Bugün sizi siyaset ortamından çekip, Kayserispor’un kendi sahasında 1-0 yenilgisi ile sonuçlanan maç sonrası görüşlerimi paylaşacaktım.
Dedim ki “Yazayım” nasıl olsa spor yazısı spor sayfasına girer, diğer konu yerinde kalır. Mustafa Cengiz kardeşimiz öyle ediyor, her sayfasında neredeyse yazısını göreceğiz.
Vazgeçtim, “Kayyum” konusuna gireceğim bugün, diyeceğim ama şu yazıyı bir bitireyim, sıra spora da gelecek. Bakalım spordan girebilecek miyiz?...
XXX
Sabah ile birlikte öğrendik ki Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanları görevden alınmış, yerlerine aynı illerin valileri “Kayyum” olarak ve “Belediye Başkan vekili” sıfatıyla görevlendirilmişler…
Olur mu?
Olmuş bile de, elbette bizim de diyeceklerimiz var bu konuda…
HDP’nin ve HDP’li belediye başkanlarının PKK terör örgütleri ile ilişkilerine göz yummamız ve “Seçildiler, millet iradesi” diyerek hoş bakmamız mümkün değil.
Ama yanlış olan iki tarafı var bu işin…
Birinci tarafı HDP’li başkanların kendi iradeleri ile belediyeler yasası dışına çıkmaları, kafalarına göre yönetim belirlemeleri ve uygulamaları. Örneğin “Eşbaşkan” sıfatıyla seçilmemişe “Başkan” yetkileri vermeleri…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bunu görmeden gelemez, hoş bakamaz ve seybine (Başıboş) bırakamaz…
İkinci yanlışlık ise bundan da beter…
Söz konusu belediye başkanlarının görevden alınma gerekçeleri açıklanırken, haklarında açılmış kovuşturma ve soruşturmaların mahkeme dosya numaraları ve tarihleri verilmiş.
Yapılan soruşturmaların biri bile ceza ile sonuçlansa ve ceza da kesinleşse, bu başkanların hiç biri de seçimlerde aday olamazlar.
Hepsinin de 2016 ve 2017 yıllarında başlatılmış soruşturmaları var.
Yanlışlık, yapılan soruşturmaların yargı önüne getirilmesindeki gecikme ve gecikme sürecinde de her üç başkanın millet iradesine ve yasalara uygun bir şekilde seçilmiş olmaları. Ayrıca kovuşturma ve soruşturmaların halen sürüyor olması.
Hem iktidar olarak “Seçilmişler” konusunda ahkâm kesip, Mursi’den başlayarak tüm seçilmişleri kutsayacaksın, diğer taraftan da kendi ülkende “Seçilmiş” olanları seçilmemiş sayacak, yerine kayyum atayacaksın.
Bu ikilem öncelikle kabul edilemez ve yasaların karşısında kesin hüküm almamış olanları da her kim olursa olsun, suçlu sayıp da “Suçlu muamelesi” çekemezsin.
Hukuk devletinde bunun yeri yok.
Diğer yandan…
BBC Türkçe’ye açıklama yapan seçilmiş Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı; görevden alma ile ilgili şöyle konuşuyor her zamanki süslü ifadeleri ile: “Burada çok farklı bir niyet var. Bu, Türkiye’deki siyaset ikliminin başka bir yere evriltilmesi, bundan sonraki siyasetin aritmetiğinden tutun ruhuna kadar, Türkiye’deki demokrasi değerlerine kadar, temsili bütün mekanizmalara olan güveni sarsacak bir darbe durumudur.”
Bu noktada gülmekle gülmemek arasında gidip geliyorum.
Gülsem, “Ne gülüyorsun bilader” diyecekler, gülmesem trajikomik bir olay…
Trajikomikligi neresinde derseniz, şurasında. BBC Türkçe muhabiri, ne çabuk haber aldı da beyanat aldı? Yabancı haber ajanslarının muhabirleri, Güneydoğu bölgemizde cirit atıyorlar ve bunların birçoğu da ajan görevini yerine getiriyor anlaşılan.
Bunun karşısında devlet nerede?
Dahası…
Seçim sonrasında da oluşan her hangi bir yasaya aykırı konu var ise, soruşturmanı yaparsın, hukuk önüne çıkarırsın, o ne karar verirse o…
Hani büyük devletiz ve bütün Avrupa ülkeleri bizi kıskanıyor ya…
Büyük devlet olmanın önemli kurallarından biri, hukuk devleti olmaktır.
Elbette PKK terör örgütünü desteklemek gibi bir şey söz konusu bile olmaz, olamaz. Ama bir taraftan hukuku çiğneyerek, hukuk dışında işlemler yaparak da “Büyük devlet” ne yazık ki olunamıyor…
En azından bu kişiler hakkındaki delillerini yargıya göster, tedbir kararı olarak “Kayyum atama” yoluna git, bir derece belki, o da doğru olmaz da.
Yasal yolu, hukukun üstünlüğü ilkesi içinde yargı kararından geçirmektir.
Ama sen…
Adli yılın açılış törenini “Tek adamın” sarayındaki salonda yapar, kendisinin salona girişinde ayağa kalkar alkış tutarsan yargıç milleti olarak, o zaman da kimse yağının bağımsız olduğuna inanmaz, inandıramazsın.
Ben Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’ndan o gün yapacağı konuşmada, bağımsız yargının ne durma geldiğini net bir şekilde ortaya koyacak konuşma yapmasını umuyorum.
Yoksa “Yeşil pasaport hakkının verilmesine” gösterdiği alkışlı tepki, üzerine yapışacaktır ki hiç hoş değil…
Sonuç olarak her üç belediye başkanının hukuk süzgecinden geçen kararlara dayanmadan görevden alınmalarını doğru bulmuyorum. Millet iradesi karşısında “Kayyum yönetimleri” asla çare olamaz.
Bu görüşüm de asla PKK terör örgütünü desteklemek olarak görülemez…