SEBEP/SİZLİĞİ ARIYORUM
^^
Ali Rıza Navruz
Yok olası şu yıldız uykularım yine çıldırtma noktasında bu gece biliyor musunuz?.. Gittikçe kısılan gözbebeklerimi; sesime ses vermeyen dağların doruğuna çevirmiş, yamaca geçemeyen bir tavşan ürkekliğinde dağlara doğru adeta bağırıyorum: “Hey sağır dağlar, ovasına navruz diktiğim, kekik kokularına uçuç böcekleri kondurduğum, Koç Köroğlu’na arka, Bedirhan’a parka, bayrağıma burç olan mor dağlar!.. Dağıtın şu içimdeki devâsa arzularımı artık...”
Dağlar gülüyor, kıs kıs hem de!.. “Yavru bir tavşana, bir demet yonca haaaaaaaaaa” diyor üstelik... Hadi gel de şimdi deme; “kahretsin!..” Bir yıldız gibi, semalarımdan kopup gittiğinize göre belli ki; yine kısır kalacak mâsum duygularım Meryem bekârlığında... Söyler misiniz; şimdi şu gönül hangi şahmeranın kuyusunda ve hangi umudun avında olabilir ki bu durumdan sonra?!
Yağmur yağıyordu mevsim boyu,
Siz olmuyordunuz..!
Mevsim boyu olmuyordunuz siz,
Yağmur yağıyordu onca kahırlarım üstüne...
Ve ardından ıslak öpüşlü şiirler dizip mor yazmaların kenarına, dilek ağacına astım… Ki; bir ihtimâl daha kalsın. Kalsın ki; kanatlarına yağmur damlacıkları yüklenmiş bir kuş, yeniden göklere kanat çırpma umudunu yitirmiş olmasın o ihtimal sonrasında... Gün yanığı mevsimlere sığmayan şu iki gönlün tam da orta yerindeki üç kenarlı bıçak da varsın kalıversin yerinde... Varsın, bin birinci kahır; fırlatıversin boz oklarını yanımıza belimize şimdilik... Şimdilik; katıksız hüzünlere gebe olsun yüreğimiz. Şu meşhur ve mâlum tusunami dalgaları her bir vuruşunda kıyıcığımıza, alıp götürsün bizden birer parçayı kendi yurduna... “Beklemek boş, beklemek yersizmiş…” Bu bir sitem mi, yoksa “tahammül mülkü’nün kırılma noktası mı demeyin sakın bana! Öyledir işte!..
Sarı sevdâlara gebe yüreğimle; garip bir düş balkonuna şimdi oturup, bir garip şair cetveliyle dolunaydan bu yüreğe inen ince bir hat çizerken, “lâl” diye nitelendirdiğim şu kahrolası dilime bir kürdilî hicazkâr şarkı düşürmeliyim diyorum:
“Harâb oldu yerim yurdum otağım.
Gözüm yaşı ile söndü ocağım.
Karardı, bahtıma döndü ocağım.
Gülüm soldu, yıkıldı nahl-i bağım.
Felek bu gülşenin gayri safâsı,
Senin olsun, bana yok iktizâsı.”
Hey yıldız çiçekleri!.. Hey yüreğimin atar damarı, sizlerde görüyorsunuz değil mi? Sevgimi ve dahi saygımı şu gecenin yalnızlığına bırakayım derken, alnımın teriyle ıslanıyorum ansızın… Koca bir hayatı düşünmüyorum yaşanacak! Ayaza kesmiş gecelerime lânet!.. Her şey bir sebebe bağlanıyor. Ben, sebepsizliği arıyorum durmadan… Önümde; kar, dolu, sis, hatta deliban! Hiç, ama hiç fark etmiyor… Parkın ağaçlarında cıvıldaşan şu kuşlar da duygusal saçmalıklarıma alışık olmasalar…
Göbelek aklığına boyanmış bir bulut ve düşler! "İnanç bir özlemdir" diyen o günkü vatandaş kimdi söylesenize beeeeee! Haaay kör kuyularına senin!..
Vakit; gecenin üççeyreği… Şurada karmakarışık bir kafa, soğumuş bir neskafe ve…………
İnanıyorum..!