Pazar ekonomisi zannedildiği gibi Marksist terminolojinin bir kavramı olmanın dışında antik dönemde de ciddi bir gelir kapısı olarak ekonomik varyasyonun (variation) tek alım satım alanı idi. Kapitalizm’in pazarına Marksizm kendi anlamını özel kültürel kodlarından getirdi.(1) Bunun terminolojide pek fazla değeri olmasa da Marks’ın metinlerinde ve Kapitalizmin ilk (primitif) canlılık seviyesinin anlatıldığı Akdeniz havzası ekonomi tarihinin ilk dönem faaliyet sahasının anlatımında bu konu görülür.
Konunun en önemli tarafı Marksizm’in tarihindeki pazarı tanımlama kimliğidir. Marksist terminoloji kendi zihnindeki kültürel kavramları Latinleştirme ve antikite’ye giydirme konusunda ve önündeki hazır Aydınlanma içeriğini kullanmada yetenek gösterdi. Anlattığımız gibi Pazar nedir sorusuna girmeden cevaplayacağımız tek şey pazarın yöneticileri kimdir meselesi olacaktır. Pazar hiçbir zaman kendiliğinden kurul-a-mamıştır, kurulamazdı da. Neden kurulamazdı? Şundan dolayı, pazarın mutlak suretle bir otorite tarafından korunması-kollanması, yer idâmesinin yapılması gerekli idi. Marksist terminoloji localixcus-yer idâmesi diyerek bunu kendi düşün dünyasında oluşturup pazar merkezleri yaratımı yoluna girse de, daha sonraki yıllarda konu pazarın anlam kimliği üzerine odaklandı. O da burjuvazi, senyör ve kilisemsi ruhçuluk (L'egliseâtre) üçlemi üzerinden Hegel'in tez-antitez-sentez bağın-tı-sını doğurmuştur. O nedir? Şudur, Hegel bu üçleme ile emek-ücret üzerinden (yeni) insan kimliği doğurma (Marksist) anlayışına kendi sistematiği üzerinden farklı bir üçleme daha yaparak christian trinity’sinin anlam kimliği çağrışımını Batı Avrupa zihin dünyasına oturtmayı diyalektik kabiliyeti üzerinden anlatmıştır.
Bizim açımızdan pazar kimliğinin bu denli terminolojik arka plan zorlamasıyla (pazarın) antik kimliğinin ustalıkla dağıtılarak yeniden okunması meselesinin iktisadî hayatın kültür kimliğine bir numaralı mesele olarak kaydedilmesi anlamlı felsefi çabalar (ekonomi politik’le) sonucunda oluşmuştur.
Pazara eklenecek en önemli mesele, Hegel diyalektiğin üçleme yapısından ziyade onun üçlü kimliklenme gücünün pazarda ne ifade ettiğinin peşine düşülmesiyle ortaya çıkar. Biz düşeceğiz, sizi bilmem… O da şudur: Pazar neden senyör-burjuva-yer edimini yani localixcus’u anlamlı hale getirerek günümüz ekonomi biliminin temelini oluşturmuştur? Bu konuda Kapitalist ekonomi sistemi duruşu (okunuşu) (2) itibarı ile Marksist ekonomi sistemine herhangi bir eleştiri tiyö’sü vermiş midir? Soğuk Savaş boyunca uygulanan Pazar ekonomisi bu anlamıyla gerçek bir ayrıma dahil mi idi? Mesele teoride mi kalmıştı? İki tarafın nezaketi Sovyetler sonrası (Soğuk Savaşın bitmesiyle) birbirine nasıl davranmıştır? Anlayışlı olma hali, Birleşik Almanya’nın (Ekim 1990) kurulması sonrasında neden bozuldu da, ‘yeşil kuşak projesi’ ile NATO’nun düşmanı değişti? Yoksa bu karşılıklı davranış kabiliyetini, Marks mı belirledi, Kapitalizm sistem mi, dahası bütün sahaların ‘sistem kurucu’ efendiler-i mi?
Market bilinci söz konusu ettiğimiz üçlemeyi günümüzde nasıl anlamlı kılar, kendisi açısından durumun vahametini antik dönemden itibaren buraya getirip size sunmaktaki niyetimiz pazarın, şimdi anlaşılma meselesine getirilen narh'tır. Narhîyet (resmi fiyatlama) bu anlamıyla nedir? Kim yapar bunu? Serbest fiyatlama, piyasanın kendi değerlendirme kabiliyeti teoride var olan bu kavramlar reel planda nasıl işler? Narhîyet aynı zamanda Türkiye toplumunun kendi içindeki barışını sağlamak için oluşturulmuş bir vergilendirme idi. (10.yy’dan 18.yy’a) Bunu bu anlamı ile bilmeden Türkiye toplumunun sosyalist toplum modeli adına milli sosyalizm’le ödüllendirme gayretkeşliğinin arka perdesi anlaşılamaz. Bunun yanı sıra, Türklerdeki pazar vergi payının hem Kapitalist sistemin pazar vergisi hem de sosyalist devlet modelinin state vergilendirmesinin dışında devlete bağlı Pazar ağaları ile vergi memurları sistemi kurması pazarın güvenliği konusunda önemli bir Anadolu Türklüğü farkı idi.
Pazar, bugünkü kimliğiyle ekonomi biliminin neden anlaşılması zor-kapalı kavramıdır veya anlaşılmasının önünde ne türlü engeller vardır? (var mıdır?) İlkin, Marksizm ve onun felsefi üst değeri Hegel diyalektiği aslî üçlülük kavramı üzerinden ve shin harfinin (3) mahalli kabiliyeti yani mekânın fethi-yerin edimi meselesine yüklediği anlam kimliği üzerinden pseudo christianty’nin içini doldurma meselesine çalışırken mahallî kimliğinin kapsayıcılığı konusunda o kadar ihtiraslı, öylesine büyük bir iman (credo) içindeydi ki pazarı dahi, (bazaar) bunun üzerinden anlama yoluna gitti. Çünkü pazar insanlığı yönetmenin en kapsamlı (net) yolu olarak görülüyordu, -ki öyleydi. İnsanlığın (Tanrı Krallığı) yönetimi ise pseudo christianty üzerinden olacaksa bu olumlamayı yapan torah antikitesi Marksizm’e yüklediği devasa anlamsallıkla pazarı kendi kabiliyetine ram etti. -Economic and Monetary Union (EMU)- Bugünkü sistematik içinde ekonomi bilimi kesinlikle bu üçlemeler zıtlığı içinde anlaşılmalıdır.