Alpay'ın "Eylülde Gel" şarkısını dinlerken, birden, 48 yıl önce (21 Eylül 1975 tarihinde) giden bir şairimizi hatırlamış oldum. Sağol Alpay. Onu rahmetle anmama sebep oldun ya!
**
BEDRİ RAHMİ EYÜPOĞLU
÷
“Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası”, ayak seslerinden tanır o… “Ne zaman bir köy türküsü duysa” şairliğinden utanan bir şairimizdir o… Memleket, ya da memleket kültürü dendi mi; olgun bir karpuz gibi yarılır onun içi! Bedri Rahmi Eyüpoğlu’ndan bahsediyorum dostlar. Kendisi Maçkalı Eyüpoğlu ailesindendir. Asıl adı Ali Bedrettin’dir. Daha sonra Ali’si unutulmuş, Bedrettin’i Bedir olmuş. Son olarak da Bedri şeklini almış. Giresun’un Görele İlçesinde doğdu. Kendi ifadesiyle; canının çekirdeğinde diken, gözünün bebeğinde sitem olan şairimiz şiire 1928 yılında başlar. Olgunluk döneminde folklorumuzdan aldığı öğelere konuşma dilinin bütün inceliklerini de katarak, ayrıca bir tablo çizercesine canlı renklerle ve betimlemelerle süsleyerek kurar şiirini. Şiirlerine dikkat ederseniz, onun şiiri yaşama sevinciyle doludur. Coşkulu, yalın, lirik bir söyleyiş vardır şiirlerinde. Doğayı, Anadolu’nun farklı renklerini bulabilirsiniz düşlerinde ve düşüncelerinde Bedri Rahmi’nin Şiirlerine,1933'ten sonra Yeditepe, Ses, Güney, İnsan, İnkılapçı Gençlik ve Varlık dergilerinde yer verilmiştir…
Sevdayı ise farklı bir duyarlılıkla işler. İnsani duygular içten ve doğal bir biçimde yansır mısralarına her zaman. Masallardan, söylencelerden, türkülerimizden olabildiğince yararlanır… Sevdiğini düşlerken, onun içinde soğuk bir çakıl taşının nasıl ısındığını görürsünüz, bir tarla kuşunun sinsice gelip yüreğinin ucuna nasıl konduğunu görür gibi olursunuz. Çekirdeği henüz süt bağlamış bir erik kesilirken ağzında, dudaklarının nasıl yandığına şahit olursunuz da… Canın tende tedirgin duruşu da hiç aklından çıkmayan olgudur. Ömrü, koptuğu yerden bağlayabilmenin güçlüğünü de aklından çıkarmaz. Bu yolda onunla beraber yürürseniz sevgili dostlar, insanı bir derya misali görürsünüz uçsuz bucaksız!.. Ve üstündeki milyonlarca dalgayı, dalavereyi de... Devam ederseniz yolculuğa Onunla birlikte, Necati Cumalı’ya rastlar hep birlikte “Karabiberim, candarmalar geliyor kalk gidelim” türküsünü dinlemiş olursunuz içtenlikle!..
Bedri Rahmi ülkemizdeki iki Bedri’den birisidir. Yani ressam Bedri’dir! İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü mezunudur. Fransa ve İngiltere’de çeşitli resim atölyelerinde çalıştı. Mezun olduğu okulun resim bölümünde profesörlüğe kadar yükseldi. “Resmi; şekillenmiş şiir, şiiri de şekil bulmuş resim” olarak değerlendiren Bedri Rahmi, Fransa’da tanışmış olduğu ve kendisi gibi ressam olan Rumen asıllı Eren(Ernestine Letoni)Hanımla 1936 yılında evlendi. Değirmen misali dönen başı 1975 yılında sükûn buldu… Allah Rahmet eylesin!...
Eserleri:
ŞİİR: Yaradan’a Mektuplar (1941), Karadut (1948), Tuz (1952), Üçü Birden (1953), Dördü Birden (1956), Dol Karabakır Dol (1974), Yaşadım Ölümünden sonra-1977) Gezi: canım Anadolu (1953), Tezek (1975) Düzyazı: Delifişek (1975)Deneme: Resme Başlarken (1977) Resim Kitabı: Binbir Bedros (1977) Monografi: Nazmi Ziya (1937)