“Horasan’ın Tüs şehrinde 10 Nisan 1018 yılında dünyaya gelen ve asıl adı (Hasan b. Ali b. İshak et Tusı) olan, Selçuklu Devleti’nin kuruluş döneminde gösterdiği üstün gayretleriyle ön plana çıkan, (mülkü nizamlayan, devleti düzenleyen anlamına gelen) “NİZAMÜLMÜLK” unvanını alan ve tarihte bu unvanla anılan Vezirdir. Selçuklu Sultanı Alp Arslan tarafından, babası Çağrı beyin tanıtımı ve vasiyeti üzerine, vezirliğe getirilmiştir (1063-1072). Alp Arslan’ın Malazgirt Savaşı dışındaki bütün seferlerine katılmış ve saltanat mücadelesine girişen Kutalmış isyanının bastırılmasını sağlamış ve Alp Arslan’ın ani ölümünün ardından oğlu Melikşah’ın tahta geçmesinde önemli rol oynamış ve bu sultanın da vezirliğini (1072-1092) yapmıştır.
Nizamülmülk siyasi, hukuki, askeri, ilmi ve eğitim alanlarında döneminde çığır açmış bir devlet adamıdır. Sultan Melikşah’ın istemi üzerine Nizamülmülk’ün yazdığı, Büyük Selçuklu devletinden önce hüküm süren devletlerin tarihi süreçlerini, Selçuklu Devleti’nin idari, askeri, sosyo- ekonomik ve kültürel konularıyla ilgili bilgileri içeren elli fasıldan oluşan Siyasetname’yi Sultan beğenmiştir. Eserin doyurucu bilgiler içermesi, eser sahibinin ne kadar yetkin olduğunun göstergesidir.
Nizamülmülk, halkın huzurunu korumak ve güvenliğini sağlamak için mahkemeler kurdurmuş ve mevcut olanların kalitesini yükselttirmiştir. O dönemde hâkimlik görevini yapan kadılarla ilgili yayımladığı (Kadı ve Hatiplere ve Memuriyetlerine Müteallik Revnak ve İtibara Dair) belgede; kadıların nitelikleri ve yeterlilikleri, yaptıkları görevin önem ve hassasiyeti ile yüceliği belirtilmek suretiyle bu mesleğin önemini ortaya koymuştur. Nizamülmülk’ün yönetim konusundaki bilgi üstünlüğü günümüze kadar unutulmadan gelmiştir. Özellikle halkın hukukuna özel önem vermesi ve devletin kapısını onlara açık tutması da takdirle anılan başka bir özelliğidir. Türk- İslam unsurlarını birleştirerek İkta sistemini uygulamıştır. İkta sistemi, mülk olmayan toprakların rekabesi (kuru mülkiyeti) devlete, tasarruf hakkı (yararlanma) ise savaşta başarı gösteren askerlere veya devlet hizmetinde bulunanlara bırakılan bir toprak kullanım sistemidir. Bu sistemde mülk ve vakıf dışında kalan ve mülkiyeti hazineye ait arazinin yıllık vergilerinin ve öşür hakkının bir kısmının, hizmet edenlere verilmesidir. Diğer yandan, Büyük Selçuklu Devleti ordusunu dönemin en güçlü ordusu haline getirmiştir. Nizamiye medreselerini kurdurarak ilmi çalışmalara güç kazandırmıştır.
Ayrıca mimari alanda yaptığı yenilikler son derece önemlidir. Dönemin binalarında kullanılan malzemelerin teknik yönden farklılıklar göstermesi onun bu alandaki farkını ortaya koymaktadır.
Nizamülmülk çok yönlü bir devlet adamı olduğu kadar, iyi bir ilim, kültür, sanat ve halk adamıdır. 929 yıl öncesi yaşamış olan birinin devlet hizmetinde bulunduğu dönemlerdeki; idari, askeri ekonomik ve sosyal alanlar ile eğitim, kültür ve sanat alanında yaptıkları bu gün konuşuluyor ve büyük bir başarı olarak değerlendiriliyorsa; bu yapılanlardan ders çıkarılması; insanlık adına büyük faydalar sağlayacağı bilinmelidir.”
XXX
Yukarıdaki satırlar bana ait değil…
Kısa bir süre de olsa beraber olduğum, yanında bulunduğum değerli ağabeyim, iyi bir hukukçu, eski YSK Başkanı Ali EM’e ait ve 21 Şubat 2021 günü Milliyet Gazetesi “Düşünenlerin düşüncesi” bölümünde yayımlanmıştır.
XXX
Ben ilk kez Amin Maalouf’un ünlü “Semerkant” kitabını okurken tanıdım Nizamülmülk’ü. Daha sonra da hakkında çeşitli kaynaklara başvurdum.
Bu yazımda söz etmek istediğim konu, Sayın Ali EM’in de yazısında sözünü ettiği gibi, Nizamülmülk’ün devlet yapısı hakkındaki çalışmaları, uygulamaları ilgimi çekmişti…
İnsanların tarihi ve tarihe damga vuran önemli şahsiyetleri ve onlar hakkındaki bilgileri tam öğrenmemekten kaynaklanan büyük kayıpları vardır.
Dediğinizi duyar gibiyim…
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu ve tüm dünyanın “Gerçek Lider” olarak görüp tanıdığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşantısını, fikirlerini, hizmetlerini, felsefesini bilmeyen bir nesile taa gitmişsin Nizamülmülk’ten söz ediyorsun. Seninki de büyük çelişki değil mi?
Derseniz hak veririm…
Ancak devlet adımı sıfatını kazanmak istiyor ve devlet yönetmek gibi bir niyetiniz olacaksa, hem tarihi bilmek hem de tarihi kişiliklerin hayatını, yaşantılarını ve felsefelerini öğrenmek zorundasınız…
İyisinin de kötüsünün de. İyisinden iyi örnek, kötüsünden ibret almak için
Örnek almak, öğüt almak için…
Her zaman konu açılınca söylenir, denir ki “Lider” kolay yetişmez…
Lider de devlet adamı da elbette kolay yetişmez.
İşin daha da ilginç yanı, bunların hamurlarını yoğurmak, ekmek hamuru yoğurmaya benzemez. Emek ister, alın teri ister, bilgi ister, deneyim ister, cesaret ister ve en önemlisi, elini kaldırdığında milleti arkasına dökebilecek güce, yeteneğe ve ayrıca güven verebilme yeteneğine de sahip olması gerekir.
Aynı Atatürk gibi…
Ki millet, ardına düşüp canını feda edebilecek kadar ardında olabilsin.
Öyle uluorta rest çekmekle “Lider” olunmuyor.
Devlet adamı olunmuyor…
Yönetici bile olunmuyor, bırakın devlet yönetmeyi, evinizin içini bile yönetemezsiniz.
XXX
Yönetmek, yönetici olmak bazı özellikleri gerektirir. Şimdi bunları ayrıntılarıyla anlatıp sizleri sıkmak, yazıyı uzatıp okunmaz etmek niyetinde değilim.
Özetle yönetici olmak için önce “Yönetmek” fiilini iyi bilmek gerekir. Konuyu bilmek, kurmay heyetinle çok açık bir şekilde tartışmak, onların bilgi ve deneyimlerini aktarmasına fırsat vermek, bilgi birikiminizi de deneyimleriniz ile yoğurarak, konu gerekli karar alma olgunluğuna geldiğinde, cesaretle karar verip, eğer mümkün ise 24 saat kararınızı dikkatli bir şekilde düşünüp cesaretle uygulayabilmeniz gerekir.
Her aklınıza geleni “Benim kararım” diyerek bodoslama gider, uygulamaya kalkarsanız, bir gün geri dönülmez şekilde zarar uğratacak sert bir yere toslar ve kaybedersiniz…
Önerim, geçmişteki başarılı lideri örnek almak, kötülerinden de ibret almak için, o yöneticilerin hayatlarını iyi öğrenin.
Nizamülmül’e kadar uzağa gitmek istemezseniz, onun da kolayı var.
Atatürk’ü araştırın yeter…
XXX
Komedi dizisi olsa bu kadar başarılı olmaz…
Kocaeli’de kısıtlama denetiminde izin belgesi yerine çay ocağı vergi levhasını gösteren vatandaş, dürümcü dükkânı olduğunu ve paket servis yaptığını söyleyince cezadan kaçamamış. Adamcağız ısrarla belgesinin geçerli olduğunu savununca polis dayanamamış; "Çok af edersiniz, siz bizim aklımızla mı oynamaya çalışıyorsunuz?" demiş…
Anlaşılıyor ki görevini yapmaya çalışan polis, usanmış, ikna edemiyor. Sonunda o lafı etmiş de…
Ya vatandaş, “Siz bizde 1 yıldan beri akıl mı bıraktınız, asıl siz bizim aklımızla oynuyorsunuz” deseydi ne cevap verecekti acaba, onu merak ettim doğrusu.
Ayrıca “Yaz cezayı tamam da hangi gelirle ödeyeceğim acaba, onun da yolunu göster” deseydi.
Gerçek şu ki görev yapan polisin de sabrı tükendi, vatandaşın da aklı filan kalmadı.
Kendimden biliyorum.
Günde iki satır yazı yazmak için uğraş vermeseydim, bugüne kadar gerçekten bende de akıl makıl kalmazdı doğrusu…