Yine bilirsiniz Çin’in kırsallarında başı boş gezerek otlanan hayvanlar da çoktur. Bunlardan birisi annem yılanın kuyruğuna basınca, annem buna kızarak onu sokmak suretiyle zehrini benimle birlikte onun içine dökmüş. Hayvanın sahibi Çin hayvan pazarında hayvanı satmış. Alan kasap keserek etini müşterilerine satmak suretiyle bu sefer de ben yeni “konaklamak” mekanı olarak insanın kalıbı içine sokmuş.
Üçüncüsü, siz insanoğlunu da beni de yaratan inandığımız “ALLAH” olunca , “İlahi misyonlu İlahi bir yaratık” olduğum için beşeri olarak annem ve babamın kimler olduğu söz konusu olamaz. .
İnsan Oğlu:
İmparatorum, anladık anlamasına ama, Amerika’da doğmuşsunuz ve ardından Çin’in Vuhan kentinde görünmüşsünüz. Bu nasıl oldu?
Korona Ondokuz:
Efendim, bunu da tam olarak bilmiyorum. Yine spekülasyonlardan olarak öğrendiğime göre, ben imparatorunuz olmadan önce, dünyanız “tek kutuplu” bir dünya imiş. Bu kutbun merkezinde, insanlığın haydut, eşkıya ve yamyam devleti ve süper gücü olarak Amerika Birleşik Devletleri varmış. Bugün benim hükmettiğin bütün dünyaya benden önce neredeyse o hükmediyormuş.
Git zaman, gel zaman derken zamanlar geçmiş; tek kutuplu ve tek hakimiyetli dünyada, Amerika’ya rakip devletler ve süper güçler doğmaya başlamış. Tabiatıyla bunlar, Amerika’nın dünya hakimiyetini yıkarak yerine kendi hakimiyetlerini kuracaklarmış. Yine tabii olarak, süper güç Amerika bunu hazmedemezmiş.Amerika, yeni ortaya çıkan süper güç odakları içinde “en büyük düşmanı ve rakibi” olarak, dünya nüfusunun neredeyse üçte birini teşkil eden, bir buçuk milyar insanın yaşadığı “Çin Devi” ni görüyormuş. Bu sebepten onun dize getirilmesi lazımmış. Bunun görevini, yeni ve daha değişik bir savaş şekli olarak maalesef bana vermişler.
Amerika’nın “Tüp Bebek” inden onun “yaramaz, zararlı, katil bir çocuğu” olarak çıkarılmışım. Yapılan plan bu imiş. Bu sebepten bana,insanlar için “zararlı” ve onların “katili” olacağım için “virüs” lakabını vermişler. Bul lakabım da buradan geliyor.
Bu arada, Amerika’da benim “Tüp Bebek” paralelimde bulunan bir diğer “Tüp Bebek” doğumuna, yani bir nevi “kardeşim” doğumuna yönelik olarak bir “Tüp Bebek” daha doğurtmuşlar. Bu bebek, benim gibi “zararlı bebek” değil “yararlı bebek” olarak doğurtulmuş. Şimdi bu bebek, doğurtulan laboratuvarın buzdolabında “dondurulmuş” olarak zamanı gelince salıverilmek için bekletiliyormuş. Benim dünyada Amerika’nın lehine yıkımımın tamamladığı dakika ve saniyede, bu bebek benim “panzehirim” olarak , yani bir çeşit de “işte aşısını, ilacını bulduk” propagandasıyla çıkartılıp kullanılarak benim de hayatıma son verilecekmiş. Amerika’nın hakimiyetinin devamı yönelik olarak, benim üzerimden geleceğe yönelik bütün insanlık için “hainane” olarak planlanan “projeksiyon planı” böyle imiş.
Doğru mu, yanlış mı , varsa tutar mı tutmaz mı tam olarak bilmiyorum.
İnsan Oğlu:
Bu ifadelerinizle kafamızı iyice karıştırdınız bay Korona. Bir “hainaneprojeksiyon planı” olarak Amerika’da doğurtulduğunuzu söylediniz. Yine anlayamadığımız bir husus, Çin’e nasıl götürüldünüz, insanları “katillik”e nasıl başladınız? Bunlar hakkında da bilgiler verir misiniz?
Korona Ondokuz:
Hay, hay efendim, size bilgiler vermeye devam edeceğim.Ben doğduktan sonra, misafir etmekte oldukları laboratuvar odasından alarak Washington havalimanından (?) bir uçağa bindirmek suretiyle Çin’in Vuhan şehrine götürmüşler. Caddelerine getirip salıvermişler. Kimseyi tanımıyorum, bana sahip çıkacak hiçbir kimse yok. Konaklayacağım bir otel , misafir kabul edileceğim bir ev yok. Olsa bile masraflarımı karşılayacak param yok. Caddelere beni parasız, pulsuz salıverenlerin kendileri beni yalnız bıkıp hemen kaçmışlar ve beni getiren uçakla Amerika’ya geri dönmüşler.
Kendime huzur içinde yaşamak için ve hem de masrafsız olduğu halde, insanların vücutlarını buldum. Bunun için bir fırına giderek ekmeklerin, bir kasaba giderek etlerin üzerine kondum. Bunları alıp yiyen müşterilerin içlerine girmek suretiyle kendime emin ve masrafsız bir konaklama yeri edindim ve buldum.
İnsan Oğlu:
Buldunuz bulmasına ve üstelik de bununla övüyorsunuz ama, içlerine sizi davetsiz alan ve kabul eden “velinimetiniz” insanları öldürmek suretiyle onlara nasıl kıydınız?
Korona Ondokuz:
Bunu ne siz sorunuz ne de ben söyleyeyim efendim. Oldu işte bir kere… Bunun suçlusu işin esasına bakılırsa ben değil insanlardır. Hani hiç durmadan televizyonlarınızda bana yönelik olarak hep tekrarlıyorsunuz ya!... Eğer konaklamak için içlerine girdiğim insanlar, ”bol sıva tüketseler, dengeli beslenseler ve düzenli uykularına dikkat etseler”di ben onları öldürmez, kardeşler veya iyi ortaklar benzeri gül gibi geçinir giderdik. İnsanların çoğu yukarıdaki öğüdü tutmayarak kendilerini zayıf bıraktıkları için, içlerinde ben de zayıf kaldım. Kendimi yaşatmak mecburiyetinde idim. Bu sebepten aç kaldığım için konakladığım insanları içten içe yemeye başlardım. Bu da onların ölümlerini getirdi ve hem de onlarla beraber istemeyerek ben de öldüm. Asıl suçlu ben değilim insanlardır. Hem kendilerini hem de beni öldürerek çifte suç işlediler. (Devam Edecek)