Türk demokrasi tarihinin en önemli seçimleri için zorlu bir süreç yaşanıyor.
14 Mayıs’ta seçimler yapıldı.
TBMM’de tablo net gibi.
İtirazlar herkesin malumu.
Her dönemde olmuştur.
Bundan sonra da olacaktır.
Cumhur ittifakı bileşenleri ile Millet İttifakı bileşenleri oy sayıları nerede ise Atbaşı ama Cumhur İttifakı milletvekili sayısı daha fazla gözle görülür bir şekilde.
Çöpe giden oyları da dikkate almak lazım.
300-500 ya da 1000-2000 oyla vekilliği kaybedenler var ittifaklara verilen ya da seçime laf olsun-torba dolsun mealinden katılan partilerin yüzünden.
Sanırım bu dönem biraz daha hassas bir süreçten geçiyoruz ve yansımaları daha da farklı yaşanıyor.
Başta Mülteci ya da adına Sığınmacı ne derseniz deyin Türkiye topraklarının geleceğine dair misafirlerin karar vermesi son derece sakıncalı.
CUMHUR YOLA DEVAM EDERSE…
Kayseri’nin bu yeni süreçte ki beklentisi hiç kuşku yok ki Cumhur’un yola devam edişi ile birlikte bakanlık koltukları ve Saray’dan verilecek yeni görevler.
Mesela MSB Hulusi Akar’ın seçime kadar TBMM’de yemin etmeyeceği ve sadece mazbatasını alacağı ve seçimden sonra da bakanlık görevine devam edeceği konuşuluyor.
Bir başka bakanlık bekleyen isim milletvekili aday olmayanlardan genel başkan yardımcısı Mehmet Özhaseki.
Bazı bakanlıkların yeniden ayrılması ile yeni bakanlıkların gündemde olduğu konuşuluyor kulislerde.
Gerek Mustafa Elitaş, gerekse de Taner Yıldız’ın da bu kulvarda ki beklentiler herkesi malumu.
İsmail Taner ve Nergis Atçı ile de sürprizlere açık Kayseri.
TBMM Başkanlığı konusunda da bir yarış var mevcut vekiller arasında.
Bu arada MHP’nin bakanlık almayacağı ve sadece bakan yardımcılığı konusunda ılımlı olduğu da ayrı bir kulis bilgisi.
Önce Cumhur ittifakının kazanımı, ardından Kayseri’nin beklentilerinin hayata geçmesi bekleniyor…
SORULAMAYAN SORULAR…
3.5 Milyon Depremzedenin vefat edenler hariç bölgeden kimin nereye gittiğine dair akıbeti belli olmayan tablolar var.
Ancak görünen o ki 12 İlde seçimlere katılım bir hayli yüksek…
İşin garibi de Cumhur İttifakı resmen oy patlaması yapmış bu bölgelerde.
Soru işaretleri birbiri ardına geliyor…
Gazeteciliğin klasik 5N-1K’sı ile gidilmeli.
Ve… Ardı ardına cevap bekleyen tüm sorular net, açık ve aleni olarak cevap bulmalı.
Bu koşullarda cevap vermeyenler değil, soruyu soranla suçlu muamelesi görüyor ne yazık ki…
Aksi halde kapıdaki 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminde kapıda daha da büyük bir kaos var demektir…
İNTERNET PAYLAŞIMLARI…
Öylesine garip paylaşımlar oluyor ki.
Şaşar kalırsınız.
Öylesine enteresan görüntüler, öylesine ilginç suçlamalar, öylesine kafa karıştırıcı videolar ve paylaşımlar var ki akli melekelerinizi zorlayacak türden.
“Bu da mı olur, böylesi mümkün mü?” diyebileceğiniz akla hayale gelmeyen senaryolar, suçlamalar, paylaşımlar.
Tabi ki de bunların muhatabı da, adresi de belli.
Bazen kantarın topuzunun kaçtığı da ortada.
İpe sapa gelmez, akla hayale sığmaz yorumlar, paylaşımlar can sıkmıyor da değil hani…
BİLGİLER TEYİDE MUHTAÇ…
Bu bilgilerin birçoğu teyide muhtaç şüphesiz.
Zira İnternet mecrası dünya’nın en büyük çöplüklerinden birisi.
İnsanlar doğrusuna eğrisine bakmadan burada hoyratça koşturuyorlar.
Galiz hakaretler ve küfürleşmeler üzüntü verici.
Trollerin karşılıklı saldırıları da işin boyutunu ve tadını epey kaçırıyor.
Her söylenen, her yazılan, her iddia hem doğru değil, hem de yanlış değil aslında.
Birçok sorunun yöneltiliş şekli yanlış.
Cevap verenlerin üslubuna girmiyorum bile…
YURTDIŞI PAYLAŞIMLARI…
Dikkat edin video ve paylaşımlar yurt dışından geliyor.
Zira Türkiye’de bu tür söylemler ve paylaşımların cezasını anında kesiyorlar.
Sabaha karşı evinizi birilerinin ziyaret etmesi muhtemel.
28 Mayıs’ta oy bile kullanamayabilirsiniz.
Ama yurt dışından Sedat Peker hariç atış serbest.
Hali ile de zamanında iktidar ile iş tutanların hepsi şimdi iktidara karşı ne kadar tezgah-dümen varsa, yapılan yalan yanlış iş varsa kusuyorlar.
Yalan-talan ekonomisi ile cinsel tercihler ve kimin eli kimin cebinde belli olmayan kirli bilgiler herkesin güzelini-özelini ortalara kırıp döküyor.
Tablo her geçen gün daha da çirkinleşiyor.
Her geçen gün söylemler daha da belden aşağıya ve özel hayata gidiyor…
DEPRESYONA GİRENLER…
Bu seçim sonuçlarına göre epey depresyona giren oldu sanırım.
Zira daha önce bu köşede yazdım.
“Bu kadar ağır yükün altına sokmayın kendinizi” diye…
Maddi ve manevi anlamda yıprandı birçok kişi.
Kazanmaya o kadar endekslendi ki herkes…
İnsanımızın huyu böyledir.
Ölümüne severiz… Ölümüne inanırız.
Kaybedince de dünyamız kararır, her şeye küseriz.
Kaybedince anasını, babasını, en yakınını kaybetmiş gibi oldular.
Ama çok şükür her iki taraf içinde telafi şansı var.
Kayıplar kazanıma dönüştürülebilir.
Kederler sevinçlere gark olabilir…
KLAVYE KAHRAMANLARI…
Ucuz klavye kahramanları cirit atıyor.
Dikkat…
Artık bu iş bu kadar kolaylaştı.
Resmen ayağa düştü.
Her aklına gelen her şeyi yazabiliyor.
Denetimsiz bir İnternet mecrasında boy gösterenlerin haddi hesabı yok.
Ağızlarına geleni söylüyorlar, akıllarına gelen her şeyi yazıyorlar.
Yazanlara da ne saygıları var, ne de aklı başında eleştiri yapma gibi bir kültürleri…
Belden aşağı vurmak moda olmuş…
SUSKUNLUK HAKİM…
Önemli bir kesimde suskunluk hakim.
Bu suskunluk yakında kopacak bir fırtınanın habercisi mi?
Yoksa “Kurt bulanık havayı sever!” moduna devam mı?
Bir çok kişinin ağzının üstüne yattığı, bazılarının ters köşe olduğu gün gibi ortada.
Seçilip koltuğu kaybedenlere ne demeli?
Ya da kaybedip sürpriz bir şekilde koltuğa oturanlar…
Daha duymadığımız ne hikayeler var ve ileride bunlarda öyle ya da böyle gündeme gelecek ve bu seçimlere dair hiçbir şey gizli kalmayacaktır…
ÖLÜM SESSİZLİĞİ…
En kötüsü de bu…
Yaşanan adeta ölüm sessizliği.
Kimseden tık çıkmıyor.
Nerede ise meydanları inim inim inletenler bile bu sessizliğin parçası olmuş durumdalar.
Şunun şurasında ikinci tura 8 gün kalmış.
Her iki tarafta kendisine oy veren seçmenlere bir şeyler söylemek zorundalar.
Açıklama yapmalılar.
Paylaşımları daha güçlü, daha inandırıcı olmalı.
Nihayetinde Türkiye’nin geleceği oylanacak.
Tarihin en büyük referandumuna gidiyor adım adım ülkemiz...
YSK TOPA GİRMELİ…
Siyasi partiler kadar YSK’da taşın altına elini daha da çok sokmalı.
Basit geçiştirici ifadeler yerine daha dolgun, kitleleri ikna eden doğrusal veri ve paylaşımlarla bu seçimler üzerinde en ufak bir şaibenin olmayacağına, olamayacağına ikinci turda sandığa gidecek milyonları ikna etmeli.
Her itiraz sonrasında tablo aynı.
YSK Sütten çıkmış ak kaşık gibi…
Bu konularda Yüksek Seçim kurulunun topa girmesi lazım.
Üstün körü açıklamalarla, savuşturmalarla olay geçiştirilmemeli.
Koskoca bir ülkenin kaderinden, geleceğimizden bahsediyoruz.
İlçe seçim kurulları, İl seçim kurulları ve Yüksek seçim kurulu kendisine ulaşan itirazları acilen netleştirmeli…
SORUMLULUK ALIN LÜTFEN…
Denilebilir ki; her 4 ya da 5 yılda oy vermek demokrasi ise bu tanımı değiştirmek lazım.
Doğrudur.
O halde herkes her ne kadar eleştirse de 4 ya da 5 yılda da olsa sandığa gitmeli ve tam demokrasi adına, kendi adına, çoluğunun çocuğunun geleceği adına kendi hür iradesi ve hür vicdanı ile oyunu kullanmalı, oyunun akıbetini takip etmeli ve seçtiklerinden de hesap sormalı demokratik yöntemlerle.
Türkiye’de ne yazık ki bu son dönemlerde ötelenmiş bir durum.
Yine denilebilir ki; Ne zaman oldu bu?
Şüphesiz tam anlamı ile olmamıştır, olamamıştır.
Peki Uzay çağında, 21. Yüzyılda. Türkiye Cumhuriyetinin 2. Yüzyılına girmeye ramak kala siz halen kendi üzerinize döşüne yapmayıp öncelikle sandığa gitmiyorsanız, akıbetini takip etmiyorsanız ve sonuçlar üzerinde de sadece geyik yapıyorsanız.
Yazıklar olsun…
Söylenecek söz yok demektir…