Elbette alıştık 18 yıldan bu yana…
Saltanat…,
Şaşaa…
İsraf…
Ne ararsan var ve artık ne desek de aldırış eden yok, devletin hazinesi emirlerinde, istedikleri gibi harcıyorlar…
Fakir fukaraya ve gurabaya gelince de gıdım gıdım…
Fakir, fukara ve guraba, ağızlarından hiç düşmüyor…
Ve bu devran ne kadar sürer, işte orası milletin ferasetine kalmış…
XXX
İsraf kalemleri içinde yer tutan önemli bir harcama var, seyahat etmek…
Örneğin, en son Rize seyahati…
Talimat verilir ki “Rize’ye gidilecek, gerekli hazırlıklar yapıla…”
Yapılmaya başlanır…
Önce makam araçlarından bir tanesi ve koruma araçlarından birkaçı, diğer araçlar ve gerekli sayıda korumalar ile yola düşer, Trabzon’a vasıl olurlar…
Çünkü Rize’ye gitmek için Trabzon havaalanına ihtiyaç vardır.
Ekip, önceden tüm önlemleri alır, “Hazırız” tekmili verildikten sonra, saltanat uçağa biner ve Trabzon’a vasıl olur…
Ekip alandan alır ve Rize’ye doğru yola çıkarlar, her türlü yol önlemleri de alınmıştır. Yollar kesilir keskin nişancılar yüksek yerlere yerleştirilir ve gezi başlar…
Arada durulur, sohbetler edilir, etrafta çocuk varsa, arabalardan oyuncaklar getirilir ve dağıtılır.
Saltanata Rize’de Rize emniyeti ve jandarması da koruma konusunda gerekli yardımı yaparlar.
Elbette bu kadar araç…
Bu kadar personel…
Masraf az değildir ama hesabını sorabilen mi var ki?
Neyse bütün bulara alışığız da gelelim konu nereden açıldı…
Saltanat yerde gezerken, havada yamaç paraşütü yapılmaktadır.
Rotası, aynı zamanda saltanatın geçeceği karayolunun da üzerinden geçmektedir.
Olacak iş mi yani?
Havadan kontrol eden polis helikopteri ki o da büyük bir ihtimalle en yakın helikopter olan ilden de gelmiş olabilir, hemen yamaç paraşütü yapan havadaki paraşütçünün etrafında dolanmaya başlar.
Emir nettir, “İn aşağı çabuk, saltanat burada…”
Elbette bir yanda helikopter öteki yanda paraşüt…
Paraşüt ile ilgisi olanlar, ikisinin mesafeli de olsa yan yana uçmasının getireceği, sonunun felaketle bile bitebileceği gerçeğini bilirler…
Havadaki helikopter pilotu eğer bunu bilemiyorsa, yazıklar olsun ona diyeceğim ama yerden gelen emir kesindir ve izlediğimiz videodan da anladığım kadarıyla dikkatle yaklaşmaktadır…
Ama…
Ya pervanenin çıkardığı hava akımının etkisinde kalan paraşüt sarılırsa?
Bunu bilen paraşütçü, beraberinde uçan kişinin de emniyetini düşünerek, duymasa da bile helikoptere “Tamam… Tamam iniyoruz…” diyerek yaklaşmaması konusunda uyarır…
Paraşütçü, olabilecek felaketi bildiği için hava gezisini olabildiğince kısa keserek iniş noktasına salimen iner…
Tamam, inmiştir artık, korkulacak bir şey yok da polis ekibi hemen oracıkta etrafını neden sarar ki?
Paraşütçünün, atlattığı olası tehlike karşısında zaten dumanı tepesinden çıkıyor, polis ile arasında tartışma da çıkar ve sonuçtan olay biter…
Saltanat gelir ve gider…
Şimdi sorum şu…
Elbette saltanatın can güvenliği önemlidir, diyeceğimiz yoktur, her ne kadar kimsenin O’nu asla ve kat’a öldürmek gibi bir şey aklının ucundan geçmese bile…
Ama…
O paraşüttekilerin hayatları önemsiz mi?
Diyecek bi şeyim kalmadı…
Dilim tutuldu, gözüm baka kaldı…
XXX
Ve dikkatlerden kaçmaması gereken bir olay…
Trump rakibi Biden'a yüklenirken Biden'ın “Birinci sınıf bir satranç oyuncusu olan Erdoğan'la başa çıkacak zihinsel kapasitesi yok.” dedi…
Yandaş medyanın birçoğu bunu servis etti ama devamı vardı sözün…
“Geçen hafta dünya liderleri benden Erdoğan’ı bir aramamı rica etti. Neden diye sordum. Dediler ki “O bir tek seni dinler, bizi dinlemiyor. Bu ABD yüzünden mi diye sordum. Hayır… Senin yüzünden, senin kişiliğin yüzünden… Dinleyeceği tek kişi sensin. Çünkü o kişilik bir tek sende var. Onunla anlaşabiliyorsun. Ve biliyor musunuz, bunu herkesin ortasında söylemek istemiyorum, ama bu doğru. Ben onunla anlaşabiliyorum. Beni dinliyor.”
Trump, bir taraftan seçmenine kendini överken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanını ne hallere düşürüyor…
Elbette bu sözlere iktidar da muhalefet de gerek ağırlıkta tepkilerini gösterdiler…
Ayrıca millet olarak tümümüz de tepkimizi ortaya koyduk.
Bir tek kişi hariç, sözün muhatabı…