Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 19. Kuruluş Yıl Dönümü programı öncesi AKP İl Başkanları toplantısında, her zamanki gibi CHP’yi hedef aldı.
Elbette yine her zamanki gibi, ardını önünü düşünmeden CHP’ye aslı astarı olmayan sözlerle yüklendiğini sandı…
Ne yazık ki…
Şunları söyledi…
“Türkiye'nin dış siyasette aktif bir yol izlemesi birilerini rahatsız etmektedir. Ülkemizin Doğu Akdeniz'deki haklarını garanti altına alma yolundaki adımları hem iç hem de dış politikada turnusol kâğıdına dönüşmüştür.”
Doğru Akdeniz’deki haklarımızı korurken, Ege denizindeki adalar elden gitti.
Soruyoruz, Ege’deki 18 ada Türk karasuları içinde iken, neden Yunanistan gelip üstüne oturdu?
Örnek, Marathi adası ve bu ada, resmen Türk hakimiyeti altında olduğu da tesçilli. Biraz araştırınca göreceksiniz. Ana zahmet etmeyin, ben size çok kısa bilgi vereyim.
4 Ocak 1932'de Türk-İtalyan Sözleşmesi imzalandı. Sözleşmenin onay süreci devam ederken Türkiye, 1932'de Milletler Cemiyeti'ne üye oldu. Türk-İtalyan Sözleşmesi, 14 Ocak 1933'te TBMM tarafından kabul edildi ve 25 Ocak 1933 tarihli Resmi Gazete'de yayınlandı. Resmi Gazete'de yayınlanan Türk-İtalyan Sözleşmesi'nin 1. maddesinde, Marathi Adası'nın Türkiye'nin egemenliği altında olduğu belirtildfi. Sözleşme, 24 Mayıs 1933'te Milletler Cemiyeti Sekreterliği'ne tescil ettirildi.
Bu belge arşivlerde var ve duruyor iken, Yunanistan nasıl geldi üstüne oturdu?
Yıllardan beri bu soruların ne yazık ki cevabı yok, çünkü işgale bu iktidar göz yumdu.
Devam ediyor konuşmasına…
“CHP ülkemize destek vermek yerine Yunan medyasının ağzıyla konuşmayı tercih etmiştir. CHP’li siyasetçiler ve CHP medyası Yunan medyasının ağzıyla konuşuyor.”
CHP ve CHP medyası diye adlandırdığınız tutuma değil, gerçek medya yıllardır işgal edilen 18 adanın işgali hakkında sordukları ve sizin cevap vermediğiniz soruları, Yunan medyası adına mı sormuş oluyor?
Böyle bir mantık hatası olabilir mi?
Bitmedi, devam ediyor…
“Doğu Akdeniz'de Türkiye bugüne kadar ne yaptıysa meşruiyet temelinde ve Libya ile yaptığı mutabakat muhtıraları çerçevesinde yapmıştır.”
İki devlet arasında, hukuk zemininde her tülü anlaşma yapılır, yeter ki ülke çıkarları ön planda tutulsun.
Elbette muhalefetten cevap gecikmedi…
Dış politikada Dışişleri Bakanlığı'nın tümüyle devre dışı bırakıldığını belirten Kılıçdaroğlu, “Rüşvet alanları büyükelçi yapacaksın, kadim dostumuz olan Mısır'ı düşman ilan edeceksin, sosyete damat Doğu Akdeniz'deki karbon yatakları için ‘Orada çok ciddi bir rezerv şu an itibarıyla yok’ diyecek ve sen utanmadan, sıkılmadan Cumhuriyet Halk Partisi'ni suçlayacaksın… Böyle bir aymazlığı tarih bile yazmamıştır. Ne diyorduk? “Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor” dedi…
XXX
Ne yazık ki Pandora’nın kutusu açıldı mı, bütün sırlar, geçmişteki yapılan kötülükler ortaya dökülür de temizlemesi zordu.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, solo program olarak kürsüye çıktı ve konuştuğu her zaman, bundan böyle Pandora’nın kutusunun içinden bir şeyler artık çıkacaktır.
(Pandora'nın Kutusu, Antik Yunan efsanelerinde geçen ve içinde kötülüklerin bulunduğuna inanılan sihirli kutu.)
İşte açılan kutuların içinden dökülenler...
Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2009 yılındaki “one minute” krizine ilişkin açıklamasına cevap verdi.
Davutoğlu isim vermeden kendisini hedef alan, “Davos’ta bizimle olanlar, şimdi parti kurdular. One minute dediğimizde, şimdi yandık diyorlardı”sözleri üzerine Pandora kutusundan şunları çıkardı. Aynen aktarıyorum…
“Sayın Erdoğan bu konuşmasında maalesef gerçeği söylemiyor. Yazık, Davos'ta neler yaşadığımızı ikimiz de yakinen biliyoruz. Bizim geçmişimiz, mücadelemiz, fikirlerimiz ayan beyan ortadadır.
Sayın Erdoğan bizi hangi konuda eleştirmek istiyorsa eleştirsin. Bunda hiçbir mesele yok. İşte arşiv orada… Davutoğlu ve İsrail diye arayınca neler çıktığını herkes görebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yazık ediyor, ayıp ediyor.
O tarihlerde yandık bittik diyenlerle en büyük kavgayı biz verdik biz. O gece Davos'ta ve Türkiye'de birileri “yandık bittik” diye yakınırken başdanışman olarak Şimon Peres'in özür dilemesi için arka kapı diplomasisini bizzat yürüttüğümü ve bu özrün benim şahsi telefonumdan gerçekleştiğini kendisi de biliyor.
Nitekim o özür beyanından sonra Davos'taki ve ülkemizdeki atmosfer tümüyle değişti.
Davos'tan İstanbul'a dönerken arkadaşlarımızla birlikte Sayın Erdoğan’ın halka hitap ettiği konuşmayı yazarken mealen şu ifadeleri kaleme alan da bendim: “Bundan sonra biz şu veya bu ülke ne düşünüyor diyerek hareket etmeyeceğiz; diğer taraflar Türkiye ne düşünür diye düşünmek zorunda kalacaklar.”
Sayın Cumhurbaşkanı o gecenin şahitlerinden bahsediyor. Allah da millet de bizim hiçbir zorluk karşısında ‘yandık bittik’ demediğimizi bilir.
Siz bırakın bunları da; Trump'ın Cumhurbaşkanının şahsında Türkiye'ye hakaret ettiği o mektubu nasıl kabul ettiniz, bu millete bu zilleti nasıl yaşattınız önce onu açıklayın.
Etrafınızda kim size “aman yanarız, biteriz, Trump'ın hakaretine cevap vermeyelim, ahmak demesini görmezden gelelim” dedi. Önce bunu bir açıklayın.
Şubat sonunda Suriye'de onlarca askerimiz şehit olduktan sonra kim size “Aman yanarız, biteriz Putin'i hemen biz arayalım, sonra da ayağına gidelim, Ankara'da bir haftadır reddettiğimiz ne kadar madde varsa Moskova'da kabul edelim” dedi. Buna bir cevap verin.
Bizim karnemiz ortadadır, sicilimiz ortadadır. Bize saldıracaksanız bari asgari ahlakı koruyarak saldırın. Siz bizi bırakın da One Minute'e “şov”, Davos'a “sahte kahramanlık”, One minute balonu”diyen ortağınız Bahçeli'yele olan meseleyi anlatın.”
Davutoğlu kutu açılınca, başka konulara da girdi tabi ki…
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın kurdaki dalgalanmaya ilişkin “Kur iner de çıkar da sözlerini eleştiren Davutoğlu şunları söyledi:
“TL'nin bu denli yüksek değer kaybetmesiyle rekabetçi ekonomi değil en fazla kalitesiz bir ekonomi olursunuz. Madem paramız değer kaybedince rekabetçi ekonomi oluyorduk niçin 1994'de, 1999'da ve 2001'de olamadık?
Bu nasıl bir cahilliktir, sorumsuzluktur. Acziyet içinde yalancı gülüşlerle milletin aklıyla alay edercesine bir tavır takınacağınıza; Hadi istifa sizin kitabınızda yok bari erdemli bir duruş gösterip en azından özür dilemeyecek misiniz?”
XXX
Yaa Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı…
Kutu bir açılmaya ve içindekiler dökülmeye görsün, ardını alamazsınız. Tarihi gerçekler ne yazık ki insanın yüzüne öyle bir çarpar ki günü gelince, ecdadınızdan “Osmanlı tokadı” yemişe dönersiniz…