Çınarın altı püfür püfür esiyor.
Bu sıcakta en güzel dinlenme yeri burası olduğundan, işsiz takımının hepsi de burada yine.
Kahvehane ahalisi, sanki tapulu malları, her zaman olduğu gibi aynı masalarına oturmuş, kimi muhabbette kimi kâğıt oyununda, Rasim ve şürekâsı da mutat olduğu veçhile fayans döşemekle, yani okey oynamakla meşguller…
Kerem, “Duydunuz mu lan” diyerek gündemi belirleyecek söze girişirken, Kasım; “O haa… Attığın taşa baksana oğlum, kasten mi yapıyon…” diye gürledi…
Kerem şaşkın, “N’aptık ya, taş attık” deyince, Kasım, “Attığın taş okey oğlum okey” diye bağırdı Kerem’e…
Rasim, kendine atılmış gibi olan okeyi yerden gülerek alırken, Kerem’e döndü, “Sen Kasım’a bakma Kerem’im, devam et, neymiş o duymamız gereken” dedi…
Kerem, Kasım’ın yüzüne bakarak “Arkadaş keyif bırakmıyor ki anlataayım” dedi. Kasım, kafasını bir o yana bir bu yana salladı, hiçbir şey demedi…
Rasim, “Sen boş ver anlat n’olmuş” derken, Kasım taşı ortaya attı ve elini açtı… Okey’e dönüyordu ama eşi ortaya okeyi atınca Rasim’e oyunu bırakmak istemedi.
Rasim, Kasım’a sert bir nazar attı ve tekrar taşları yapmaya başlarken Kerem devam etti: “Topkapı sarayı da cumhurbaşkanlığına bağlanmış…”
“Eeee…” dedi Rasim, “N’olmuş yani?”
Kerem “Bi şi olmamış abi… Yakında ülkeyi Topkapı sarayından yöneterek saltanatı fiilen kurmuş olacaklar…”
Kasım gülmeye başladı, “Kerem… Saltanat kurulalı 17 sene oldu oğlum, farkında eğil misin? Osmanlı da Söğüt’e gelip yerleştiğinde, Kayı Boyu Beyi Ertuğrul Gazi ve devamında Osman Bey tarafından temelleri atılmıştı. Bunlar da merkez Ankara olmasına rağmen her gün Ankara-İstanbul arası mekik dokumaktan bıkmış olmalılar ki, yakında saraya taşınıp da saltanatı ilan ederlerse şaşırma” dedi.
Yan masada oturan Muhtar Emmi, ilginç bir şekilde süren muhabbeti izlerken, dayanamadı ve lafa girdi…
“Bakın bana” dedi, “Yönetme saray ile başarılıyor olsaydı, Osmanlı Devleti çöker miydi? Bir de böyle düşünün. Osmanlı saltanatı sırasında o kadar çok Saray yapıldı ama çökmekten kurtulamadı. Marifet sarayda değil, saray yapmakta da değil. Hatta bizi haritadan yok etmek isteyen ülkeler, saltanatın saraylar yapmasına destek bile verdi desek yanlış olmaz. Çünkü her saray yaptıklarında devlet, ekonomik olarak biraz daha batağa sürükleniyordu. Sonunda da batağa saplandı ve yok oldu zaten. Marifet sarayda değil, akılda akılda…”
Bir anda sesler kesildi, sanki “Tıp” oyunu oynanıyor. Gurup, sessizce oyununa devam etti…
XXX
Tayyip İde…
Ya da Teyyo Pehlivan…
Bugün 30-40 yaşın aşağısında olanlar bu adı hiç duymamış olabilirler…
Tayyip İde, ya da Teyyo Pehlivan, okuma-yazma bilmediği halde radyoyu dinleyerek, gazetelerdeki fotoğraflara bakarak dünyayı yakından izleyen ve anlattığı sevimli yalanlarla tanınan, Erzurum’un simgelerinden bir şahsiyettir.
Teyyo pehlivan lakaplı Tayyip İde, 28 Aralık 1999'te ömrünün büyük bir bölümünün geçtiği Pasinler'de hayatını kaybetmiştir…
Sophia Loren O’nun sevgilisi, Ronald Reegan O’nun sırdaşı, Muhammet Ali’yi yumruğuyla Müslüman etmiş, Amerika’yı O keşfetmiş, Cebelitarık boğazı O’na dar gelmiş, Manş denizini “it balıkları”nın (Köpek balığı) korkusuyla iki kulaçta geçmişti.
Yalanları, hiç kimseyi incitmediği gibi, aksine güldürmüştü.
O yalanlarından biri, zamana o kadar uyuyor ki, kendi şivesi ile aktarıyorum…
“Bir gün gahvede oturiram, telefon çaldi. Pehlivan seni telefona istirler dediler. Gaktım baktım, Trabzon Valisi: “Pehlivan, denize bir cip düştü... Çok uğraştık çıkaramadık... Allah'ını seversen gel bize yardım et.”
Gıramadım herifi. Gettim Trabzon'a. Atladım denize. Tahtim halati cipe. Bir eliminen halatı çekirem, bir eliminen de gulaç atirem. Öyle bir ağır ki sormayın... Çekirem çekirem yerinden zor kıpırdir. Tikkatli baktim ki bir de ne görim? Meğerse cipe koca bir vapur takılmış. Sonunda hayli terledim ama cipi de, cipin kuyruğuna takılmış vapuru da çıkardim''
Teyyo Pehlivan’ın bir bu yalanına bakıyorum, bir de bugünün söylemlerine. Neredeyse birbirinin üzerine oturuyor.
Özelikle de ekonomi ve Suriye konusunda…
Ha Teyyo Pehlivan’ın söyledikleri, ha iktidarın söylemleri.
Ama iktidarda olanlar, batağa batmış Türkiye’yi çekirler çekirler çıkaramirler… Çünkü arkasında vapur değil, elleri ile bağladıkları Suriye vapuru var…