Benim gündemimde iki konu var bugün.
Birincisi, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın açıklayacağını ifade ettiği “Müjde” hakkında…
İkincisi ise, yine Erdoğan’ın birçok ke tekrarlayarak gündeme getirdiği 12 adaların Yunanistan’a verilmesi ile ilgi iddialar.
XXX
Birincisinden başlayalım…
Acaba yarın (bugün) vereceği “Müjde” ne olabilir?
Daha doğru şekilde sorayım soruyu, milletin bugünkü ekonomik sıkıntıları içinde kendisine “Müjde” olarak sunulacak haber ne olabilir?
Asgari ücret, emeklilerin maaşları, yukarı doğru, yoksulluk sınırının üzerine mi çekiliyor.
Ülkede tarım, hayvancılık gibi dışa bağımlı hale geldiğimiz sektörlerde üretime yönelik hamle mi yapılacak?
İşsizliği yok edecek ya da en az seviyeye indirecek, istihdam yaratan yatırımlara yol açacak kararlar mı alındı da açıklanacak?
Demem o ki milletin doğrudan ve direkt çıkarı bu “Müjde”nin neresinde olacak?
Atanmış olmasına rağmen seçilmiş siyasi gibi her lafın içine düşen Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Müjde” konusunda sansasyonel ve propaganda kokusu ortalığa yayılan bir açıklamada bulundu ve de bizler yuttuk.
“Sayın Cumhurbaşkanımızın Cuma günü vereceğini söylediği müjdeye ilişkin birtakım spekülasyonların yapıldığını görüyoruz. Lütfen bu spekülasyonlara kulak asmayın. Hep birlikte, heyecan içinde sayın Cumhurbaşkanımızın yarın yapacağı konuşmayı bekliyoruz.”
Dedi atanmış bey…
Bana göre açıklanacak “Müjde”nin benim sorularına cevap vereceğini sanmadığın için hiç de “Heyecan” ile beklemiyorum.
İYİ Parti Başkan Yardımcılarından Aytun Çıray’ın açıklamasında belirttiği gibi, “Müjde” Akdeniz’de veya başka bir yerde bulunan petrol rezervleri ile ilgili ise önceden bildirmek suç oluşturuyor muş…
Borsa bu konuda hareketlenmiş filan.
İşin o tarafını araştırmadığım için bilemiyorum…
Ama Akdeniz’de arama gemilerinin gerçekten bir şey bulduğunu “Müjde” olarak sunacaksa…
Bu aşamada ve kısa vadede benim derdime çare olmuyorsa bana ne kardeşim, derim ve bu benim hakkım olur.
Bulunacak olan petrol türevleri doğrudan benim soframa kısa vadede bir şey getirecek mi?
Oturup da “Doğal gaz çıkmış, doğal gaz fiyatı yarın yarıya iniyormuş” diyecek miyim?
Akdeniz, Karadeniz ya da ülkenin herhangi bir yerinde çıkan petrol rezervlerinin bana katkısı, kısa vadede nedir?
Eğer ülkenin her hangi bir yöresinde, tabiatı tahrip ederek, yandaşlar tarafından altın madeni bulunduysa…
Bana faydası nedir…
Bana iş gerek, aş gerek.
Ekonomide düzelme gerek…
Üretimde artış gerek…
Tarlaların ekilip biçilmesi, bahçelerde sebze ve meyvenin üretiminin artması gerek.
Doğal olarak da çiftçinin yüzü gelmesi gerek ki, üretim artışı ile birlikte piyasalar hareketlenebilsin…
Türk lirası değer kazanmalı ki, ithalat ürünleri ucuzlaya, ihracat fiyatlarımız da ucuzlamaya bağlı olarak dış piyasada rekabet edebilecek seviyeye gelmeli…
Hangisinden gelecek “Müjde” de bizler de “Heyecanla” bekliyor olacağız acaba?
“Müjde”yi alınca göreceğiz…
Ama “Heyecanlı” değiliz.
XXX
Gelelim ikinci konuya…
Bu iktidar döneminde Yunanistan’ın işgal ettiği ve söylentilere göre iktidarın da bilgisi altında olduğu, Türkiye’nin Ege denizindeki 18 adası hakkında bugüne kadar bir cevap alınmamışken, halen temcit pilavı gibi, üstelik tarihi bilgiden yoksun bir şekilde 12 adaların CHP döneminde Lozan antlaşması ile Atatürk ve İnönü suçlanarak Yunanistan’a verildiği teranesi…
Tarihe bakarsanız, bu iddia tam bir bilgisizlik ve saptırma, uydurma, siyasi algı yaratma bilgilendirmesidir.
Bu adalar, 1912 yılında Lozan şehrinin Uci semtinde bulunan bir otelde imzalanmıştır. İmza törenine ait fotoğraf, halen otelin duvarında asılıdır. Lozan’ın Uci semtinde yapılan anlaşmayı Lozan Antlaşmasına bağlamak, tam bir cingözlüktür…
Güleceksiniz ama “Biz iktidara gelmeden buzdolabı, çamaşır makinesi mi vardı” gibi bir söz…
Örnekleri çok böylesi ifadelerin, “Nerde yurdu demir ağlarla çevirdiniz, biz yaptık biz” gibi örneğin..
Osmanlı saltanatı döneminde elden çıkan toprakların sorgusu, Cumhuriyete yüklemek ayrı bir cehalet elbette…