Futbol dünyamızın ünlü spor adamlarından efsane Teknik adam Özkan Sümer’i ebediyete uğurladık. Unutulmaz, esprili sözleri, hazır cevaplığı ile de spor camiasında ayrı bir yeri olan kişi idi…
Allah rahmet etsin…
O’nun bir sözünü okudum, ölüm haberini okurken…
Şöyle demiş…
Hoca, tenis kortunda, tenis oynayacak…
Kortun etrafında toplanan oyuncularını görünce “Hayırdır” diye soran Sümer Hoca’ya, oyuncuları, “Hocam tenis oynayacakmışsınız. İzlenemeye geldik” derler…
Sümer hocanın cevabı pek anlamlıdır…
“Evet, küçük beyinliler büyük topla, büyük beyinliler küçük topla oynarmış.”
XXX
Küçük topla oynamanın “Beyin” ile ilgisi nedir ki?
Düşüncemi açıklayayım, siz kendinize göre başka yorumlar da yapabilirsiniz elbette.
Spor olarak en küçük topla oynanan oyun, Masa Tenisidir.
Adı da üstünde olduğu gibi, küçük bir alan olan masa üzerinde oynanır. Küçük topu masanın bir ucundan öteki ucuna dışarı çıkmadan karşılıklı raketler ile vurarak geçirmek hem büyük bir efor ister hem de nereye vuracağını, rakibinin konumuna göre anlık düşünüp oynaman gerek.
O nedenle “Zekâ”nın yanında çeviklik ve bir o kadar da enerjiye ihtiyaç vardır…
XXX
Diğer örnek, tenis maçıdır…
Kolay bir oyun değildir. Güney Afrikalı Kevin Anderson ile Amerikalı John İsner arasında oynanan oyun, üç günde tamamlandı. Bu oyun, tenis maçında en uzun sürede biten maç olarak kayıtlara geçti.
Bir başka maç 11 saat beş dakikada tamamlandı.
Demem o ki, yine küçük bir top ile belli alan içinde topunun fileden bir o tarafa bir bu tarafa geçerken anlık düşünme gerektiren bir oyun, tabi enerji de işin bir başka yönü.
Ve “Zekâ” gerektirir.
XXX
Bilardo, özellikle üç topla oynanan oyun çeşidi.
İnce geometri ve matematik hesabı gerektirmekle beraber becerinin de en üst seviyede olmasını gerektirir…
Sözdeki “Büyük beyinler” ve “Küçük toplar” arasındaki ilişki, düşünme, zekâ, hesaplama ve enerji ile birlikte uygulamayı bir arada yapabilme yetisine sahip olmayı gerektirir.
Aslında “Top” küçüktür ama o topla oynamak zor iştir.
Bu anlatım ile “Futbol oyununda zekâ yoktur” anlamı vermek istemem.
Oradaki zekâ, belli bir süre içinde, saha içindeki dizilişi anında hesap ederek, gerekli yerde bulunmak ve topu hiç bekletmeden gol yapabilmektir.
Kendin golü yapamayacağını anlayabilmen ve gol yapabilecek pozisyondaki ekip arkadaşına aktarabilme becerisini zekânı kullanarak yapabilmektir.
Yani futbol oyunu da dan-dun oyunu değildir. Onda da belli bir efor gerektirir. Sıcak ve soğukta belli bir dayanıklılık gerektirir.
Diğerlerinden farkı, tenis oyunu tek veya iki kişilik takımla oynanır, futbol ise “Ekip işi”dir.
XXX
Satranç…
Bu oyun örneğin 32 figür ile oynanır ve her bir figürün hareketi ve görevleri bellidir. Nerede ne zaman hangi figürü kullanman ve hamle yapman gerektiğini bilmek ve hatta yapacağın ileriki en az 10 hamlenin sonuçlarını düşünebilmen gerekir.
Rakibinin hareketlerini, muhtemel yapacağı hareketleri de düşünerek figürlerini oynatman gerekir.
XXX
Tam da bu nedenlerle işi “Devlet” yönetmeye getirirsek…
Rahmetli İsmet İnönü, tam bir satranç ustası idi…
Bütün hareketlerini düşünür, karşı hareketlerini ne olabileceğini hesap eder, gelecekteki olası sonuçlarını hesaplar, karar verdikten sonra 24 saat bekler ve ondan sonra kesin kararını verirdi.
Başta Atatürk olmak üzere, başarılı kurmay subayların marifeti de budur…
Düşünmek…
Hesaplamak…
Gelecek hamleleri hesap edebilmek…
Kurmay heyet ile değerlendirip, karar vermektir…
Atatürk, bütün kararlarını verdikten sonra, aldığı o hareket planını, aynı zamanda uygulama ekibi olan kurmayları ile birlikte masaya yatırır, görüşlerini alır ve ardından emirlerini verirdi.
Ortak aklın önemini devlet yönetenlerin bilmesi gerektiğini görüyoruz burada.
Zeka, efor ve beceri isteyen oyunlarda, dikkatli düşünmenin devlet yönetiminde de karşılığı vadır.
Bugün böyle, yarın aynı konuda bir başka olmaz.
Olaylar şeffaf olur, “Devlet sırı” ise, “Devlet adamı” kimliğini taşıyan o sırın önemini bilir ve mezara götürür ama…
O “Sır” diye saklanan olayın belgeleri, devlet arşivinde yerini alır ki ileride tarihi araştırma yapabnlara belge olsun da doğruyu bilsinler diye…
XXX
Sonuç…
Gözlerimi göremezsiniz ama…
Sözlerime dikkat ederseniz eğer…
Ne demek istediğimi umarım anlarsınız.