Dün, anayasa mahkemesi kararı ile bu karar üzerindeki AYM-TBMM yazışmasını konu alarak düşüncelerimi ifade ettim.
Yazıya, hukukçu büyüklerim, dostlarım ve arkadaşlarımdan oldukça güzel yorumlar aldım…
Bunlardan biri, Sevgili dostum, arkadaşım ve aynı zamanda avukatım olan Kayseri’de bir dönem Baro Başkanlığı görevini de yürüten Halit ÖKÇESİZ kardeşimden geldi.
Kendisi, yorum yerine sadece bir anısını anlatmış, aynen aktarıyorum.
“Hukuk fakültesinde ceza hukuku hocalarımızdan Prof. Dr. Çetin Özek, sınıfa ilk girdiğinde, tahtaya büyükçe bir yuvarlak çizerek şöyle demişti.. ‘Bu yuvarlağın içerisine tüm kanunları, kurumları, erkleri koyun.. Bunların hiç birisi bu yuvarlağın dışına çıkamaz.. İşte bu yuvarlağın adına Anayasa denir…’ diyerek Anayasayı bize anlattı.”
Prof. Dr. Çetin Özek, ülkenin yetiştirdiği en iyi ceza hukukçularından biridir. 16 Temmuz 2009 tarihinde ebediyete uğurladığımız hocamıza bir kez daha rahmet diliyorum…
Yine (İzin almadığım için ismini vermiyorum) saygı duyduğum, çok önemli görevlerde bulunmuş emekli bir hukukçu ağabeyim ise şöyle demiş…
“Anayasa Mahkemesinin, bir milletvekilinin yargılanması sürecinde ‘hak ihlali’ yapıldığına ilişkin kararı, bilgi edinilmesi anacıyla TBMM’ye de gönderildiğinde, hukukun ne dediğine bakmak yerine, her nedense rahatsızlık duyulmuş, duyulan bu rahatsızlık, gerekmediği halde, kararın açıklanmasını (tavzihini) istemek yoluyla dışa vurulmuştur. Değerlendirmelerinize katıldığımı bildiriyor, selam ve saygılarımı iletiyorum.”
Yine çok değer verdiğim hukukçu bir ağabeyim ise, “Bireysel Başvuru Hakkı ile ilgili çalışmalar yapılırken, gelinen bu nokta düşünülerek, o gün dikkate alınması yolunda uyarılarda bulunmuştuk.” dedi...
Bir diğer hukukçu arkadaşım; “ Anayasa’nın 153. Maddesinin birinci fıkrası ile altıncı fıkrası açık nettir. 6. fıkrasına göre ise kararları bağlayıcıdır “ dedi…
153. maddenin 6. fıkrası ise şöyle: “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”
XXX
Demek oluyor ki, yargının aldığı kararları tartışabilirsiniz ancak uygulamaktan geri duramazsınız. Eğer itirazınız var ise, yolu yine yargıdır.
Yasalar, hukukun üstünlüğü ilkesi anlayışı altında, herkese eşit ve hakkaniyet ölçüsü ile uygulanması gereken yazılı metinlerdir. Eğer uyulmayacak ise neden yazılır da “Bunlar yasa, uyacaksınız” diye ortaya konur ki?
AİHM karları da aynıdır. Eğer anlaşmalara imza atmışsanız, iç hukukunuz olur ve uymak zorundasınız.
XXX
Gelelim yazımın başlığındaki konuya…
Bildiğiniz gibi iktidar, Yani Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, yancısı MHP, “Yeni anayasa” veya aralarından bir aklı evvelin söylediği gibi “Yeniden Kuruluş anayasası” yapılması konusunu ortaya attı.
Ülkenin daha önemli işleri yokmuş, her şey güllük gülistanlık, millet sağlık ve mutluluk içindeymiş de tartışılacak konu arıyormuşuz gibi, hepimiz üstüne atladık ve tartışmaya başladık…
Televizyon kanallarında iktidar ve muhalefet yanlısı kişiler, ilimi ve gerçekleri bir kenara bırakarak taraf tuttuklarının çıkarlarını savunarak tartışmaya başladılar.
Onlar için zaten hiçbir zaman ülkenin ve milletin çıkarları söz konusu olmadı. Varsa yoksa, taraf tuttuklarının çıkarları ne, düşünceleri ne, onları savunmak oldu.
Bu tartışmalar da o düzeyde başladı.
Yazdım…
Dedim ki siz yeni anayasa filan yapamazsınız. Debelenmeyin ve konuyu ortaya atıp, gündemi saklayıp geri çekilmeyin…
Neden yapılamaz?
Anlatayım bir kez daha…
Birincisi, iktidarın ve yancısının oyları, anayasayı yapmak veya değiştirmek için, en azından halkoyuna sunmak için yeterli oya sahip değil…
Halkoyuna sunmak için en az 360, mecliste doğrudan kabul edilmesi için 400 oya ihtiyaç var. İktidarın ise 337 oyu var, yetmez…
İkincisi ise…
Hiç kimsenin aklına gelmiyor, siyasilerin de mi aklına gelmiyor?
Arkadaş, sen öngördüğün anayasa metnini getir önümüze koy, bakalım sen ne istiyorsun? Çünkü değişiklik isteyen sensin, demiyor…
AKP iktidarı bunu da yapamaz. Çünkü ortaya koymak istediği rejim ve yöntemin, halk tarafından kabul edilebileceği konusunda çok büyük kuşkuları var.
Var say ki olabilecek gibi getirdiler, görüşmeler sırasında değişecek tarafı da yok oybirliği veya çokluğu olmadan. Gece yarısından sonra torba kanun içine bir önerge ile tıkıştırıp geçirdikleri kanunlara benzemez Anayasa değişikliği veya yeniden yapılması.
Durum apaçık ortada iken, ısrar neden?
Gayet basit…
Nasıl ki “Kanal İstanbul” projesinde “İnadına” ısrar ettikleri gibi aradıkları, düşündükleri, ancak milletin çıkarına olmayan düşünceler varsa, o çıkarları gerçekleştirmek, halkın gerçek gündemini gözden kaçırmak ve muhalefeti bununla “Yapmadılar, yaptırmadılar” diye suçlayıp yeniden iktidarda kalmaya çalışmak gibi.
AKP’nin iktidardan gidişi, ülkede büyük bir patırtı çıkaracak, belli.
Çünkü Pandora’nın kutusu açılacak, her şey ortaya dökülecek, hesap sorulacak, hesaplar verilecek ve gereği yapılacaktır.
Bir sivil anayasanın yapılması isteği, bu ve diğer “Davalarının” gerektirdiği ki o neyse hala bilemiyoruz, anlayışın ürünüdür.
Sonuç olarak…
Nereye savrulursanız savrulun, eğer rejim Cumhuriyet ve parlamenter rejim olacaksa, Prof. Dr. Çetin Özek hocanın anlattığı gibi dairenin dışına bir milim bile adım atamazsınız…
Eğer “Ben atarım, yatarım ve yaparım” diyorsanız ki bugün gördüğümüz o, o rejimin adı Cumhuriyet değildir.
Cumhuriyet olmayan rejimi de bu milletin baskın gelen ezici çoğunluğu, asla kabul etmeyecektir. O zaman bırakın artık bunları da ülkeyi her türlü zorluklardan kurtarıp düze çıkaracak işlere bakın.
Şu gerçeği aklınızdan hiç çıkarmayın…
İktidları iki şey tepe üstü diker, götürür…
Bir, boş tencere…
İki, dikta rejimi…
Tarihin derinliklerine iyi bakmanızı öneririm, iktidara da muhalefete de…
“Yeni” veya “Yeniden kuruluş anayasası” mı istiyorsunuz?
Tamam, itiraz yok, önce siz getirin kavurmayı, yani anayasa metninizi, görün bakın nasıl savruluyor, elbette niyetiniz halisane ise…