KORONAONDOKUZ (COVID -19) Lakabı Namı
VİRÜS İLE SÖYLEŞİ
Senaryo SÜLEYMAN KOCABAŞ Tarihçi Yazar 11 Nisan 2020
KORONA ONDOKUZ (VİRÜS)’ LE SÖYLEŞİ
Söyleşiyi yapan: Tarihçi Yazar Süleyman KOCABAŞ veya Korona karşısında olarak ikinci adı ve soyadıyla İNSAN OĞLU
Söyleşi konuğu: Dünyanın geçmiş gelmiş en büyük imparatoru olarak günümüz dünyasına, altı buçuk milyar insanı evlerine sokarak ve hapsederek hükmeden “VİRÜS” ” lakaplı, ismi ve soyadı“KORONA ONDOKUZ” (COVID – 19) olan imparator.
TAKDİM
İnsan Oğlu:
Sayın seyircilerimiz , şu anda televizyonunuz“YENİDÜNYA DÜZENİTELEVİZYONU” stüdyolarında bizi izliyorsunuz. Size bu saatlerde insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en önemli ve büyük söyleşilerinden birisini sunacağız.
Stüdyomuza, biraz sonra söyleşi konuğumuz olarak, yediden yetmişe altı buçuk milyar insanın ismini bildiği ve en yakından tanıdığı “VİRÜS” lakaplı, KORONA ONDOKUZisimli insanlık tarihinin gelmiş ve geçmiş imparatorları içinde EN BÜYÜK VE KUDRETLİ İMPARATORU gelecek.
Efendim, rahat olunuz!.. Şöyle bir koltuklarınıza gerilerek ve çaylarınızı yudumlayarak lütfen bizi dikkatle ve sonun kadar takip ediniz!...Konuğumuz sizlere bilmediğiniz ve unutamayacağınız çok önemli açıklamalar yapacaktır.
Efendim, stüdyomuza uzanan koridorun kapıları açıldı, ayak seslerinden konuğumuzun gelmekte olduğunu duyuyoruz. Kendisini stüdyomuzun giriş kapısında karşılamaya gidiyoruz.
İnsan Oğlu:
Bayım, bayım, İmparatorum bizi kırmayarak geldiğiniz için teşekkür ederiz…
Korona Ondokuz:
Aman aman İnsan Oğlu, bana fazla yaklaşmayınız üç adımlık sosyal mesafede durunuz, elimi sıkmak için uzatılan kolunuzu geri indiriniz, el sıkışmayalım, aksi takdirde sizin içinize de girebileceğim için, size zarar vermek istemiyorum. Çünkü, altı buçuk milyar insan içinde herkes benden kaçmaya çalıştığı halde, beni ilk defa kabul eden ve anlamaya çalışan siz olduğunuz için de ayrıca teşekkür ederim…
Bu sebepten size hiçbir zararım dokunmaz.Diğer Virüs arkadaşlarımın zararlarının dokunup dokunmayacağı konusunda da size garanti ve teminat veremem. Çünkü çok haindirler ve yakaladıklarını affetmezler, hemen yapışırlar, bulaşırlar.
Sana bir zararın dokunmayacağı için artık beni bir “dost” olarak görebilir, “Arkadaşım virüs” diye hitap edebilirsiniz…
İnsan Oğlu:
Bizi korumaya aldığınız için size ayrıca teşekkür ederim bayım. Buyurun sizi şöyle alalım.
Sevgili izleyiciler, konuğumuz geldi. Artık söyleşimize başlayabiliriz.
İnsan Oğlu:
Bay Korona Ondukuz, bizi kırmayarak “Yeni Dünya Televizyonumuz” a söyleşiye geldiğiniz için size öncelikle çok teşekkür ederiz.
Korona Ondokuz:
Efendim, hükmettiğim dünyada bir televizyon kanalına ilk defa beni siz davet ettiğiniz içinözellikle ben teşekkür ederim.
Yalnız, söyleşimizin başında size bir hatırlatmam olacaktır: Altı buçuk milyar insanı da ziyaret edeceğim, onlardan da gelebilecek söyleşi isteklerine katılacağım için lütfen söyleşimizi kısa tutmaya çalışalım.
İnsan Oğlu:
Hay, hay İmparatorum, söyleşimizi uzatmamaya çalışacağım.
İlk sorumu yöneltiyorum: Bayım, nerelisiniz, nerede doğdunuz, ne zaman doğdunuz, hangi millettensiniz, anne ve babanız kim, adınız ve soyadınızı nasıl aldınız? Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Korona Ondokuz:
Efendim, şu anda benim bir milliyetim yok. Altı buçuk milyarın imparatoru olmaya çalışıyorum ve bunu büyük ölçüde başardım.
Nerede doğduğum, anne ve babamın kim olduğuna dair, altı buçuk milyar insanın arasında çeşitli spekülasyonlar dolaşıyor.
Kimliğimle ilgili olarak yalnızca tam doğru bilgi, ismimi ve soyadımı kimlerin verdiğini biliyorum. “Korona” ismini bana, Amerika’da laboratuvarda bir tüpün içinde“TÜP BEBEK” olarak doğurtan laborantlar koymuşular. “Ondokuz” soyadımı ise, 2019’da doğduğum için bundan kısaltma “Ondokuz” olarak yine laborantlar vermişler.
Benim bir ismim daha var. O da “COVİD – 19” dur. Bunu daha çok, benim peşime düşüp sırrımı keşfetmek suretiyle beni yok etmek, benim “katilim” olmak isteyen tıp doktorlarınız kullanırlar. Halk arasında genelde “KORONA VİRÜS” olarak anılırım.
İmparatorunuz olarak bu isimler ve soyadını kabullendim, bunlarla gurur duyuyorum.
İnsan Oğlu:
Bahsettiğiniz spekülasyonlar hakkında kısaca bilgiler verir misiniz?
Korona Ondokuz:
Efendim!.., hakkımda onlarca , belki de yüzlerce spekülasyon var. Bunların içinde benim en çok dikkatimi çeken ve doğru olduğuna inanmak istediğim belli başlı üç spekülasyon şunlardır:
Bunlardan birincisi, Amerikalı olduğum, Amerikalı bir baba ve anneden doğduğum ve dünyaya buradan salıverildiğime yönelik spekülasyondur.
Buna göre, Amerika’da bir laboratuvarda “TÜP BEBEK” olarak Amerikalı doğmuşum. Tük bebek olarak doğduğum için ne annemi ne de babamı görebildim, tanıyabildim. Hangi çiftin izdivacından doğdum insan mıyım, cin miyim, şeytan mıyım, peri miyim bilemiyorum.
İkincisi, Çin’li oluşum ve Çin’de doğuşumdur. Buna göre ebeveynim “YILAN” ve “YARASA” imiş. Yılan – Yarasa izdivacından doğmuşum. Yılan, yarasayı yiyerek bana gebe kalmış.
Yılan annemden insanlara geçişim şöyle olmuş: Biliyorsunuz Çin’in kırsalında yılan çok olur. Mağaraları da yarasa ile doludur. Yılan karnını doyurmak için bir yarasayı yemiş ve bundan ben olmuşum.
Yine bilirsiniz Çin’in kırsallarında başı boş gezerek otlanan hayvanlar da çoktur. Bunlardan birisi annem yılanın kuyruğuna basınca, annem buna kızarak onu sokmak suretiyle zehrini benimle birlikte onun içine dökmüş. Hayvanın sahibi Çin hayvan pazarında hayvanı satmış. Alan kasap keserek etini müşterilerine satmak suretiyle bu sefer de ben yeni “konaklamak” mekanı olarak insanın kalıbı içine sokmuş.
Üçüncüsü, siz insanoğlunu da benide yaratan inandığımız “ALLAH” olunca , “İlahi misyonlu İlahi bir yaratık” olduğum için beşeri olarak annem ve babamın kimler olduğu söz konusu olamaz. .
İnsan Oğlu:
İmparatorum, anladık anlamasına ama, Amerika’da doğmuşsunuz ve ardından Çin’in Vuhan kentinde görünmüşsünüz. Bu nasıl oldu?
Korona Ondokuz:
Efendim, bunu da tam olarak bilmiyorum. Yine spekülasyonlardan olarak öğrendiğime göre, ben imparatorunuz olmadan önce, dünyanız “tek kutuplu” bir dünya imiş. Bu kutbun merkezinde, insanlığın haydut, eşkıya ve yamyam devleti ve süper gücü olarak Amerika Birleşik Devletleri varmış. Bugün benim hükmettiğin bütün dünyaya benden önce neredeyse o hükmediyormuş.
Git zaman, gel zaman derken zamanlar geçmiş; tek kutuplu ve tek hakimiyetli dünyada, Amerika’ya rakip devletler ve süper güçler doğmaya başlamış. Tabiatıyla bunlar, Amerika’nın dünya hakimiyetini yıkarak yerine kendi hakimiyetlerini kuracaklarmış. Yine tabii olarak, süper güç Amerika bunu hazmedemezmiş.Amerika, yeni ortaya çıkan süper güç odakları içinde “en büyük düşmanı ve rakibi” olarak, dünya nüfusunun neredeyse üçte birini teşkil eden, bir buçuk milyar insanın yaşadığı “Çin Devi” ni görüyormuş. Bu sebepten onun dize getirilmesi lazımmış. Bunun görevini, yeni ve daha değişik bir savaş şekli olarak maalesef bana vermişler.
Amerika’nın “Tüp Bebek” inden onun “yaramaz, zararlı, katil bir çocuğu” olarak çıkarılmışım. Yapılan plan bu imiş. Bu sebepten bana,insanlar için “zararlı” ve onların “katili” olacağım için “virüs” lakabını vermişler. Bul lakabım da buradan geliyor.
Bu arada, Amerika’da benim “Tüp Bebek” paralelimde bulunan bir diğer “Tüp Bebek” doğumuna, yani bir nevi “kardeşim” doğumuna yönelik olarak bir “Tüp Bebek” daha doğurtmuşlar. Bu bebek, benim gibi “zararlı bebek” değil “yararlı bebek” olarak doğurtulmuş. Şimdi bu bebek, doğurtulan laboratuvarın buzdolabında “dondurulmuş” olarak zamanı gelince salıverilmek için bekletiliyormuş. Benim dünyada Amerika’nın lehine yıkımımın tamamladığı dakika ve saniyede, bu bebek benim “panzehirim” olarak , yani bir çeşit de “işte aşısını, ilacını bulduk” propagandasıyla çıkartılıp kullanılarak benim de hayatıma son verilecekmiş. Amerika’nın hakimiyetinin devamı yönelik olarak, benim üzerimden geleceğe yönelik bütün insanlık için “hainane” olarak planlanan “projeksiyon planı” böyle imiş.
Doğru mu, yanlış mı , varsa tutar mı tutmaz mı tam olarak bilmiyorum.
İnsan Oğlu:
Bu ifadelerinizle kafamızı iyice karıştırdınız bay Korona. Bir “hainaneprojeksiyon planı” olarak Amerika’da doğurtulduğunuzu söylediniz. Yine anlayamadığımız bir husus, Çin’e nasıl götürüldünüz, insanları “katillik”e nasıl başladınız? Bunlar hakkında da bilgiler verir misiniz?
Korona Ondokuz:
Hay, hay efendim, size bilgiler vermeye devam edeceğim.Ben doğduktan sonra, misafir etmekte oldukları laboratuvar odasından alarak Washington havalimanından (?) bir uçağa bindirmek suretiyle Çin’in Vuhan şehrine götürmüşler. Caddelerine getirip salıvermişler. Kimseyi tanımıyorum, bana sahip çıkacak hiçbir kimse yok. Konaklayacağım bir otel , misafir kabul edileceğim bir ev yok. Olsa bile masraflarımı karşılayacak param yok. Caddelere beni parasız, pulsuz salıverenlerin kendileri beni yalnız bıkıp hemen kaçmışlar ve beni getiren uçakla Amerika’ya geri dönmüşler.
Kendime huzur içinde yaşamak için ve hem de masrafsız olduğu halde, insanların vücutlarını buldum. Bunun için bir fırına giderek ekmeklerin, bir kasaba giderek etlerin üzerine kondum. Bunları alıp yiyen müşterilerin içlerine girmek suretiyle kendime emin ve masrafsız bir konaklama yeri edindim ve buldum.
İnsan Oğlu:
Buldunuz bulmasına ve üstelik de bununla övüyorsunuz ama, içlerine sizi davetsiz alan ve kabul eden “velinimetiniz” insanları öldürmek suretiyle onlara nasıl kıydınız?
Korona Ondokuz:
Bunu ne siz sorunuz ne de ben söyleyeyim efendim. Oldu işte bir kere… Bunun suçlusu işin esasına bakılırsa ben değil insanlardır. Hani hiç durmadan televizyonlarınızda bana yönelik olarak hep tekrarlıyorsunuz ya!... Eğer konaklamak için içlerine girdiğim insanlar, ”bol sıva tüketseler, dengeli beslenseler ve düzenli uykularına dikkat etseler”di ben onları öldürmez, kardeşler veya iyi ortaklar benzeri gül gibi geçinir giderdik. İnsanların çoğu yukarıdaki öğüdü tutmayarak kendilerini zayıf bıraktıkları için, içlerinde ben de zayıf kaldım. Kendimi yaşatmak mecburiyetinde idim. Bu sebepten aç kaldığım için konakladığım insanları içten içe yemeye başlardım. Bu da onların ölümlerini getirdi ve hem de onlarla beraber istemeyerek ben de öldüm. Asıl suçlu ben değilim insanlardır. Hem kendilerini hem de beni öldürerek çifte suç işlediler.
İnsan Oğlu:
Spekülasyonlardan “ilahi bir tecelli” olarak da yaratılabileceğinizden bahsettiniz. Bunu biraz açar mısınız?
Korona Ondokuz:
Çok önemli bir noktaya temas ettiniz. Açayım efendim!...
Efendim, bütün spekülasyonlar içinde bana “en doğrusu” olarak bu geliyor yanılmıyorsam.
Bakınız!.. Biz ilk görevimize, dünyayı bütünüyle fethe Aralık 2019’da Çin’den başladık ve din, mezhep, meşrep, meslek, mahalle, köy, şehir, ülke, zengin, fakir ve benzeri farklılıkları gözetmeksizin söyleşisini yaptığımız günümüz itibariyle dünyanın en ücra köşedeki Antartika kıtasına varıncaya kadar yayılarak, “Dünya Korona Ondokuz İmparatorluğumuz” u ilan ettik ve bunun bir göstergesi olarak da altı buçuk milyar insanı, insanlık tarihinde bir benzeri görülmediği halde, topsuz, tüfeksiz evlerine hapsettik.
Bizi daha da rahatsız ederlerse, (veya biraz sonra bahsedeceğimiz üzere ilahiye çağrıya uymazlarsa) kapı ve pencerelerini ne kadar kapatırlarsa kapatsınlar, bu sefer de bacalarından girerek onları topyekun yoketmek suretiyle, dünyayı ilk insanın yaratıldığı günlere döndürmeye yönelik olarak, sadece mazlum, masum ve günahsız canlılardan olarak ağaçlar, otlar, hayvanlardan ibaret bir dünya haline çeviririz.
İnsan Oğlu:
İmparatorum, burada hemen özür dileyerek ve sözünüzü keserek araya gireceğim. Efendim, “hayvanlar” dan bahsettiniz. Bunu ilaveten siz “VİRÜS MİLLETİ” den bahsedilirken hep vesık sık “Çocuklara ve hayvanları dokunmuyorlar, kendilerini onlara bulaştırmıyorlar, hep yaşlı insanların, genelde 65 yaşı üzerindeki insanların peşindeler” deniyor. Neden böyle ? Buna da bir açıklık getirebilir misiniz?
Korona Ondokuz:
Hay hay efendim. Söyleşimizin ilerleyen dakikalarında buna zaten değinecektim. Üstelik ağaçlar ve otlara da (kısaca bitkiler) dokunmuyoruz. Efendim, bunun böyle olması işin esasına bakılırsa “ilahi misyonumuz” gereğidir. Hepimizi Yaratan, bunu böyle istediği için yapıyoruz. Siz de biliyorsunuz, Yaratan nezdinde çocuklar, hayvanlar ve bitkiler yaratılış özellikleri, statüleri gereği zaten “günahsız ve masum”durlar. Yaradan nezdinde günah isleyenler, masun sayılamayacaklar, seçme ve tavır ortaya koymada akıl ve iradeleri yerinde olan orta ve ileri yaşlı insanlardır. Biz Virüs Milleti, bunların kötü hallerini cezalandırmak, kendilerini düzeltmeye yönlendirmek için varız.
Efendim siz herhalde Müslümansınız?
İnsan Oğlu:
Elhamdülillah Müslümanım. Müslümanlığımla da övünüyorum.
Korona Ondokuz:
Sizin ibadethanelerininiz ismine ne derler, nasıl yerlerdir?
İnsan Oğlu:
“Cami” derler imparatorum. Kubbeli , minareli yapılardır.
Korona Ondokuz:
Ha!.. Anlardım. Ortalarında büyük yarım küremsi bir şey ve yanlarında göğe doru yükselen uzun dikeçler var. Havada gezerken bulaşacağıminsanları ararken görmüştüm.
Peki, şimdi buralar ne âlemdeler?
İnsan Oğlu:
Ne âlemde olacaklar, havalardagezerken siz de görüyorsunuz bayım. O “dikeçler” dedikleriniz, insanları beş vakit namaza çağırmak için şerefelerinde ezanokunan minarelerdir. Sizin yüzünüzden fabrikalarımız, işyerlerimiz yanında camilerimizi de bütün İslam dünyası ve tarihinde en yaygın ve uzun süreyle günümüzde kapatıldı. İş yerlerimizi kapattırmaklabizi aç bırakırken, camilerimizi de kapattırmanız sebebiyle buralarda ibadet yapamaz hale getirdiniz. Sizde hiç açıma duygusu yok mu? İnsanlara bu derece kıyılır mı?
Sizin yüzünüzde “Müslüman Dünyasının kalbi” Kâbe bile 1400 yıllık tarihi içinde ilk defa bu derece uzun süreyle kapatıldı. Oraya bile gidip hac farizamızı, umre ziyaretlerimizi yerine getiremiyoruz.
Yine sizin yüzünüzden Yahudilerin sinagogları, Hristiyanlarınkiliseleri bile kapatıldı.
Korona Ondokuz:
Efendim bunlar kapatıldı diye bütün suçu bize yüklemeyin. Sizin hiç mi suçunuz yok? İbadethaneler için “Allah’ın evleri”dir diyorsunuz. Siz de oralara gidipYaradanınıza ibadet etmek, dua etmek suretiyle onun misafirleri oluyor, sayılıyorsunuz. Bir eve misafir olarak, sevilen, istenilen kişiler alınır. Sevilmeyenler alınmaz. Yaptığınız kötü işlerden dolayı Allah sizi sevmiyor, onu memnun edemiyorsunuz olacak ki, “benim evime gelmeyin, durumunuzu düzettikten sonra gelin” dercesine camiler kapatılıyor ve bu uğurda da sanki biz “Virüs Milleti”nin “ilahi misyonu” kendisini gösteriyor. Anlayacağınız, Allah sanki, sizi bizim elimizle terbiye etmek, yola getirmek istiyor. Olup bitenleri, “tabiat olayı” diyerek geçiştireceğinize biraz da bu açıdan değerlendirseniz doğru olmaz mı?
İnsan Oğlu:
Vallahi doğru söylüyorsunuz bayım. Burasını hiç düşünmemiştik. Daha doğrusu bunu düşünmemizin yolları kesilmişti. Size hak veriyorum. Elbette ki bunları da düşünmeliyiz.
Korona Ondokuz:
Efendim zamanımız doluyor, size verdiğimiz süre bitmek üzere. Lütfen birkaç soru daha aldıktan sonra söyleşimizi bitirelim.
İnsan Oğlu:
Emriniz olur İmparatorum!... Çin’de bunca aylar kaldınız, binlerce can aldınız, Çin ekonomisini de sanki Amerika’nın istediği şekilde az çok yıktınız. Şimdi görüyoruz ki bütün dünyaya yayılmış bulunuyorsunuz. Çin’le sınırlı kalsaydınız olmaz mıydı?
Korona Ondokuz:
Olmazdı efendim!... Biz “VİRÜS MİLLETİ” olarak “SINIR TANIMAYAN” bir milletizdir. Bu bizim tabiatımızda ve genlerimizde mevcut. Bizim de geniş yurtlarda konaklamaya, yaşamaya ihtiyacımız var. Nereyi boş bulursak tâ oraya kadar gideriz. Bütün dünyaya yayılmamız böyle oldu. “Büyük Korona İmparatorluğumuz”u kurmak için de buna mecburduk. Tabiatın icabı bu…
İnsan Oğlu:
Bütün insanları topsuz tüfeksiz evlerine hapsederek “ÜZERİNDE GÜNEŞ BATMAYAN BÜYÜK KORONA İMPARATORLUĞU” nu kurdunuz ama, akıl erdiremediğim bir husus var. O da şu: İmparatorluğunuzu kurarken karşınızda çok güçlü unsurular vardı. Mesela, en son gelişmiş savunma sistemlerinden olarak Rusya’nın S – 400’ler hava savuma füzeleri, Amerika’nın bunun emsali Petroit füzeleri gibi. Siz de zaten imparatorluğunuzu havadan giderek, genelde solunumla kurdunuz. Peki, bu adı geçen hava savunma istemleri sizin karşınızda niçin etkisiz kaldılar? Topsuz, tüfeksiz , füzesiz altı buçuk milyar insanı evlerine hapsetmeyi başardınız. Yani, bütün dünyayı zindana çevirdiniz. Yer küremizin bu günlerde uzaydan görünüşühep böyle: İnsansız, meydanlarında yaratıklarından insanları olmayan, yalnızca kuşlardan, hayvanlar, bitkilerden ibaret bir dünya yarattınız. Dünyamızı sanki yaratılış tarihinde insansız günlerine çevirdiniz. Bu insanlık için yazık değil mi?
Korona Ondokuz:
Efendim, öncelikle sorunuzun birinci şıkkını cevaplandırayım: Bütün bu füzeler bizim gücümüz karşısında vız gelir tırıs gider. Şu anda, dünyada bizim karşımızda durabilecek bir rakibimiz yoktur. “İşte dünyanın en güçlüleri bizleriz,var mı bize yan bakan”” diyerek çaka satan Amerika’nın, Rusya’nın ve benzerlerinin ne acınacak halelere düştüğünü bütün dünya gördü.
Sorunuzun ikinci şıkkına gelince, artık, Anglo –Sakson, Frenk ve Rus sömürgecilik ve yayılmacılığının zulmü altında asırlardır ateş, demir kullanılarak ve kan dökülerek, “zindanlaştırılan” dünyamızda bütün insanların huzur, refah ve barış içinde yaşayacakları bir dünyaya, “Yeni Dünya Düzeni” ne ihtiyaç var. Bizim ortaya çıkışımız işin esasına bakılırsa, aynı zamanda yukarıda adı geçen sömürücülerden insanlığın intikamını almak, yeni dünya düzenin kurulmasına engel bunların ne derece güçsüz olduklarını da ortaya koymak içindir.
İnsan Oğlu:
Efendim, yani demek istiyorsunuz ki, “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”, “yeni bir dünya düzeni kurulacak” demeye getiriyorsunuz?
Peki böyle bir dünyanın kurulmasında mihver kim, merkez neresi olacak?
Korona Ondokuz:
Çok önemli bir noktaya temas ettiniz. Evet!.. Dünyamız artık bundan böyle eskisi gibi olmayacak, yeni bir dünya düzeni kurulacak.
Galiba söyleşi yaptığımız siz bir Türk’sünüz?
İnsan Oğlu:
Evet efendim, Türk’ün ve bununla da öğünüyorum.
Korona Ondokuz:
Güzel!.. Sizin zaten Müslüman olduğunuzu da biliyoruz.
Efendim, “Yeni Dünya Düzeni” nin mihveri Türkler ve Müslümanlar, merkezi de Müslüman –Türkiye olacaktır. Tarihte insanlığa güzel medeniyetler ve devleetler örnekleri sergilediniz. Günümüzde insanlık, yeni bir “medeniyet sentezlemesi” yaparak, o medeniyetlerin ve devletlerin insancıl meşajlarından ve uygulamalarından örnekler almaya muhtaçtır.
Anglo –Sakson (Amerikan –İngiliz eksenli) ve Frenk (Kara kıtası Avrupası) medeniyeti artık bitmiş, devrimi doldurmuştur. Bu medeniyetin insanlığa getirdiği sonsuz sömürü, ıstırap ve zülüm olmuştur. İnsanlık, bu medeniyeti artık kaldıramaz hale gelmiştir.
Eğer bizim “Virüs Milleti” nin kurduğu “Büyük Korona İmparatorluğu” günlerini iyi değerlendirirseniz gelecek sizin olacaktır…
Bunu size yaptırırlar mı, yaptırmazlar mı tam olarak kestiremiyorum. Hesaplarınızı iyi yapmanız, çok akıllı ve dikkatli olmanız lazımdır….
İnsan Oğlu:
Bayım son sorum o şu olacak: Biliyorsunuz bizde sizi takip için bir “Bilim Kurulumuz” var. Size karşı dünyanın birçok ülkesini de bu var. Herhalde sizin de, sizin hakkınızda bütün dünyadaki olup bitenleri değerlendiren ve ona göre tedbirler alan bir “Bilim Kurulu” nuz olsa gerektir. Böyle bir kurumunuz varmı? Varsa söyleşimizi yaptığımız bu gün itibariyle “sisteme” e düşen son veri rakamlarınız nelerdir?
Korona Ondokuz:
Evet, bizim de böyle bir kurulumuzda da var. Hatta üyelerinden birisi de ben Korona’yım.
Merkezi, yerini açıklamam sakıncalı ve ve yasak olduğu için dünyanın çok ıssız bir köşesinde, yanından kervanlar geçmez ama üzerinde kuşlar uçtuğu bir mekandır.
Vereceğim rakamlar, bir hava varlığı da olduğumuz için bizim havadan ajanlarımızın vasıtasıyla aldığımız (eğrisi veya doğrusuyla) verilerdir. Bütün dünya rakamları bugün itibariyle “sistemimiz” e düştüğü halde şöyledir: 1 932 004 kişiye bulaştık. Bunlardan 501 036 kişi yoğun bakımda. Entübü hasta sayısı 210 416, toplam ölen 200 110 kişi, iyileşerek taburcu olan hasta sayısı 125 180 kişi. Evinde izole edilerek takibe alınan 378 417 kişi. Kendilerine bulaştığımız halde virüsümüzü almadıklarını zannedenlerin sayısı 3 138 148 kişi.Neredeyse dünyada yaşayan insanların yarısının içine girdik. Zaten bu sebepten de bize “yakalanmamak” endişeyle neredeyse dünyada yaşayan altı buçuk milyar insanı evlerine hapsettik.
İnsan Oğlu:
Bayım, bütün bu olup bitenlerin, karanlık tabloların ardından insanlığın mutlu geleceği için bir “ışık” görüyor musunuz?
Korona Ondokuz:
İnsanlık tarihi, doğan, yaşayan, büyülen ve en sonunda ölen “imparatorluklar mezarlığı” ile doludur. Bu tarihi ve tabiatınbir icabı ve hatta Allah’ın bir kanunudur. Her canlı varlık gibi imparatorluklar da doğarlar, yaşarlar vakti gelince ölürler. Yakın tarihte “ÜZERİNDE GÜNEŞ BATMAYAN İMPARATORLUK İNGİLİZ İMPARATORLUĞU” nun batışı gibi, bizim de“ÜZERİNDE GÜNEŞ BATMAYAN KORONA – VİRÜS İMPARATORLUĞUMUZ” da bir gün gelecek batacaktır. Hele bu imparatorluklar birer “zulüm” imparatorlukları oldukları halde bu özelikleri sebebiyle de mutlaka ve en kısa zamanda batacaklardır. Çünkü, tarihte “zulümler” in ebedi olduğu görülmemiştir. Zaten bizim imparatorluğumuz da bir “ZULÜM İMPARATORLUĞU” olduğu için bundan nasibini alacaktır.
Bizim yanımızda, dünyamızda kurulu daha bir çok ve değişik irili - ufaklı zülüm imparatorlukları da batacakları için, yerlerini, insanlığa huzur ve barış vaat eden ve getirecek olan “HUZUR İMPARATORLUKLARI” alacaktır. Ben gelecek için böyle bir “ışık” görüyorum.
İnsan Oğlu:
Bay imparatorum, söyleşimizin sonunu geldik. Son olarak ve özellikle de ülkemize mesaj vermeye yönelik olarak neler söylersiniz?
Korona Ondokuz:
Efendim biz Türkiye’yi, Müslüman Türk Milletini her devletten ve her milletten daha çok seviyoruz. Bakmayın size de bulaştığımıza!... “Her şerde bir hayır vardır” dersiniz sık sık. Bunu da böyle değerlendiriniz. Belki de bununla kendinize daha iyi çekidüzen vereceksinizdir.
Milletinizin bizden korunması için her gün televizyonlarınızda ilan edilen ve tekrarlanan 14 maddelik “tedbirler kuralları” ve üstelik de siz bunu ihmal ettiğiniz halde bunlara benim tarafından ilave edilen 15’inci madde olarak da, bunları burada bu sefer de benim ağzımdan aynen tekrarlayarak sizlere veda edeceğim.
1-Yurt dışına çıkmayın, seyahatlerinizi iptal edin ya da erteleyin,
2-Mecbur kaldınız yurt dışına çıktınız, ilk 14 günü evde geçirin, kendinizi izole edin, ziyaretçi kabul etmeyin,
3-Aile üyelerinizi korumak için evde kendinizi izole edin,
4-Evde geçen süre buyunca ziyaretçi kabul etmeyin, izole edilmiş kişinin odasına maskesiz girmeyin,
5-Yakın temastan kaçının, el sıkışmayın ve kucaklaşmayın, aranıza 3 adımlık sosyal mesafe koyun, öksüreceksiniz ağzınızı bir atımlık kağıtla kapatın, kâğıtyoksa dirsek arasını kullanın,
6- Odanızı sık sık havalandırın,
7-İnsanlarla, özellikle yaşlılar ve kronik hastalığı olanlarla temas kurmaktan kaçının,
8-Ellerinizi sık sık su ve sabunla en az 20 saniye boyunca ovalayarak yıkayın,
9-Kapı kolları, armatörler, parlak yüzeyler, lavabolar gibi sık kullandığınız yüzeyleri her gün temizleyiniz,
10-Havlu gibi kişisel eşyalarınızı ortak kullanmayın,
11-Kıyafetlerinizi 60 – 90 derecede normal deterjanla yıkayın,
12- Bol sıvı tüketin, dengeli beslenin ve uyku düzeninize dikkat edin,
13-Evden çıkmak zorunda kalırsanız mutlaka maske takın,
14-Düşmeyen ateş, öksürük ve nefes darlığınız varsa, maske takarak bir sağlık kuruluşuna başvurun,
15-Bir fabrikadan kullanmak için beyaz eşya alırken size yanında bir de onu “kullanım rehberi kitapçık”verilir. Onu okuyup kaidelerine göre çalıştıramazsanız başarılı olamazsınız. Buhran halleri doğur.
Allah da insanları yaratırken , onları başıboş bırakmamış, peygamberleri vasıtasıyla onlara “hayat rehberleri”, “mukaddes kitaplar” dan olarak “ilahi rehberler” indirmiştir. Bunlarda esas alınan, Allah’ın insana diğer yaratıklardan ayrıcalıklı olarak verdiği aklını iyi kullanarak, onunun varlığı ve birliğine, evrenin, insanın ve bütün yaratıkların onun tarafından yaratıldığına inanmak, insanların barış ve huzur içinde yaşayabilmeleri için uymaları gereken iyi ahlak ve doğruluk kurallarıdır. Bu kitaplarda “Allah doğru yoldan sapanlara yardım etmez, musibetler vererek onları kendilerini düzeltinceye kadar cezalandırır” denilir. Biz virüs milleti belkide size bu sebepten “ilahi bir uyarıcı” misyonuyla musallat edilmişizdir.
(15)-Dini hassasiyetlerinize dikkat edin, bunların esası olan iyi ahlak ve doğruluktan ayrılmayın, adaletle hükmedin. Bir çok şeyin ilacı ve aşısı bunlardır.
Benim size son söyleyeceklerim ve tavsiyelerin bunlardan ibarettir. Siz seyircilerimize buradan selamlarımı iletir, ayrıca beni buraya kadar davet edip sizlere hitap etme fırsatı veren tarihçi Yazar Süleyman Kocabaş, diğer adıyla İnsan Oğlu’na da yeniden teşekkür ederim…
İnsan Oğlu:
Bay Korona, teklifimizi geriçevirmeyip stüdyomuzu kadar gelerek söyleşimize katıldığınız ve çok değerli bilgiler verdiğiniz için size tekrar tekrar teşekkür ederiz ederiz…
Korona Ondokuz:
Ben teşekkür ederim…
Bana müsaade, vakit bir hayli geçti, hemen gitmem lazım…
İnsan Oğlu:
Bay Virüs, sizi hemen göndermeyeceğiz; dayalı döşeli odamızda bir müddet misafir edeceğiz. Sizi izole edeceğiz. Lütfen bunu yanlış anlamayınız. Her türlü ihtiyaçlarınız ve şikayetlerinizi size “Arkadaşım Virüs” diyen bana kapınızdaki maskeli korumalarınızla ulaştırabilirsiniz. Bunları yerine getireceğime size söz veriyorum. Sizden ben sorumluyum.
Çok zahmet çektiniz, çok yoruldunuz, iyi dinlenmeler bayım…11 Nisan 2020
Senaryoyu Yazan
Süleyman KOCABAŞ
Tarihçi Yazar
E- posta: kocabassuleyman@gmail.com
Telefon ve fesburg: 0537 564 30 55
DİKKATE ALINMASI GEREKEN NOTLAR
NOT I
TELEVİZYONLARDA YAYINLANMASI HALİNDE
TEKNİK HUSUSLAR
Televizyon kananlarında yayınlanması ve gazetelerde bile yer alması halinde, KORONA ONDOKUZ figüranı, televizyonlarda görülen virüsebenzetilecek şekilde bir kişinin kafasına yarım kesilmiş YETERLİ BÜYÜK TOP konularak ve bu virüse benzetilerek kişi stüdyoya çıkarılabilir veya gazete içinde de böyle yer alabilir.
Hatta, Korona figüranı önüne, virüsün bulaşmaması kabilinden kafası görülecek şekilde bir siyah bölme konularak ve bu sebepten metini okuyucular göremeyeceğinden şifahen söyleniyormuş gibi tam metin kağıttan okunabilir.
Söyleşiyi yapacak içinde ayın bölme ve engel ile okuma arkasından ezberlenmeden tam metin olarak verilebilir.
NOT 2
TELİF HAKLARI İŞİ
Yayınlanması halinde genelde bir telif ücreti talep etmiyorum veya gönüllerinden kopanlar isterlerse kendi tercihleri olarak takdir edip verebilirler.
NOT 3
SENARYO METNİNİ KISALTMA İŞİ
Metni uzun bulunursa, “15-……” inci madde yerine olarak yalnızca ve sadece (15) olanı alınabilir.
NOT 4
YENİ DÜNYA DÜZENİ TELEVİZYONU İSMİ
Senaryo metninde geçen “YENİ DÜNYA DÜZENİ TELEVİZYONU” hayli bir televizyon ismi olup, senaryo yazarı tarafından metnin karakteri icabı konulmuştur. Senaryoyu yayınlayacak televizyonlar veya gazeteler bu isim yerine kendi isimlerini koyabilirler.
NOT 5
GAZETE- DERGİLER İÇİN UYARLAMALAR
Senaryo metni, televizyonlarda yayınlanacak şekilde yazılmıştır.
Gazeteler ve dergilerde yayınlanması halinde, baş tarafı değiştirilerek gazete-dergi yayını için uyarlanabilir.
Yerleştirme sorunu olursa, yazı karakterleri veya puntoları küçültülerek yayınlanabilir.
NOT 6
ARŞİVLEME
Senaryomuzun yayınlanması halinde, nerede, ne zaman ve nasıl yayınlandığına dair, özel arşivimizde yer alması için 0537 564 30 55 nolu telefonumuza veya kocabassuleyman @gmail. com e-potamıza tarafımıza haber verilmesini istiyoruz.
Arz ve rica ederim.