Dünyada insanlar canavarlaştı.
Robotlaştı.
İnsan kıyma makinesi oldu adeta.
Kayseri’de bile asla değmeyecek nedenler için sıkça ve kolayca cinayetler işleniyor.
Öldürenin; ne sönen bir ocak, ne yaşadığı sürece gözlerinin yaşı kurumayacak dul kalan eş, ne de yetim kalan çocukların bükük boyunları umurunda.
Düşünebiliyor musunuz eğer devlet korkusu olmasa isteyen istediğini gözünü kırpmadan öldürecek.
Allah korkusu zaten yok da iyi ki yasalar var, orada besleniyor olsa da hapishaneler var.
Allahın kanunlarını uygulayıp Kıssasa kıssas yap bak bakalım o zaman kim kimi vuruyor.
Nasılsa gün gelir af çıkar.
Üç-beş sene yat, sonra da ver elini özgürlük.
En kötüsü denetimli serbestlik. Yani, vur, kır, çal, çarp, sakat bırak, hastanelik et sonra da denetimli olarak bir gün bile yatma.
Tecavüze kalkış, insanların hayatlarını karart, sonuç yine aynı.
İyi ki öldükten sonra dirilme var. İyi ki İlahi Adalet var. Mahşer günü, hesap günü var. Ya olmasaydı?
Düşünebiliyor musunuz Eğer Allah deseydi ki öldükten sonra dirilme yok. Toprak olup gideceksiniz. O zaman ne yapardık biz?
İşte o zaman ölüm korkunç olmaz mıydı?
Kötülük yapanın kötülüğü yanına kâr kalmaz mıydı? Daha da azmaz mıydı?
Bazı belediyecilerin, ağaların, efendilerin ellerinden gelse memleket sınırlarını bile aşarak dünyayı parselleme iştahları yok mu?
Makamların , unvanların arkasına sığınan küçük adamlar.
İsimlerinden önce akademik ya da yerel unvanlarını söyleyen kompleks düşkünleri..
Ve de kartvizit budalaları.
Hayvanları bile utanç içinde bırakabilecek sapkın eğilimler.
Yüreğiniz atıyorsa gece yarısından sonra tek başınıza ya da yanınızda eşinizle ıssız yerlerde, sokaklarda yürüyün.
Yüreğiniz atıyorsa, bir burjuva çocuğunun, bir mafya artığı soytarının lüx arabasını sollayın ya da onu dava edin ya da ...
Ve yüreğiniz atıyorsa , sokaklarda gencecik delikanlılara, özellikle makyaj manyağı kızlara yan gözle bakın..
Sonucun ne olacağını tahmin etmek güç değil.
Sizi takır takır vururlar oracıkta. Sizi rezil rüsva ederler en azından.
Eğer ki ;
Bir işçinin , memurun yirmi beş yılda ölümüne aldığı emekli ikramiyesinin beş katını bir gecede beş şarkı söyleyerek alan sanat’tan habersiz sanatçı artıkları , medyada arz-ı endam ediyorsa ;
Bazılarının gazinolarda bahşiş olarak verdiği , sonradan görme birilerinin rüya gibi düğünlerde etrafa saçtığı paraları yine emekli birileri alabilmek için otuz gün yarı aç, yarı tok bekliyorsa,
Her gün beş defa etiket değiştiren market mafyalarına kimse bir şey yapamıyorsa,
Adalet, bağlı olan gözünü kimselere çaktırmadan şöyle kenarından açıyorsa ,
B u topraklar üstünde huzuru sağlamakla görevli birileri çaresizlikten olmalı, düşük modelli arabalara ;
“ Çabuk çek lan arabanı burdan “ derken , bir başkasına;
“ Mercedes lütfen arabayı çeker misiniz demek zorunda kalıyorsa ;
Bu ülkenin ekonomisine , medya’da büyük, çok büyük katkıları olduğunu haykıran holding patronlarının çıktı – girdi yaparak işçi maaşlarını olabildiğince düşürdüğü bilinmiyorsa ;
Güneşe göz kapanıyor demektir..
Kafalar, tavus kuşu gibi kuma sokuluyor demektir.
İnsanın gönlüne her seçimlerde söz verilen sırça sarayların yerine bir kulübe bile dikilmiyor demektir.
Söyletmeyin beni.
Bu yaştan sonra mapushane avlusunda volta atacak kadar cesaretim yok.