UZUN HAVALARIMIZ
Ağ gelinde indi mola yayladan
Ayşemin yeşil sandığı
Aman Allah da gurbet ellerinde
Atım kalk gidelim halep haneden
Ak evime kara taban yaptırdım
Çiçek dağıda var mı sana zararım
Dayran kıratta dayran siyriye dayran
Harip çoban
Hasta düştüm bir odada yatarım
Kamidin ağıdı
Kamuru bezeledim
Ker nezaman görsem everek dağı
Kızıl ırmak parça parça olaydın
Kara bahtım kem talihim
Mapushane içine serdim postumu
Şeker dağının da hiç essilmez gıcısı
Asmalarda anam kol uzatmış dallere
Altını bozdurayım gerdana dizdireyim
Al bostancı bir bostan ver
Aşağıdan gelir kozalı gelin
Aşlamayı aşladım
Ayvanın irisine ben yandım birisine
Al alma kızıl alma
Atladım gittim eşiği
Açıl ey ömrümün varı badı sabah olmadan yörü
Ayvalığın karataşı (Hacı bey)
Asmalıdır evimiz (Leylim Ley)
Ayva turunç narım Var
Ata yüklettim halı
Ağaca ceren indi
Ana beni kaldırıma atmışsın
Ağladım gülermiyim
Atladım gittim eşiği
Aman fatmam canım gülüm fatmam
Aziziye aziziye
Ana beni niye verdin çocuğa
Bahçe duvarını aştım sarmaşık güle dolaştım
Ben giderken ekinlerin gö İdi
Bir of çeksem karşıki daplar yıkılır
Birer birer aldım yaprak dolması
Bize gam yutturdu devranı felek
Ben bu sazı çala çala yolundum
Bir sıgara ver bana
Benden selam söylen O nazlı yare
Bastımda kılırdı iğdenin dalı
Benim aslan gayserilim
Ceviz oynamaya geldim odana
Çarşıya vardım erikten aldım
Çatal çama kurşun attım geçmedi
Çubuğum yok aman yol üstüne uzatam
Çellov
Çalıya yılan attık
Çorap ördüm milinen
Çattılar ocak taşını
Çubuğu uzatırlar ( kara kakilli yarim)
Çıngıllı çarşısına gün doğar karşısına
Çay bağına bostan ektin sel aldı
Dağdan yuvarlandı kayalarımız
Dama attım deynekleri
Dut ağacı dut verir
Devem yüksek atamadım urganı (develi daylak)
Dağları gırcımı duttu
Deli gönül yine ahu zar oldu
Değirmen üstünde yeşil ot olur
Daplar dağlar
Dam başında sarı çiçek oy oy
Dere boyu gidelim naciyem
Erkilet güzeli bağlar bozuyor
Ey sevdiğim yeter artık
Evlerinin önü yüksek kaldırım
Elekten ele gumumu
Eski libas gibi aşkın gülü
Erciyes kralı konan oğlu
Emmi zeybeği
Erciyesten bir yel esti
Evlerinin önü çevirme de çardağı
Fırın üstünde fırın
Fadimem süslü gezer
Gesi bağları
Germir bağları
Getir berber getir aynayı getir
Gelin türkesü
Gidenlerden gelmiş yok(le le le)
Geyik türküsü (avcıların yanındadır tazısı)
Horozumu kaçırdılar suyunada filav piş.
Hisardan inmem diyor (memberi)
Havuzu dolandırma suyunu bulandırma
Hana vardım han değil
Havuzun başına gelmesin eller (karam)
İçme beyim içme sarhoş olursun
Kekliğimin kafesi (gubalak-keklik)
Kalenin burcuna taş ben olaydım
Kandilli yazmayı kaldır yüzünden(yekte)
Kapardına ası vermiş eleği
Karanfilim budama safa geldin odama
Kalenin bayır düzü (şinanay)
Kazımım aslanım yerde yatıyor (ağıt)
Kınan kutlu olsun (gelinim)
Karşı dağda sıra sıra bademler
Kayseri bastırması çıktı cihane
Kayseri kesik çayırı
Kestanenin irisi
Kayseri mektebinde oldum candarma
Kırlangıçlar yüksek yapar yuvayı
Kara da koyun hoş koyun
Kara çadır ismi tutar
Kayadan atlas
Kozandağı çatal matal
Kestaneyi budarlar
Karşıda harar durur
Kızıl ırmak çarça parça olaydın
Meyhanenin şişeleri pallıyor
Mendilim iri dallı
Mapushane içine serdim postum
Oduncular dağdan odun getirir
Odaları söndürme
Omuz halayı
Özünü sevdiğim ( oğlan)
Öylen ile ikindinin arası
Posta yollarını dolanıyorum
Pencereden kuş uçtu
Su gelir millerdirir
Süpürgesi yoncadan
Saz havası (sın sın)
Sebeb ocağında baykuşlar ötsün
Sevdiğim üstüne dört libas giymiş
Sarı çiçeğinen donandı dağlar
Salında gel gel yanıma
Sarı ipek sararım
Saramazsam yüreğime dert olur
Suya gider allı gelişn has gelin
Sevdaya doşanlşar bir gün yorulur
Su gelir bulanarak
Sandığımı açtım (li li li la)
Suda oynayan balıklar
Şen olasın ürgüp
Şu dağları aşmalı (navruz gelin)
Taşa basma izolur
Talas altı haymana
Trene bindi de savuştu mola
Talas bağı üzümdür
Tahta kurusu
Talas yolarını seller bürüdü
Varında bakın sandığında nesi var
Verdiğin yazmayı bürüneyim mi
Vardım baktım demir kapı sürgülü
Yarim istanbulu meskenmi tuttun
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Nihat İşman (Bağlama ustası)
Türkülerimizin yukarıda sadece isimlerini yazmakla yetinmiştim. Fakat Kayseri’nin milli marşı gibi olan türkümüz “Ağam İstanbul’u, ve Gesi Bağlarını” yazmasam olmaz.