Soru bu…
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Ekrem İmamoğlu’nu nasıl etseler de görevden alsalar, onun çabası içindeler…
“Hiçbir şey olmamışsa bile, yine de bir şeyler olmuştur” söylemi içinde uğraştılar, ilginç bir şekilde sadece Büyükşehir seçimini iptal ettiler, yeniden yaptırdılar, 10 bin civarında olan fark, 800 bini geçti.
Diyemediler daha bir şey, dilleri lâl oldu, gözleri baka kaldı, tabir yerinde ise yere apışıp kaldılar…
Son olarak “Görevden alma” ile sonuçlandırmak istedikleri “Soruşturma” açtılar ama gerekçesi çok ilginç.
Medyadaki haber aynen şöyle…
“İçişleri Bakanlığı'nın Kanal İstanbul projesini eleştiren afişler nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlattığı inceleme, hukukçuların da gündeminde.
İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın İBB'ye gönderdiği tebligatta, "Ya Kanal Ya İstanbul" ve "Kanal İstanbul'a Kimin İhtiyacı Var" afişleri, "devlet projesine muhalefet" olarak tanımlanıyor.
Pazartesi günü Bakanlığın yaptığı açıklamaya göre inceleme, İmamoğlu'nun kişisel olarak projeye karşı olmasına değil, afişlerin İBB imzasıyla ve "kamu kaynakları kullanılarak" hazırlanmasına yönelik.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da Salı günü yaptığı açıklamada, "Diyelim ki ben sizi sevmiyorum, yaptığınız işi doğru bulmuyorum. Sizi eleştirmek için devletin, kamunun kaynağını kullanamam" dedi.
Akıl ile çelişkili bir yorum…
Öte yandan kimi hukukçular konunun kişisel tavır düzleminde ele alınmasına itiraz ederek Kanal İstanbul'un hem İstanbul'u hem de tüm Türkiye'yi ilgilendiren bir girişim olduğunu savunuyor.
Olay bu ve soruşturma da başladı…
Elbette öyle veya böyle sonuçlanacaktır, diyecek bir şeyimiz yoktur. Ortada bir suçlama var, savunması da olacak, sonucu yargı verecek.
Benim garibime giden şey, eylemin “Kamu kaynakları kullanılarak” tarafı…
Belediye başkanları genellikle hizmetlerini anlatan afişleri, şehrin dört bir yanındaki bilbordlara astırırlar.
Ve bunların hepsini bir bedeli vardır, acaba hangi başkan bedellerini cebinden ödüyor? Hepsi de belediyenin kasasından ödenmiyor mu?
Ödeniyor…
Daha da ilginç olanı, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, gittiği gezilerde ha bire millete torba içinde çay dağıtıyor, arabası üzerinden ya da içinden. Hem de kafalarına kafalarını fırlatarak…
Ya da yine aynı şekilde çocuklara oyuncak atıyor…
Bunların bedeli, Erdoğan’ın cebinden mi çıkıyor, yoksa devlet kesesinden mi?
Eğer devletin kesesinden çıkıyor ise, o harcamalar “Kamu kaynağı” değil mi? Kızılırmak’ın suyu mu?
Kaldı ki Kızılırmak da “Kamu kaynağı” sayılır, oraya buraya gereksiz bir şekilde reklam için harcanamaz…
Eğer Ekrem İmamoğlu’nu suçlamanın gerekçesi bu ise…
Kulp takmaya gerek yok görevden almak için.
Yüreğin yetiyorsa “Aldım” der İçişleri bakanlığı, görevden alınır, yerine de kayyum atanır…
Nereye kadar?
Konu yargıya gider, orası karar verene kadar…
Eğer bu ülkede halen hukukun üstünlüğüne bilen hâkimler varsa, o karar da o yargıdan geri döner…
Böyle bir uygulama olur da Türkiye gerektiği gibi tepki göstermezse ki ben inanıyorum gereken şekilde tepki gösterecektir, göstermeme ihtimali olursa o da gösteremeyenlerin ayıbıdır.
Aslında iktidarın boş çabalarıdır…
Cesaretleri olsa da “Kanal İstanbul yapılsın mı yapılmasın mı” diye halk oylaması yapılsa, benim kanaatim “Yapılmasın” çıkar hem de ezici bir çoğunlukla…
Öyle olduğu da kesin olarak bilindiği gibi “Dayatma” ile yapmak ve gerekçesini de “Devlet projesi” olarak sunmaya kalk anlaşılır gibi değil. Kaldı ki 2021 bütçesinde “Kanal İstanbul” projesi yok…
Sanki “Devlet projesi” olunca eleştirilemez, dokunulamaz, her şeye rağmen yapılması zorunludur…
XXX
Hukukun bir kenara konduğu günler yaşarken, “Beraber bu yollarda yürüdüklerinden” birisi çıkıp konuşuyor…
Diyor ki…
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunması hukuka aykırıdır…
Devlet Bahçeli’nin Alaattin Çakıcı’nın arkasında durması yanlıştır…
Saray Sözcüsü İbrahim Kalın, “Cumhurbaşkanlığı görüşü değildir” derken, Cumhurbaşkanından da bir açıklama geldi…
Aynen şöyle…
“Yasin Börü’lerimizin ölümüne neden olanlar, Kobani katliamının failleri, hiç bir zaman Tayyip Erdoğan tarafından, dava arkadaşları tarafından asla ve asla savunulamaz. Son günlerde bizimle asla ilgisi olmayan kimi bireysel açıklamalar ile yeni bir fitne ateşi yakılmaya çalışıldığını görüyoruz. Geçmişte birlikte çalışmış olsak bile hiç kimsenin şahsi ifadeleri cumhurbaşkanıyla, hükümetimizle ilişkili hale getirilemez.”
XXX
O zaman sormazlar mı madem öyle niye kadronda tutuyorsun diye…
Başa dönersek eğer, hukuksuzluğun bu kadar yoğun olduğu bir durumda, bizzat Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı tarafından açıklanan “Hukuk reformu” nasıl yapılacak acaba?
Güven duyması gerek insanların…
Güven diyoruz önce…
Güven…