Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı ödül töreninde konuştu.
"Suriye'yi kendi siyasi ve askeri hesaplarının bilek güreşi alanına çevirmeye çalışanların umurunda olmayabilir. Bu topraklarda yiten her can bizim yüreğimizi yakıyor. Bu insanlar bizim hem tarihi hem coğrafi hem de dini olarak kardeşimizdir. Kardeşlerimizi zalimlerin insafına terk etmeyecek, sınırlarımızda terör örgütlerinin ve meşruiyetini yitirmiş rejimin tehdidiyle inşallah onların vicdanına terk etmeyeceğiz. Biz bu yolda gerekirse ölmeyi göze aldık. Varsa aynı fedakârlığı göze alan 'hodri meydan' diyoruz. Şu anda Suriye'de en aciliyet kesbeden yer olan İdlib'deki çözüm, rejimin saldırganlığının bir an önce durdurulması ve daha önce varılan anlaşmalardaki sınırlara çekilmesidir. Aksi takdirde şubat ayı bitmeden biz bu işi yapacağız. Bunu dostlarımızın desteğiyle gerçekleştirebilirsek memnuniyet duyarız. Yok, bu işi zor yoldan yapmamız gerekiyorsa biz ona da varız. İşte bu kadar açık ve net ifade ediyorum. Suriye'yi terör örgütlerinden ve rejimin zulmünden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır. Mademki 81 vilayeti ve 83 milyon vatandaşıyla Türkiye'nin güvenliği buradan geçiyor öyleyse ne yapıp edip bunu başaracağız."
Tamam, esmiş yağmışsın da şurasını anlayamadım: “…Biz bu yolda gerekirse ölmeyi göze aldık…”
Ölmeyi göze alan sen isen, neden Ankara’da oturuyorsun, ordularının başında ve sahada değilsin?
Değilse, başkalarının adına konuşurken fikirlerini aldın mı?
Önce şuraya bir açıklık getirelim de bir yanlış anlamaya meydan vermeyelim.
Türk milleti ve ordusu, vatanını savunmak adına ölmekten (Şehit olmaktan) asla çekinmez ve görevini gözünü kırpmadan yerine getirir. Ölürse şehittir, kalırsa ve yaralı çıkmışsa gazidir, sağlam çıkmışsa da vatan görevini yerine getirmenin huzuru ve mutluluğu içindedir. Sadece kuralı, vatan savunması ya da kendine karşı gelecek tehlikenin varlığıdır. Şartlar yerine gelince görev de kaçınılmazdır.
Ama sayenizde diplomatik girişimlerden önce ABD gibi emperyalist ülkenin kuyruğunda Suriye ile neden papaz oldun da şimdi işin içinden çıkamıyorsun?
Sorguladığımız bu…
Suriye bize saldırıyor olsa, amenna. Ama Amerika bizim üzerimizden tüfek atarken bize faydası n’olacak? Aynı zamanda Rusya…
Önce ABD ile kol kola girdin…
Ardından Rusya ve İran ile masaya oturdun. Kalktın “Anlaştık” dedin ama herkes bildiğini okurken sen…
Ülkelerinin savunmasından kaçanlara kucak açtın.
Hadi çocukları anladık, koruyalım… Kurtuluş savaşımızda bizim kadınlarımız da vardı. Bunlar erkek, kadın, çocuk-çocuk ülkemizde ve beyler gibi yaşıyorlar, ne iş?
Böyle sorunca da “Din kardeşliğinden” söz ediyorsun da bu işin din kardeşliği nerede, bir de onu açıkça ortaya koysanız.
Geriye bir tek terör örgütleri PKK/PYD/YPG ve IŞİD gibi örgütler kalıyor ki, onlarla boğuşmak için topyekûn Suriye ile savaşa girmeye gerek yok ki…
Ortada unutup da sonradan hatırladığınız “Adana anlaşması” sınırlar ötesinden bu terör örgütlerinin tepesine binmek için yeterli idi.
Oturur Suriye ile diplomatik yollardan görüşür, gereğini yapardın. ABD’nin dümen suyunda işimiz ne?
Şimdi “Gerekirse” ölelim de söyler misiniz hangi yolda öleceğiz?
Sizin komutanızda “Ölmek” ise kırk kez düşünmemiz gerekir, bizim adımıza karar verme. Çünkü komutanlığınızın yetersizliğinizin ceremesini yeteri kadar millet olarak çekiyoruz.
Haa… Sizin komutanlığınıza güvenenler var, üzerlerine beyaz çarşaf sarınıp da “Öl de ölelim, vur de vuralım” diye toplantınızda ses verenler.
Askerlik yapmayan çocuklarınız ile o beyaz çarşaflıları alın yanınıza, ölmeye gidin…
Gariban ananın babanın gencecik fidanlarını cepheye sürüp de üzerinden kahramanlık taslamayın.
Bunun adı…
Bunun adını ben şimdilik koyamıyorum…
XXX
Gelelim yancısı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye…
Türkiye ve Rusya arasında imzalanan Soçi mutabakatına gönderme yapan Bahçeli, "Türkiye verdiği sözün arkasındadır. Rejim unsurlarının çekilmesi hem kendi hayırları hem bölge için mecburiyettir. Türkiye'nin şakası yoktur. Azdan az, çoktan çok gider. Gidenlerin alayı Esad rejiminden olacaktır." dedi.
Bu ne yaman çelişkidir.
Hem “Azdan az, çoktan çok gider” diyeceksin hem de “Gidenlerin alayı Esad rejiminden olacaktır." diyeceksin…
Az olan Suriye, çok olan Türkiye…
Az olan (sahadaki) ABD, çok olan Türkiye…
Az olan (Sahadaki) Rusya, çok olan Türkiye…
Çok olan biz olduğumuza göre, nasıl olacak da “Gidenlerin alayı Esad rejiminden…” olacak?
Yav Devlet Efendi…
Sen bi kenarda dur be…
Yok, durmayacaksan, başkomutanın ile birlikte sahaya in, nasılsa topçu subayısın…
Sallarsın iyice…
Topları…