TÜİK ekonomik verileri açıkladı.
İstihdamdaki azalma, 2018 yılı 5. ayına göre % 48,1 den % 41,4’e düşmüş.
Yani % 6,7 gerilemiş…
Aynı dönem içinde işsizlik % 9,7 den % 12,9’a yükselmiş,
Yani kayıtlı işsizler kervanına % 3,2 eklenmiş…
Bu rakamlara ücretsiz izine ayrılan gerçekte işsiz olanlar ekli değil.
Diğer yandan, deneyimli 40 yaş üstü emekli yaşı altı işsizler, yeni iş bulma umutlarını yitirmişler bunların da oranı % 143 olmuş.
Ekonomideki göstergenin sadece bir bölümü böyle…
XXX
Devam edelim…
Klasik cümledir, “Pazarda limon satarım da geçimimi sağlarım” deriz sıkışınca…
Satarsın elbette, diyecek bir şey yok…
Gidersin hale, alırsın limonu, getirisin pazara, açarsın tezgâhı, başlarsın bağırmaya…
“Limoooon… Sulu limon, sel gibi akıyo ablalar, ağabeyler…” filan gibi…
Diyorsan ve bu kadar basit bir işlem olduğunu sanıyorsan deneyim sıfır, dolaysıyla bilgi de sıfır, işin sonunda sermaye kedinin sırtında…
Eğer Damat bey çıkar da bir gün “Geçinemiyorlarsa pazarda limon satsınlar” derse, kraliçenin “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözüne benzer.
Halden gidip limon almak sorun değil, satacağını hesapladığın miktarda limonu alırsın…
Pazara da gelirsin, iyi yer kapmak bahanesi ile geceden…
Diyorsan eğer, bak o noktada birinci ayvayı yedin demektir.
Pazardaki tezgâh yerlerinin sahibi var, kimse kimsenin yerine giremez.
De ki pazarın en uç noktasına, sahipsiz yerine kurdun tezgâhı, başladın bağırmaya “Limoooonnn…” diye, eğer tecrübe yoksa ki yok, sesi ayarlamak da sanattır, bir de bakmışsın zabıta başına dikilmiş, elinde makbuz…
Sen bakarsın aval aval ama zabıta sesinin tonunu acemi pazarcıya göre ayarlar ve “İşgaliye” der…
Sen önce anlamazsın, herkes işgal etmiyor da ben mi ediyorum, acaba Pazar sınırları dışına mı çıktım filan gibi…
Yok, pazar sınırları içindesin de durduğun yerin belediyeye ödenecek bir ücreti vardır, onun adına ”İşgaliye” derler, tabi sen bilmezsin…
Ama zararı yok, işte öğrendin gitti…
Etti mi ikinci ayva?
Etti…
Akşam olur, pazar toparlanmaya başlar, elde bir sürü limon, o sana bakar, sen ona. Aklından geçer “Lan oğlum, n’olcak şimdi bu limonlar” diye…
Pazarcılar birbirine tutkun olurlar.
Gelirler yanına, “Üzülme kardeş, topla tezgâhı, yarın şurada pazar var, gel oraya” derler sana…
Yarın gitmesine gidersin o pazara da buradan oraya taşınmak, maliyet.
Sen pazarda limon fiyatını ayarlarken maliyet hesabını da yaptın mı?
Ama bi dakika, pazarda da başıboş fiyat koyamazsın, orada da serbest piyasa var, rekabet var.
Ayarlamalar bitti diyelim ki…
Etti mi sana üçüncü ayva?
Elbette etti ama sen de pazarcılığa adım atmış oldun. İşin sadece limon satmak olmadığını bellemişsindir umarım.
Halen sermayeyi kediye yüklemediysen, pazarcılık da ağır gelmediyse, devam…
Ama unutma bir şey daha var…
Sabah hale hava aydınlanmadan gideceksin.
Akşam Pazar geç biter, bekleyip toparlanması uzundur.
Dahası…
Eldeki sermayeden edindiğin kazancı har vurup harman savurmayacaksın…
Enflasyon arttıkça, alım gücün de düşecektir…
Kazançtan evi geçindirirken bir de bakmışın kiiii…
“Pazarda limon da satarım, evi geçindiririm” lafı da safsatadan öte değildir.
Neden bilir misiniz?
Pazarcı, bakkal diye küçümsediğiniz “Ben de yaparım ne var ki” dediğiniz meslekler, ihtisas ister.
Mektebi yoktur ama hayat ve uzun süren usta çıraklık ilişkisi ile edinilen deneyim vardır altında. Kolay değildir herkesin öyle “Yaparım demesi ile yapılacak iş de değildir…
Soruyorsunuz, lafı uzattın da ne yapalım?
Deneyim diyoruz, liyakat diyoruz, bilgi diyoruz, beceri diyoruz.
Bunlara sadece Pazar yerinde ihtiyaç yoktur. Devletin en üst kademe yöneticisinden sokaktaki belediye çöpçüsüne kadar hepsinde gerek…
Bak bakalım, elde süpürge, kürek, çöp toplayana…
Nasıl topluyor dikkat ettin mi?
O zaman belli görevin, sandık başına aklı başında gideceksin emm’molu..