tanesini getirir, “haydi oku da misafirlerimiz dinlesinler” derdi. Ben de “aldı Ağam Kerem, verdi Han Aslı” teranesiyle başlardım okumaya… Yaş 9, 12 arasıydı sanırım!.. Herhalde bu dönemde ruhuma şiir tohumları böyle okuyucu iken atılmış oldu.
Ortaokul yılları ve Türkçe öğretmenim Haydar Şengül hoca… Unutmak ne mümkün ki? Onun şiire olan sevdası beni de tutup çekti yüreğimden ve tâ o kaynağa götürdü. Yıl 1966… Ve sonrasında lise dönemi edebiyat dersleri, Edebiyat hocalarımın teşviki ile şiirler yazma/söyleme faslı. Şu an için düşünüyorum da bu şiirler özenle değil de özenti ile yazılmış şiirlermiş. En güzel yanı ise her hangi bir kaygı taşımamasıydı şiirlerimin. Yani “yalın yaz, çıplak çiz” felsefesine gayet uygun şiirler…
Genelde her Türk genci şairdir. Fakat her nedense bazıları, ruhen dinginleştiği bir döneme girildiğinde şiiri terk ederler. Bazıları ise “şiiri balyoz yapar, belalarına belalarına dünyanın.” Şiir vazgeçilmezidir artık, almış olduğu nefestir de ayrıca. Üstelik bir çakırdikeni yumuşaklığında… “Git” diyordu bana şiir, “tâ şeyin dibine giiiiit” diyordu. Toplayıp o tarağımı ve tasımı gittim, o “uzun ince yoldan.” Şair diyordu ki: “Sen uzaklara gitsen de kalır/ Bu dinmeyen sarhoşluğu denizlerin/ Yıkanır güzelliğinle dalgalar/ Durur ıslak kumlarda ayak izlerin…” Gitsem de görünen o ki, hayatın ıslak ıslak kumlarında ayak izlerim hep kaldı. 1975 yılından bu güne gelinceye kadar ciddi bir şekilde devam eden şiir çalışmalarım 1990 yılından itibaren aralıklarla kitaplaşarak okuyucusuyla buluştu.
Şiir gerçekten zor bir sanat dalıdır. Öncelikle yetenek olacak, duyarlılık had safhada olacak, heyecan ve heves kültürle beslenecek… Önce ayakları kınalanacak şiirin, sonra elleri. Sonra bir gelin gibi sunulacak şiir. Şiirin düz yazıdan farkını bir şairimizin diliyle vermek isterim burada hemen: “Düz yazıda yazar ceylanın avcısıdır. Şiirde ise; ceylan şairin avcısı…”
“Sevinci gül yaprağında bıraktık
Badem dalında kaldı gençliğimiz.
Aynaya korkulu gözlerle baktık
Şimdi ömrün lezzetinde değiliz.”
Henüz aynalara korkulu gözlerle bakmasam da, şairin dediği gibi ömrün lezzetinde değilim biliyorum. Hatta “bir endişe var kalbin vuruşunda..!” Sanırım bu endişedir beni bu çalışmaya iten sebep. İstedim ki pek çok şairimizin yaptığı gibi şiirlerimin tamamını bir çatı altında toplayayım bu dünyadan göçmeden. Şairini arayan okuyucum da bu şiirleri toplu olarak görebilsin ve değerlendirmesini öyle yapsın. Bu konudaki adet nasıldır bilmiyorum ama ben birinci kitabımdan başlayarak sırasıyla sekiz şiir kitabımı işte bu kapak içinde topladım. /Mor taflan Çığlığı/ Şiirlerimden seçmeler de yapabilirdim, fakat böylesi benim için daha samimi çalışma olurdu. Öyle de oldu! Şiirlerim üzerinde hiçbir düzeltme/ düzenleme yapma gereğini duymadım sonradan. Tabii ki yapabilirdim, ama her kitabı orijinal haliyle sunmak istedim. Belki çok gereksiz şiirler vardır içinde, hatta teknik açıdan hatalı şiirler… Varsın olsun! O Molla Kasım çıksa da bir gün karşıma, varsın olsun..! En azından ben kendimi bu aynada seyretmiş olurum.
Sanılmasın ki, şiiri şu andan itibaren boşladım. Bu güne uzanan ömrümde yokuşunu çıktığım, çilesini çektiğim şiir yolculuğum son nefesime kadar devam edecektir elbette. Bu kitap bir durak değil, benim için nefeslenme anı da değil… Belki de şu an için sebebini bilemeyeceğim gerekliliktir. Bu eseri bir arşiv çalışması olarak da görebiliriz diyorum… Olur ya; “Cânân bulunur, kûşe-i imkân ele girmez” ya da girmeyebilir bir daha, dünya hâli bu!..
“Görelim Mevla neyler…”
Mayıs 2016
--
Bu yazı 'Mor Taflan Çığlığı" isimli kitabım için
yazdığım ÖNSÖZ mahiyetinde bir yazıdır.