Önemli bir konu ve geleceğe dair bir gösterge olduğu için tekrarlayarak “İçki Yasağı” konusuna gireceğim…
Anlaşılır gibi değil…
Ortaya atılan “İçki yasağı” şehir efsanesi gibi, ağızdan ağza yayılarak “İçki yasağı varmış” ile yasaklanmaya çalışılıyor.
Bununla iligi bir kara var mı?
Yok, karar yok…
Yayınlanmış her hangi yasal yasak var mı?
O da yok…
Ben şimdi gitsem bir markete, rafından bir içki alsam, parasını da ödeyip evime doğru yola çıksam…
Allah aşkına söyler misiniz kim engel olacak?
AKP’li belediyeler, kendilerine ait tesislerde, resmi kurum ve kuruluşlar, kendilerine ait sosyal tesislerde içki yasağı uyguladıklarını biliyoruz.
Adam alıp evine götürüyor ise, evinden yudumlayacak ise, kime ne hesap verecek, kim ne karışacak?
Daha da ilerisi, kimin karışmaya ya da yasak koymaya hakkı var?
Ülke genelinde kanun çıkartıp tümden yasaklarsanız, içki içilmeyeceğini mi sanıyorsunuz?
O yasaklar görülmüştür ki, zaten içmeyenlere ya da düğün-dernek gibi yerlerde bir yudum alacak olanlara geçerli…
Ama ayan beyan açıktan “Baskı” yoluyla yasak uygulanmaya çalışılıyor.
XXX
Araya bir anımı katayım…
İran’da, Tahran’da “Gülistan” denilen bir yerde ki çok güzel bir yer, yemeğe davet olunduk.
Et ve pirinç pilavı ağırlıklı, bolca yeşil salatalı, mükellef bir sofrada yemek yerken uzayıp giden sohbet sırasında sordum İran’lı dostlara…
“Arkadaş… Siz İslam devrimini neden yaptınız Allah aşkına?”
Dedim…
Cevap çok enteresandı espritüel arkadaşın cevabı…
“Devrimden önce dışarıda içer eve gelirdik, şimdi evde içip dışarı çıkıyoruz. Bir de kadınlarımızı çarşafa soktuk. Başka bir değişiklik olmadı baskılı hayat dışında” dedi…
XXX
Yani demek o ki, yasak koysanız da gizli kapaklı da olsa içkiye yasak getiremezsiniz…
IV. Murat da tam bir yasak getirtememişti zaten.
XXX
Bence iki nedeni var konunun gündeme gelmesinin.
Birincisi her her zaman olduğu gibi, milleti bir an da olsa gerçek gündemden uzaklaştırıp, ipteki cambazı seyrettirmek…
İkincisi ve daha da tehlikelisi de şu…
Deneme…
Yani, böyle bir yasak koysak, millet ne tepki veriyor, o tepkiyi test etmek. Eğer tepki verilmezse, laiklik kuralını kaldırmaya yönelik çalışmalara devam edilebilir, ucundan ucundan “Laiklik” kuralını da yıprata bilirler…
XXX
Haberlerde izliyorsanız, ülkenin gerçek gündemlerinden birisi de, şöyle veya böyle girişimlerle doğanın tahrip edilmesi hamleleri…
XXX
Yıl 1963…
Aylardan Ağustos…
Muğla Halk Eğitim Merkezi tarafından yayınlanan “Ferayi” dergisinde biz şiirim yayınlanmış Ağustos-1963 sayısında.…
Sanırım bu şiiri yazarken, yine vitesten atmışım, yokuş aşağı, çalakalem yazmışım.
Şiirimi “Ferayi” dergisinden alıntılayayım…
Şiir şöyle…
XXX
VERESİYE YOK
-Ölene Tanrı rahmet eyleye, dirilere bir çift sözüm var-
Sela verildiğine bakılırsa ölü var.
Yazık… Kim bilir kim?
Şaşırmış da ölmüştür sağlama.
Yoksa bu devirde ölmeye gelmez ha!...
Mezar ister…
Mezara para, mezarcıya para…
Kefeninle seni yıkayacak adamı unutma.
Sokakta ölmüşsün…
Belediyeye ceza, arda kalanlara eza…
Paran varsa rahatça öl!...
Yoksa bekle…
Borç yüzünden cehenneme gidersin vallaha…
XXX
Gördüğünüz gibi hiçbir edebi tarafı yok ama o andaki ruh halimi anlatması, tam da bugünlerde benzemesi açısından ilginç değil mi?