“KASSERİA…” –“THE KAYSERİ…”
Zaten 2020 yılı itibariyle de bütün illerimizde verilen yabancı işyerleri sebebiyle bütün Türkiyemiz düşmek üzere ve “Türkiye düşüyor, düştü!...” demekle de mübalağa etmişmiş oluyoruz.
“Ankara Düştü”..” den Kısa Gözlemleme ve Örneklemeler
Ankara’da TBMM, Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Deniz, Hava ve Jandarma Kuvvet Komutanlıkları, Kara Harp Okulu, İçişleri, Dışişleri, Adalet, Milli Eğitim, Milli Savunma ve daha birçok bakanlığın bulunduğu Kızılay – Dikmen’e çok çok yakın, “Ankara’dan yönetim merkezi” nin beyninin en yakınında, buralarda çalışan en üst düzey yöneticilerinin de gözleriyle gördüklerine inandığımız halde, yönetim merkezi beyninin İngiliz askerlerinin işgalleri yerine İngilizce kelimelerden yabancı işyerleri isimleriyle “İngiliz kelimeleri ve kültürünün işgalleri” yle nasıl sarılı olduğunu, büyük bir dehşet içinde gördüm ve çok kısa bir gözlemlenmesi ve örneklenmesinden olarak şu yabancı işyerleri isimlerini tespit ettim:
Kızılay ve cıvarı caddede ve sokaklarından olarak: Art Stone Aree Game –Center E-Spor, Klips Conceqf, SmotoTea, Playcity, Game Plus Kubana Night Clup, Batı Sezer Parfüm Shop, Life Accessorıes, Elengance Umut Optik, Damj Çanta & Valiz, Car Melo Coffee, Doyuyo Chıcken Fried, Donas, Cabribou Coffee, Starburcks, Golden Rose, Gobıtte, Fiesta Bayan Kuaför, La’ Dees Accessories & Collection, Yves Rocher France, Ona’ Co Sigorta, Flz Caffe Restaurant, Dejavu Erkek Kuaförü, New York Kuaför, Addax Bargelu, Bijumax Saat &Aksesuar, Layd Color, Stare Outlet, Patıserrie Finest Chocolate, Suwen, Cafe Down, Eyfel Parfumeri, Sarar S’store, Chima, Bargello, Greyder, Cllassist Wig Speken uw Taol, Coffice Mate, Pet Shop, FoneV AVM, Ludos Shore Bayan Giyim, Melissa Bayan Kuaför, Ömür Fitness Center, Procar Rent a Car ve daha birçoğu.
Harp Okulu –TBMM cıvarı Dikmen’den: Outowax Professional Car Care Services Oto Yıkama, Kuaför Status, Fırst Kuaför, Fix Makas Bayan Kuaför, Tobocco Shop, Penquen Cafe & Bristro ve daha birçoğu.
Kızılay’ın göbeğinde Ankara Metrosu içi Metro AVM’den: Buradaki işyerlerinin neredeyse tamamına yakını İngilizce kelimelerden yabancı işyerleri isimleridir: Shoes Park, Telephone Center, Starfix Kuaför, Telefon Store, Sevenbu Kırtasiye, Golden Rose, IЯAS Tarz Bay Bayan Süper Giyim, HƎRİF (Giyim mağazası ismi), Arcaccessories, Atanur Gold, Laci Shose, Lady Colar, Sen Clup, Cooperatiff Salur,[1] Brilland Boutiqute, Tekno Shop ve daha birçoğu.
“Burası İngiltere’nin mi Yoksa Türkiye’nin mi Başkenti?”
Başkent Ankara’nın cadde ve işyerlerinin milletimize yabancılaşması açısından yukarıdaki çok az kısmından gözlemlerimiz ve örneklemelerimiz bize bu başkentin “İngiltere’nin mi yoksa Türkiye’nin mi başkenti” sorusunun sorulması çağrışımını yaptırdı. Gerçekten durum çok garip ve dehşet verici. İngilizce tabiriyle çok “absurd” (akılsızca, gülünç ve saçma) bir durumla karşı karşıyayız.
Herhalde İngiltere’de, başkenti Londra’da da Ankara başkentinde olduğu gibi Kızılay benzeri bir “merkezi yönetim” semti vardır. Bu merkezin etrafındaki işyerleri isimlerinin neredeyse tamamının İngiliz vatandaşları tarafından Türkçe kelimelerden konulması halinde, acaba İngilizler ve İngiltere merkezi yönetimi gözü önünde, kendileri açısından “İngiltere’deki yabancılaşma ve kimlik kaybı” na sebep olan bu oluşumu nasıl karşılarlardı? Bizimkiler gibi “üzerine yatarlar, “aldırmazlar, “mühimsemezler” mi idi?, diye sorduğumuzda, bunun hiç de böyle olmayacağı ve büyük tepki gösterecekleri yolundadır. Kaldı ki İngilizler bizden daha çok milliyetçi, milli dilleri duyarlılığına sahip millettirler. Zaten Avrupa Birliğinden çıkmalarının ana gerekçesi de bu olmuştur. Zamanımızın İngiliz başbakanına “Avrupa Birliğinden niçin çıktınız” diye sorulduğunda, “Biz büyük bir milletiz, ülkemizi AB’nin başkenti Brüksel’den verilen emirlerle idare edemeyiz” cevabını vermiştir. AB ülkeleri yıllar önce milli paralarını bırakarak AB’nin ortak parası olan “Euro” ya bütün birlik üyeleri geçtiği halde İngiltere bunu “milli gururuna yediremediği” için geçmemiş, milli parası “sterlin” i kullanmaya devam etmiştir.
Acaba Mustafa Kemal Atatürk bugün sağ olsa idi, makam arabasıyla merkezi yönetimin merkezi Kızılay’ın caddelerinden geçerken gördüğü korkunç yabancılaşma manzarası karşısında ne derdi? Kendisinin de bir “Türkçe sevdalısı” olduğu ve “Dil Devrimi” yıllarında 1930’da yayınlanan Sadri Maksudi’ nin “Türk Dili İçin” isimli kitabına yazdığı “takdim” yazısında, “Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaracaktır” görüşüne yer veren Atatürk’ün, bugün itibariyle hem de başkent yönetim merkezi Kızılay ve cıvarında karşılaştığı İngilizce kelimelerle milletimize yabancılaştırılan caddelerimizin “kültürel işgali”, “boyunduruğu” na alınması karşısında hiç de duyarsız kalamayacağı gerçeği kendisini gösterir ve şunları söyleyebilirdi: “Üstelik de Ankara’dan idare ettiğimiz İstiklal Harbimizle, ülkemizi askerleriyle işgal eden İngilizler yanında diğer düşmanlarımızın askeriyle de savaşarak vatanımızı bunlardan kurtardığımız ve bağımsızlığımıza kavuştuğumuz halde, bugün itibariyle ise görüyorum ki, bu sefer de ülkemizi, üstelik de başkent Ankara’mızı düşmanlarımızın askerleriyle değil ve hem de askeri işgalden daha tehlikeli olan İngilizce kelimeler ve kültürleri işgal etmiştir. Bunu dayanılamaz, buna bir son verilmeli, Türkçe kelimeler ve Türk kültürüne geri dönmelidir; ben ölürken Ankara’yı size böyle mi bıraktım, aksi takdirde beni, çizmelerimi yeniden giyerek, bu sefer de daha tehlikeli işgal olan, yabancı kelimelerin ve kültürlerin ülkemizi işgalinden kurtarmak için beni yeniden ‘Samsun’a çıkmak’ la kaşı karşıya getirmeyiniz” derdi. (Devam Edecek)
[1] Bir ayakkabı mağazasının yarı Türkçe yarı - İngilizce melez, kırma işyeri ismini çok çok tuhaf gördüm ve dikkatimi çektiği ve “Salur” da Kayseri merkeze bağlı köy olup adını bir Türk aşiretinden alması sebebiyle, mağaza sahipleri Kayserili hemşehrilerim mi diye ziyaretimde Aksaray’lı ve “Salur” Türk aşiretinden olduklarını söylediler.
Ayakkabı mağazalarını ilk açtıklarında ilk isim olarak yalnızca Türkçeden “Salur” koymuşlar. Daha sonra, sonra yabancı isimlerden işyeri isimleri koymanın salgın hastalığına yakalanarak, yabancılaşmaya özenti ve modalaşmadan, “biz de zamaneye uyalım” düşüncesiyle “Salur” ismine İngilizce “Cooperatiff” i eklemişler. İşyerinin Türkçe anlamı “Kooperatif Salur” dur. Kooperatifi Türkçenin ses uyumuna uygun olarak böyle yazacağına İngilizce aslıyla yazmış. Daha da garibi, dilimizde “ortaklılık” anlamına gelen “cooperate” yazacağına İngilizceyi de bozarak “cooperatiff” şeklinde yazmış. İşyerine bunu çok büyük harflerle yazmış ve altına da “Salur”u da çok küçük harflerle ilave etmiş.
Birkaç çalışanından birisinin bu işyerinin patronu olduğunu öğrendim. Kendisine, “İşyerinize İngilizceden isim koymasaydınız iyi olurdu, Atalarımız bunun için mi şehit oldular, İstiklal Harbimizi bunun için mi verdik, bu ismi hemen değiştirmenizi ve Türkçe isim koymanızı bir baba, ağabey nasihati olarak sizden istiyorum” yollu kendisini uzunca iknaya çalıştığımda: “Haklısınız, bu ismi değiştireceğim” cevabını verdi.