Ekranlarda, gazete-dergi ve dijital medyada insanları ötekileştiren, kibirli, otoriter ve
saldırgan hitap dili karşısında aklıselim sahiplerine beyin devrelerini yaktıran üslup ile
karşılaşıyoruz yıllarca.
Neden ağır başlı, sakin, gören göze, dinleyen kulağa, topluma ve çevreye huzur ve güven
veren bir duruş sergileyemiyoruz? Neden en görkemlisi, en çılgını, en kalabalığı, en albenisi
yoğun olmaya çalışıyoruz? Rakibimiz, muhatabınız bizim varlığımızdan korkmalı mı, güven mi
duymalı? “Biz böyle düşünmemiştik, iyi ki varsınız!” demek-dedirtmek anormal bir durum
mu?
O dayılanan, “heeeeyt!” diye nara atanlar olması gerekeni yapıyor da tevazu, bilgelik, ahlak
ve nezaketten taviz vermeyenler mi pısırık, korkak, beceriksiz?
Bir uzman psikolog olan Geofirey Millerin Mental Bozuklukları Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’na
atıfta bulunarak (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) bir çalışma yapıyor.
Psikolog ve psikiyatri uzmanlarının tanı koymada temel kaynağı olan adı geçen çalışmaya
göre NARSİSİZM olarak adlandırılan anormal kişiliğin genel dokuz özelliği;
BENCİLLİK; Başkalarından yararlanma, amaçlan doğrultusunda başkalarını hoyratça kullanma
ve empati eksikliği,
KİBİR; Kendini beğenme, küçümseyici davranışlarla amacına ulaşamayınca ya da karşı
gelinince öfkelenme,
İSTİSNACILIK; Ayrıcalıklı olduğuna inanma ve sadece diğer yüksek statülü kişiler tarafından
onay bekleme,
YETKİ VERME DUYGUSU; Özel muamele ve isteklerine şartsız rıza bekleme,
HAYRANLIK BEKLENTİSİ; Aşırı dikkat, onay, övgü, saygı bekleme,
BAŞARI HAYALİ; Sınırsız başarı, güç, görkem, güzellik, cinsel güç ve ideal aşk için saplantılı
hırslı olma,
GÖRKEMLİLİK; Yeteneklerini, başarılarını ve statüsünü abartma,
MAĞDUR ZİHNİYETİ; Başarısızlıkları ve hayal kırıklıkları için dış dünyayı suçlama,
ZEVK ALAMAMA; Basit şeylerden mutlu olamama,
DUYGUSAL DENGESİZLİK; Pohpohlanmadan mahrum kalınca kendini üzgün ve mutsuz
hissetme, hatta intihara meylediş...
Bu ana semptomlar narsisleri, kendi hayat hikâyelerinin yıldızı, kendi destanlarını
görmelerine neden olan başkahramanı olarak, diğerlerini ise sadece önemsiz yan karakter
olarak görmelerine neden olur...
Kendi hikâyelerinden, kariyer ve ailelerinden başka hiç kimse resme dâhil değilmiş gibi
bahsederler.
Algıları uyuşmuştur ve bu sebeple daha yoğun uyarılara ihtiyaç duyarlar. Asabidirler ve
engellere toleransları yoktur...
Bazen kendi şişirilmiş öz saygıları ve gerçek başarıları arasında “görkemlilik boşluğu”
hissederler ve bu dengesizlik kendine değer duygusuna ve periyodik olarak kendinden
şüpheye ve depresyona sürükler. Narsisler genelde kendilerinde bir rahatsızlık görmezler ve
bu yüzden tedaviye ihtiyaç duymazlar.
Narsisizmden uzak kalmak temennisiyle biri ilahi iki önemli uyarı.
İmam Ebu Yusuf Harun Reşit’e ; -“Kıyamet gününde yöneticilerin en mutlusu halkı en mutlu
olandır. Sen doğru yoldan ayrılma ki halkın da ayrılmasın." tavsiyesinde bulunmuştur.
(Kitab’ül-Haraç s.3-4; TDV-İA, Ebu Yusuf, Salim öğüt)
“Kullarıma söyle; sözün en güzelini söylesinler. Şüphe yok ki Şeytan, aralarına fesat sokar.
Şüphe yok ki Şeytan, insana apaçık bir düşmandır.” (Isra Suresi 53)
Bayrak Sayı:1338
İştirak etmediğimiz çilesine katlanmadığımız bir kurtuluşun mümkün olmayacağını,
kurtarıcılar beklemenin bize ancak yeni efendiler kazandıracağını unutmayalım.
Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması görev ve sorumluluklarını hatırlaması, milletimizin
ve insanlığın kurtuluşuna vesile olacak yeni bir Milli Mücadele içinde olması dilek temenni ve
duasıyla…