Anlattığım o ki, orada dediklerim gibi, kayıp bir şey yok, nasıl olsun ki, sanki her şey aynı aynadan çıkmış tek görüntü. Sanki biz hiç ölmedik. Sanki birileri hiç bizi toprağa vermedi. Öylesine geldik ve gideceğiz gibi, tekrar yerimize. Mükerrer yaptığımız hiçbir şey yok. Her şey aynı olmasına rağmen o kadar farklı ki. Anneler var, kızlar var, ama aynı yaştalar. Bizler hem yaşlı hem genç. Nasıl anlatılabilir ki, öyle bir anlatırız ki, herkes yerinde aşkıyla kala kalır. Her yer besmelenin ruhu gibi aydınlık ve senin içinde. Biz niye buraya geldik diyen birini görmedim.? Birini gördüm; evet... sonra ona dendi ki sen, neden buraya geldin anladın mı? Niye dedi? Nur olduğun için buraya geldin… O an onun içinden bir ışık şavkı dışa vurdu. Şimdi oralar ve buralar meselesi bizim meselemiz değil. Öyle işte. Hem oradayız hem buradayız. Hem içteyiz hem dışta. Hiçbir şey uzak değil. Desem ki, bugün beni kim hatırladı deseler ki o hatırladı, yanına varmam onunla bir süyem yan yana oturmam sadece bir an sürüyor. Peki, bütün bunlar oluyor da sizler bunu nasıl göremiyorsunuz.? Birileri isterse görebilir. Birisi görüyorsa bu mümkün diğeri de bunu yapabilir. İnsan mesafeleri aşma konusunda bir yetenek için çalışmışsa niye olmasın.? Bu kan damarını size veren vermiş. Yaparsınız bunu, zaman tek cümlede elinizde oynayabilir, sadece dileyin. Bazen hüzünleniyorum kendimle konuşurken, fırsatta olmuyor ama. Diyorum ki benden olanların yanında olsaydım şimdi, kar da yağsaydı dışarıda bir yemek yapsalardı, belki yaprak sarması, belki de yağni yeseydik beraber, sohbet etseydik gece yarılarına kadar, çayı oğlum demleseydi bana birisi yatmıyor musun artık deseydi? Ben de paçal paçal odama gitseydim. Eski günler hatırına diyor ya şair, aynen öyle… Ama bu o anlamıyla mümkün değil. Hatıraları bu manasıyla yaşamak sadece bana virgili burada… O kadar rahat ki buradakiler, kim kendini anmış kim anmamış çok fazla umursamıyorlar. Umursamak, kişioğlunun elinde... Birçok eski arkadaş benimle konuşmak için haberciye mektup yazmış. Demişler ki böyle böyle… Sadece, Bakî’ye evet dedim. Bana mahzun geldi. Kucaklaştık. Yardım diyecekti az daha, sonra dedi ki takdir, bu öyle… Ha unutuyordum hiç kimseyi dikkate almadan naz makamında bir annem geldi. Kimse dememiş ki senin onunla görüşmene takatin yetmez. Deselerdi zaten nazı kâfi idi onları ötelemeye. Kimseyi uğundurmak için demedim bunları bilesin, hiç kimse dâne-i durr dökmesin. Hikmet ola ki, diye başladığım sohbetlerim var, her gün, dinleyen her âlemden beni dinleyebilir. Benimkilere açın sohbetimi dinlesinler dedim, sonra dediler; belki benim evdeki başçavuş dinler dedim, hayır olmaz zor zapt ediyoruz görmüyor musun dediler? Görüyorum evet, görüyorum… Bir gün denilirse zamanın adına o gün geldiğinde buluştuğumuzda kucağım hepinizi alacak kadar geniş olacak, Hak Teâlâ’dan bunu diledim. Böyle buyurdu Mevla’m. Selamın selametiyle…