“KASSERİA…” –“THE KAYSERİ…”
“System Hospital”
Kayseri il merkezi Mimarsinan parkının bitişiğinde bulunan bir özel hastane ismi. Yüzde yüz İngilizce kelimelerden isimli bir işyeri. Üstelik de aldığı İngilizce kelimeleri Türkçenin ses uyumuna uyarlamadan aslı gibi yazarak, onun bozulma, kirlenme, yozlaşma, yabancılaşma ve kimlik kaybına daha büyük boyutlarda katkıda bulunulmuş.
İki yabancı kelimelik isimdeki İngilizce “system” in dilimizin ses uyumuna uygun olarak söylenişi ve yazılışı “sistem” olup, dilimizdeki anlamı “düzen, âlem, kural, yol” demektir (demokratik sistem vb). Yine İngilizce kelime “hospital” dilimizde “hastane” demektir. Türkçe anlamıyla, “Sistem Hastanesi” İsmini böyle aslıyla koysalardı kabulümüz olur, daha milli, yerli ve ilmi olurdu. Daha da bu karakterde olması için “Dünya Hastanesi” denilebilirdi. Çünkü, “âlem –dünya” anlamına da gelen “sistem” yerine “dünya” kullanılarak adı geçen hastane ismini almış olacaktı. Nitekim de ilimizde “Dünya Hastanesi” (iyi ki, özenti –modalaşmaya uyup “World Hospital” ismini koymamışlar), yabancılaşma gözlemleme ve örneklememizi konu olan adı geçen hastanenin yakınında böyle bir hastane ismi vardır. Bu hastaneyi kuranlar kimlerse, onları da milli ve yerli isim koyarak yabancılaşmaya hizmet etmedikleri için “tebrik, teşekkür” etmek lazımdır.
Kayserimizde neredeyse hiçbir İngilizin yaşamadığı ve yine neredeyse hiç kimsenin İngilizce bilmediği, Türkçe konuşan ve yazan Müslüman Türk halkından ibaret Kayserimiz gibi bir ilimizde böyle tamamen yabancı bir ismin konulması, tamamen özentili ve modalaşma alımından kaynaklanan bir yabancı işyeri ismi alımı olmuştur.
İsimdeki İngilizce kelimelerin Türkçe karşılıkları ola ola, bin yıldan beri kullandığımız “düzen, dünya” ve “hastane” milli kelimelerimizi dilimizden “kovarcasına” veya onları “öldürmek” suretiyle, onların yerine, İngiliz askerlerinin İstiklal Harbimiz yıllarında işgal ettikleri vatanımız bölgelerinde, halkımızı ve askerlerimizi öldürür benzeri, bu sefer de “milletimizin ve vatanımızın kültürel yaşama dayanakları” denilen milli, yerli kelimelerimizi “öldürürcesi” ne İngilizcenin “işgal kelimeleri” ni koymak, dilimizde yabancılaşma ve kimlik kaybına hizmet etmeye yönelik bir eylem olmuştur.
Adı geçen hastaneyi gözlemlememiz ve örneklememiz sırasında burada çalışan doktor dostlarımızdan öğrendiğimize göre, yıllar önce açılışında ilk ismi de İngilizceden “magnet” imiş. Ankara’da bu isimle şubesi bulunan hastanenin sahipleri Kayserideki hastanelerini devir teslim ile başkalarına satmışlar.
Sözlüğe baktık, “magnet” dilimizde “mıknatıs gibi çekmek” anlamına geliyor. Çalışan doktorlarına bu kelimeyi ilk öğrendiğimizde sorduk: “ “magnet’ ne anlama geliyor?” “Bilmiyoruz” cevabın verdiler. Düşünüyor musunuz, konulan bu işyeri isminin anlamını, hastanede çalışanlar bilmiyor, hastalar bilmiyor, hastanenin önünden geçen yayalar bilmiyor, ilk olarak öğrendiğimizde araştırmacılar olarak biz de bilemedik. Böyle bir isim verme “garabeti” olur mu? İngilizce tabiriyle bu bir “absurd” lük (akılsızca, gülünç ve saçma sapan) değil mi? Her halde buna, bize tamamen yabancı bir kelime veya “mal” olduğu için “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” da derler.
“System Hospital” de çalışan, milli dil duyarlılığı ve bilinci olan doktor dostlarımız da bu isimden “rahatsızlık” duyduklarını ve hatta Türkçesi ile değiştirilmesi için patronlarına “tavsiye” de bulunduklarını söylediler. İstekleri yerine getirilmeyince, “bu hastanede çalışalım mı, çalışmayalım mı?” bocalaması ve kararsızlığı için düşmüşler. Bizim isteğimiz, doktorları içinde çalışmaya devam etsin, hastane kapanmasın, daha çok müşteri çekerek yaşasın, daha çok kazansın, ama “milli kimliği, ismi” ile yaşasın ve kazansın.
“Medical Palace”
Kayseri’de ikinci bir yabancı isimli hastane olarak “System Hospital” için söylediklerimizin ve tespitlerimizin tamamı “Medical Palace” hastanesi için de geçerlidir.
İngilizce olan kelimeler “medical” ın dilimizdeki karşılığı “tıp”, “palace” nin karşılığı “saray” dır. Bu İngilizce kaynaklı kelimeler, uzun yıllardan beri ülkemizde kullanıldığı halde, dilimize bir “zorunlu altı” olarak değil, dilimizde yabancılaşma ve kimlik kaybına katkıda bulunmaya yönelik “özenti –modalaşma alımı” olarak girmişler. “Medical” in dilimizin ses uyumuna uydurularak konuşulması ve yazılması “medikal” şeklinde olurken, yine bir özenti alımlı olarak giren “palace” ise, dilimizde “palas” olarak konuşulur ve yazılır. Bu sebeplerden, “Medikal Palas” dense idi, bir dereceye kadar “iyi “ olabilirdi. İngilizce asıllarıyla yazılışı, dilimizin imla ve gramer kurallarına aykırı olup, bu haliyle dilimizde kirlenme ve yozlaşmaya katkıda bulunmuş, bunun sebeplerinden birisi olmuştur.
“Medical Palace” nin, milli, yerli ve ilmi bir isim olması için “Tıp Sarayı” ismini alması lazımdı.
“Medical Palace” hastanesinde de “System Hospital” hastanesinde yaşandığı gibi, burada çalışan doktorların ve yardımcı çalışanlarından, milli dil duyarlılığı, Türklük şuuru ve İslami hassasiyeti olanlarından işyerlerindeki bu yabancı isimden “rahatsız oldukları” nı, hatta bunun Türkçesi ile değiştirilmesini kurucularına ilettiklerini, bir sonuç almadıklarını, bunun sonucu, “burada çalışalım mı, çalışmayalım mı” diye bocalama ve kararsızlık içinde bulunduklarını, “iş bulma ve hayat şartlarının ağırlığı sebebiyle çalışmak zorunda kaldıkları”nı tespit ettik.
“Medical Palace” , bizim aile olarak da yabancısı olmadığımız bir hastanedir. Ben, eşim, çoluk çocuk bu hastaneye de giderek tedavi oluruz. İlk kurulduğunda ilk ismi gerçekten sevilen ve öz Türkçe olan “Sevgi Hastanesi” idi. Bu haliyle adı üzerinde “sevilen” hastane idi. “Medical Palace” isminin, bu güzelim ismi, “kovarak” veya “öldürerek” cümlesinden olarak, İngiliz –İngilizcenin bu sefer de İstiklal Harbimiz yıllarındaki “askeri işgali” yerine yeni bir işgal çeşidi olarak ve hatta bundan çok daha tehlikeli olduğu halde “kelime ve kültür işgali unsuru” olarak karşımıza çıkması, İngilizce tabiriyle bütün vahametiyle daha da çok “absurd” olmuştur.
Maalesef, İngiliz emperyalist sömürgeci ve yayılmacılığının, ateş, demir kullanarak ve kan akıtarak zorla sömürgeleştirmek suretiyle esaretine aldığı sömürge ülkelerinde kendi elleriyle uygulanabilecek bir uygulamanın, “hür ve bağımsız” denilen ülkemizde kendi insanlarımızın eliyle uygulanması, tarihin ve kaderin garip bir cilvesi olarak karşımıza çıkmıştır. “Türkiye İngiltere’nin bir sömürgesi olsa idi, onlar da ancak bunları yaparlardı” gerçeği de kendisini göstermektedir. [1]
Dileğimiz, hastane kurucularının bu “Medical Palace” yanlışlığı ve yabancılaşmasından biran evvel vazgeçmeleri, “Sevgi Hastanesi” veya benzeri Türkçe ismine yeniden dönmeleridir. Dönsünler ki, hastanelerine bu sebepten daha çok “sevgi” duyalım, sevelim ve sevdirelim. Vatanımızın, devletimizin, dilimizin, dinimizin yaşaması için şehit olan dedelerimizin kemiklerini sızlatmayalım. Müşterileri bol, kazançları çok olsun. Çalışanları da “gönül huzuru” içinde çalışsınlar.
“Memorial Hospital”
İlimizde ismi tamamen İngilizceden olan üçüncü hastane, Türkçemizde “Abide (Memorial) Hastane” anlamına gelen “Memorial Hospital”dir. “System Hospital” ve “Medical Palace” için yazdıklarımız, bu hastane için de tamamen geçerli ve doğru olduğu için bunun hakkında daha fazla yazmayı gerekli görmüyoruz.
Bu hastanemiz hakkında da dileğimiz, yabancılaşma ve kimlik kaybına sebep olmamak, katkıda bulunmamak için, isminin milli, yerli ve ilmi olmasıdır. Türkçe aslına uygun olarak “Abide Hastane” veya bunun muadili bir diğer öz Türkçe isminin konulmasıdır.
Adı geçen üç özel hastane dışındaki tam teşekküllü özel hastanelerimizin isimleri tamamen Türkçedir. Bunlar şunlardır: Tekden, Dünya, Kızılay, Erciyes, Huma, Melikgazi Hastaneleri. Bunları, bu isimleri koydukları için tebrik ediyor, teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Ayrıca, bunlardan da dileğimiz, bu Türkçe isimlerinde kalmaları, isimlerini değiştirseler bile yeniden Türkçe isimler koymaları, tıp ilmindeki tabiriyle, özenti ve modacılık “sendromu”na (hastalık belirtileri) yakalanmayarak, kültürümüzde yabancılaşma ve kimlik kaybına sebep olacak İngilizceden isimler koymamaları, “yangına bir körük” de kendilerinin ilave etmemeleridir.
[1] Belki de yapmazlardı. Neden yapmazlardı? Sömürgeleştirdikleri ve üzerinde baskı yönetimi kurdukları halkımızı, sömürülerinin devamı için tepkilerini daha fazla çekmemek cümlesinden, daha fazla rahatsız etmemek ve onları gönlünü kazanmak için birçok milli, yerli yaşayışımıza göz yumabilirlerdi. Zaten onlar için önemli olan, ekonomik zenginliklerimizin talan edilerek, İngiltere’ye, anavatanlarına taşınması idi.
Böyle bir olasılık karşısında ise, bizim insanlarımızın milletimize yabancılaşma uygulamalarıyla, İngilizlerden daha çok İngilizci kesildikleri, sanki onlar adına ülkemiz bilerek veya bilmeyerek kendi elleriyle İngilizleştirdikleri hükmüne de varılabilir kanaatindeyiz.