Toplum ve muhalefet olarak tutturduk “Hesap verin” diye ses vermeye.
1999 yılından bu yana toplanan “Deprem Vergisi” ile o günden bu yana yaşanan depremlerden sonra açılan yardım kampanyalarında toplanan paraların, deprem gerçeğine karşı hangi önlemlerin alındığı yere harcandığın soruyor, sorguluyorduk.
AKP iktidarı soruyu yanlış anladı…
Sandı ki soruyu kendilerine karşı suçlayıcı bir dille soruyoruz.
Oysa hiç öyle değildi ama Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı, 2002 yılından bu yana iktidarda olan Recep Tayyip Erdoğan, billasede (Bir lahzada, bir anda) hesabı verdi ve kapattı…
“Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok.”
Böylece hesabı verilmiş olan harcamadan sonra peşi peşine başka sorular sorulur m
Denebilir mi ki “Harcanması gereken yerler neresiydi?”
Dümdüz hesap işte, hiç detaya girmeye gerek görmeden…
Ayrıca bugüne kadar neyin hesabını vermişler ki!...
Aslında harcama yerleri belli.
İlla ki gözümüzün içine içine sokması mı gerekiyor?
Bak saraylar, anlarsın…
Bak uçaklara, anlarsın…
Bak makam araçlarına, anlarsın…
Bak koruma ordusuna, anlarsın…
Bak saray masraflarına, anlarsın…
Bak köprülere, yollara, Marmaraylara geçiş garantisi nedeniyle ödenen paralara, anlarsın.
Ödenen dış borçların faizlerine bak…
İstanbul Havaalanına bak, daha da anlamazsan ben ne diyeyim daha.
İşlevsiz havaalanlarını saymıyorum daha…
XXX
Sorularımız, merakımızdan değil, bilmek hakkı ve isteğimizden kaynaklanmaktadır.
Demokrasilerde iktidarlar, icraatlarından dolayı hesap verirler.
İki zeminde hesap verirler…
Birincisi, TBMM çatısı altında hesap verirler.
Ancak TBMM çatısı altında hesap vermek için milletin meclisinin işlevsel olması gerekir.
Şunu demek istiyorum…
Bugün Cumhurbaşkanı tek yetkili ve meclis ne hakkında gensoru verebilir, ne meclis araştırması isteyebilir ve ne de güven oylaması yapabilir.
Onun için TBMM’de hesap verilmesi devre dışında kalmıştır.
İkinci hesabı iktidar millete bir şekilde vermek durumundadır ama millet hesabı, sandıkta hesabını kesmek suretiyle sorar.
Ardından da bol zamanları olacağından, iktidarları süresince yaptıkları işlerin hesabını verecekleri yerler bellidir.
Ayrıca…
Sorulamayan hesapları, soracak, sorulacak bir başka yer daha var ki, oradaki sorgulamaya kimse karışmaz.
Soracak olan sorar, verebilirsen ne ala…
Demem o ki hesap verme konusunda muhatabın, tek başına ne “Bay Kemal” diye aşağıladığın muhalefet lideri ne de diğer muhalefet liderleri…
Hesap vereceğin kitle, milletin ta kendisidir ve sanma ki hesap sormazlar…
Hatta öyle bir soru sorarlar ki karşılarında “Çalışmadığım yerden çıktı bu soru, bilemeyeceğim” demen de seni kurtarmaz…
“İlk mektep mi burası” derler adama.
Haaa…
Merakımız başımıza iş açacak mı derseniz, şimdiye kadar tarihte soruyu soranın başına iş gelmemiştir. Sorulan sorulara cevap veremeyenlerin başına iş gelmiştir.
Basit bir örnek…
Öğretmen sorar, cevap alamazsa cezası düşük nottur.
Ancak siyasi konularda milletin sorduğu soruya cevap vermemenin, verememenin cezası, siyaset mezarlığına doğru yolu almayı göze almak demektir.
XXX
Bugün güdük ayının birinci günü, yani 2020 yılında bir ayı geride bıraktık. Dertlerimiz giderek atıyor ve millet çaresizlik içinde ama…
Sabredeceğiz, altından kalkacağız.
Her şeye rağmen…