Marksistler teorilerine çok güvenir hatta bu durumu kendi içlerinde o kadar hastalıklı bir mesele haline getirirler ki, konuyla ilgili en kapsamlı itirazlara bile alaycı yaklaşım sergileyip meseleyi -Marksist olmayan Türkiyelinin anlamasının mümkün olmadığını propaganda ederek- savsaklama yoluna giderler.
Biz burada, Marksizm’in önemli kavramsal/zamansal sorunlarından bahsedeceğiz, bunu yaparken beş farklı artısını da ifade etmeyi ihmal etmeyeceğiz…
Marksizm sürekli değişim (safhalaşma-dönemsellik-devinim), kimliği icabı insanlığın ilkellik/kölelik/feodalite/kapitalizm sonrası son safha düzeneğinin komünizm olduğunu ilan eder.(determinizm) Ardından da der ki, insanlık tarihinin son durağı komün toplumudur. Bunu beyan ederken kurduğu mutlak safhalaşma evresinin kendi mantığı içinde devam etmesi gerektiği savını ustalıkla es geçer, ama gelin görün ki, kendisini son safha ilan ederken komünleşme sonrasında bu mantıksal silsilenin ne ile (hangi kavramsal safhalaşma ile) devam edeceğini söylemez. İlginçtir benden -sonrası tufan da demez. (son nokta –nihai- benim de demez.) Mantıksal akıl (süreç) tutulmasında ilk fasıl budur…
Diğer konu şudur: Marks diyalektiği kullanırken kapitalizmi dayanak olarak alır. Oysa bir teori başka bir vasatın (kimliğin) açıkları (zaafları) üzerinden hareket etmemelidir. Ederse (ediyorsa) bu eleştiriyi de hak eder. Teori tikelci somutluk içerir. Nazariye olması için kendi özgünlüğü üstünden anlatım geliştirmelidir.
Üçüncü mesele de şudur: Marks onca şeyi proletarya diktatörlüğü için sıralar ama proletarya diktatörlüğünün devlet-leşme- formu hakkında kalem oynatmaz. Alman İdeolojisinde meseleyi tek lafla bilime bırakır.
Dördüncü zaaf umdesini, işçi sınıfının özgürlüğü için girişilen bunca şeyi işçi diktatörlüğü mekanizması –zalimliği- için istemesi adına kullanacağız.. Ne korkunç bir mantıksal acizliktir bu. Demokrasi falan Marks ve uygulayıcıları için kanlı çerezdir, bir dönemeçtir. Bu anlamıyla Marksistlerin demokratik hak talebi tarihsel bir hikâyedir, bu talep kendi diktatörlükleri adınadır.
Beşinci nokta, Marks hiçbir zaman demokratik toplum için mutluluk istemez, işçi sınıfı gibi toplumun sadece bir kesimi için mutluluk ister. Bu onu nasıl vazgeçilmez filozof yapar bilinmez ama yüzde doksan beşi köylülerden oluşan Çarlık Rusya’sının Sovyetleşme evresi olmasaydı bu denli açıklarına rağmen Marksizm, düşünce tarihi için bu derece açılımlı popüler düşünce olur muydu, bilinmez?
Şimdi gelelim Marks’a düzeceğimiz methiye faslına…
Marks için artı-beş, olumluluk prensibi -ki patenti bize aittir- (pardonnez-moi) şudur: proletarya diktatörlüğü kavramı, sınıfsal diktatörlük hakkında tartışma başlatmış ve bu –sınıfsallık- meselesi siyasi tarihin en gizli konusu olan seçilmiş toplumlar üzerine eğilme-mizin-nin yolunu açmıştır. Bu ilk artı puan…
İkincisi, Marks kadınların-birey olarak- eşitlik ilkesini kadim cinsel -met’a- kavrayışlar-ın-dan alıp emek teorisine getirmiştir.(ilerletmiştir.) Tarihsel cinsel met’â (kullanım sahası) meselesi emek nispetine oranlanıp teorik eşitlik eleştirisi yapılmıştır –ki bu da hiç yabana atılamaz bir artıdır.
Üçüncü nokta Marks adına yapılan edimsellik (hatta edilgenlik) kaydıdır ki, kimse Marks’ın hayatında hiçbir işte çalışmadığını ve dahi emek artı değerini tatmadığını bildiği halde Marks için tembel tanımı yapmaz. Yazdıklarını kâfi görür emek ücret kabiliyeti için…
Dördüncü mesele, kendi çocuklarını aç bırakma veya sadece patatesle besleme yetersizliğine rağmen tarihin gözleri önünde özel mülkiyet ve miras kavramlarının ilgasını isteyerek babalık hukukunun en temel içgüdüsü olan çocuklarını iyi yaşatma ve onlara miras bırakma anlayışını kendi dünyası adına dürüstçe reddeder.
Beşinci mesele ise şudur: kadın estetiğinden ziyade kadın emek kimliğini kapitalizme karşı –teorik olarak- savunur, ki bizzat kendisi kadınlarının estetik temelli olmasını isteyecek kadar kapitalizm-i (önerisini) önemser ama gariptir ki, Marks’ın bu açığı Marks estetiği fazıyla kavramsallaşarak bir zaafın dışa vurumu olarak değil (hatta kapitalizme özenme değil) estetik kabiliyet anlamıyla fikir dünyasına sunulur. Bu da son artısıdır.