5 Mart 2020 Perşembe günü Moskova’da Erdoğan ve Putin fiziken, Beşar Esad ise ruhen masaya oturdular, uzun süren görüşmelerden sonra mutabakata varıp ortak bir metin altına imzalarını attılar.
Hemen altını kalın kalemle çizerek söyleyeyim ki varılan mutabakat, tek başına “Ateş Kes” sağlanması açısından olumlu bir sonuçtur ve bu bile mutabakata olumlu gözle bakmak için yeterlidir.
Sorsanız ki “Beşar Esad’ın ruhen o masada olduğunu nereden çıkardın?”
Şuradan çıkarttım ki basın toplantısı sonrasında Lavrov’un yanına gelip Esad’ın ki kendisi Esed dedi, mutabakattan haberi olup olmadığını sorması, Esad’ın ruhen masada olduğunun bir başka kanıtıdır.
Türkiye olarak ilk başa döndüğümüzü, avunmamız için bazı kazanımların verildiğini hissettirmektedir. Aslında kazanılan bir şey yok, “Dostum Esad, Kardeşim Esad” günlerinin sonunun ilk günlerine döndüğümüzün resmidir.
Ayrıca basın toplantısı sonrasında Lavrov’un yanına gelip Esad’ın ki kendisi Esed dedi, mutabakattan haberi olup olmadığını sorması, Esad’ın ruhen masada olduğunun bir başka kanıtıdır.
Atatürk’ün “Gerekmedikçe savaş bir cinayettir” ve “Yurtta sulh cihanda sulh” sözlerini dikkate almadan “BOP Başkanıyım” diyerek girdiğimiz sonu belli olmayan savaşta, verdiğimiz şehitler yanımıza “Zarar” kaldı…
Muhtıranın girişinde “Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu, Suriye Arap Cumhuryeti’ndeki ateşkes rejiminin uygulanmasının garantörü olarak…” diye başlıyorsa eğer, Beşar Esad, fiziken değil ama “Ruhen” o masaya oturmuş demektir.
Hani Esad’ı Esed yaptık da görüşmeyecektik?
Bir de şu paragrafa bakalım…
“Suriye ihtilafının askeri çözümünün olamayacağının ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletlerin kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğinin altını çizerek…
İnsani krizin daha da kötüleşmesinin önlenmesinin, sivillerin korunmasının, ihtiyaç sahibi tüm Suriyelilere ön koşulsuz ve ayrım gözetilmeksizin, koruma ve insani yardım sağlanmasının, keza ülke içinden yerinden edilmelerin önlenmesi ile mültecilerin ve ülke içinde yeriden edilen kişilerin güvenli ve gönüllü olarak Suriye’deki asıl ikamet yerlerine geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının önemini vurgulayarak…”
Eğer anlamaya çalışarak okuduysanız, burada ifade edilen şey şu…
Türkiye ve Rusya garantörlüğünde ve gözetiminde, Suriye Arap Cumhuriyeti ile masaya oturup, konunun asıl sahibi olan Suriye Arap Cumhuriyeti ile müzakere ederek Suriye’nin de toprak bütünlüğüne helal gelmeyecek şekilde krizin sonlandırılmasını öngörmektedir…
Türkiye’de tüm muhalefet ve aklı başında insanlar da başından beri bunu ifade etmiyorlar mıydı?
Hep birlikte “Neden savaşıyoruz” diye sormuyorlar mıydı?
Evet, ediyorlardı ve bu pencereden baktığımda “Moskova mutabakatını” olumlu karşıladığımı bir kez daha ifade ediyorum.
Daha da detaya girmek istemiyorum…
Çünkü girdiğimde birçok soru sormam gerekiyor ve o soruları sorduğumda da cevabını alamayacağımı biliyorum.
Ancak ikisini sormadan geçemeyeceğim ve bu soruyu sormak anamın ak sütü kadar bana helal…
Birincisi…
Gözlem noktaları Suriye rejim güçlerinin, bir başka deyişle Esad’a bağlı ordunun kontrolüne geçti. Hani süre vermiştik o sınırların gerisine çekilmeleri için, n’oldu?
İkincisi…
Putin’in “Haberimiz yoktu” diyerek özür dilediği, verdiğimiz 36 şehitten sonra söylediğiniz bir söz vardı, başını söylemediniz, orası şöyle; “Taş üstüne deş bırakmam…” sizin sadece devamını ifade ettiğiniz “omuzlar üzerinde baş bırakmayız” sözü…
Taşlar da yerinde başlar da yerinde olan vatan evlatlarına oldu, sorumlusu kim?
Yıllardan bu yana estik yağdık, ne taş gıvışladı (oynadı) yerinden ne de dal gövdesinde…
Şehitlerimiz kucağımızda, kala kaldık ortalıkta…
Umarım ve dilerim ki bu mutabakat çalışır ve savaş sonlanır, diplomasi ile de Suriye’de taşlar yerine oturur, gelenler de ülkelerine, yurtlarına salimen dönerler…
Analar mı?
Onlar ağlamaya devam edecekler de yüreklerine taş basarak belli etmemeye çalışacaklar belki…
Ana yüreği bu, tarihler boyunca ne acılara dayandı…
Ben burada noktayı koyuyorum ama cevap verilmeyeceğini de biliyorum. Anadolu basını olarak bizim esamemiz okunmuyor ama ulusal basın sorsa bunları, onların da cevap yerine hainlikleri gündeme gelir…
XXX
Değerli okurlar…
BMGK’nın 2254 sayılı kararı hakkında kısaca bilgilendirmek isterim.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı kararı, 18 Aralık 2015'te oy birliği ile kabul ettiği bir karar. Kararda, Suriye'de acil bir ateşkesin sağlanması ve ülkede siyasi çözüme ulaşılması çağrısı yapılmaktadır.
Karar, sivil hedeflere yönelik saldırıların acilen son bulması ve Ocak 2016'da siyasi dönüşüme ilişkin bir ateşkes ve resmî görüşmelerin başlatılması çağrısı yapmaktadır. Ancak, 'terörist' olarak görülen Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) ve El-Nusra Cephesi dışarıda bırakılmış, bu gruplara yönelik saldırı ve savunma amaçlı eylemler devam edecektir. Sağlanacak olan ateşkesi, bir Birleşmiş Milletler misyonu gözlemleyecektir.
Görüşmeler 6 ay sürecek, sonunda da “Güvenilir, kapsayıcı ve bir mezhebe dayanmayan” hükümet oluşturulacak. 18 ay içerisinde ise, bağımsız ve adil seçimler, BM denetimi altında gerçekleştirilecek.