Benim okuma yazmaya merakım en çok edebiyata olduğu için sanırım bu gün şairler sırasına katılmama sebep teşkil etmiştir.
Çıkmaz sokakta olan mahallemize “ Dibi Çıkmaz Sokak” denirdi. Mahallemize gelen yabancı birini kim olursa olsun görmüş olsak hemen kime gittgiklerini sorar “ buranın dibi çıkmaz”der, mahallemizi müdafa etmeye çalışır,mahallede dolanmalarına izin vermezdik.
Mahallemizde oturan komşularla akrabadan daha yakın olmamız sebebiyle onlara gelenler kim? Kimin misafiri, bunu bilir, ona göre mahallemize girmek isteyen yabancıları mahalleye almamaya özen gösterirdik.
Sabahları işe giderken kapı önünü süpüren kız kardeşlerimiz, abla ve annelerimiz bize:
-işe mi gidiyorsun koçum, haydi Allah rast getire, toprak diye yapıştığın (tutuğun) altın olsun. Derlerdi. Biz de onlara
Allah’a ısmarladık” derdik. Ne zaman ki bizlere “ Allah rast getire” diyen birileri kalmadı, o zaman anlardık ki biz başka mahalleye gelmişiz. İşte o zaman rahatlar serbet hareket ederdik, hatta başka mahallelerin kızlarına bakar dalga geçerdik.
Çünkü o zamanlar mahallenin kızı bacımızdı. Asla kem gözle bakamazdık buna fırsat ta verilmezdi. Zaten o zamanlar kızlarla bakışmanın dışında hiçbir yakınlık sağlandığı görülmezdi. Arkadaşlık mı zinhar... Görüşüp buluşmak mı hâşa, sümme hâşa... Hoşlanmak mı tövbe tövbe... O günlerde sanırım bir ozanın sözleri olsa gerek diyordu ki:
Ben ona baktım, o bana baktı, bakıştık
Ben ona güldüm, o bana güldü gülüştük
O bana işmar etti, ben ona işmar ettim (İşmarlaştık) Yâni işaretleştik veya selamlaştık. Hepsi bu
Bundan öteye gitmek kız olsun erkek olsun ölüm fermanını imzalamak demekti.O günleri nisbeten anlatabilen bir şiirimi sizlere sunuyorum..
EMSâLSİZ AŞK
Ayşeyi tutup kolundan,
Dedim güzelsin vâllâ.
Kaçıp kurtuldu elimden,
Dedi git olma belâ.
Dedim Ayşe sevdim seni
Dedi bak konuşur hâlâ
Dedim gel be üzme beni
Dedi kahrol ukelâ
Dedim aşkın öldürüyor
Dedi aman ne alâ
Dedim nolur biraz sevsen
Dedi gadamâl ila
O gün böyle idi. Neden ? Korku vardı, saygı vardı, ayıp ve günah vardı.
Şimdi bakıyorum da hayret içinde kalıyorum. Kim kimin evine yakınsa, hemen arkadaşlıklar kuruluyor. Kızlar oğlanlarla, mutfak pencerelerinden işi pişirmeye uğraşıyor. Ne bakan var, ne de gören var demeden...Eskiden insanlar ayıp bir şey yapınca yüzlerinde kızarıklık olur, utandı da yüzü kızardı denirdi. Bu kelimeleri bile yıllardır duymamaktan unuttuk desem yeri var. Her halde bilgilenme ve kültürlenme ile utanma duygusunu yendik, tabii ki bu kadar yıl uğraşıldı veya uğraşanlar “utanmanın cahillik olduğunu” içimize işlediler.Gazeteler, Televizyonlar, Radyolar, Yazarlar, Besteciler, Şarkı ve Türküler, hep bir elden bu zaferi kazandılar. Eserleriyle ne kadar öğünseler azdır diyor ve bir şiirimle devam ediyorum.