İşinize gelince “Sandıkla gelen sandıkla gider”, işinize gelmedi mi “Sandıkla gelse de istersem sandığa gömerim” mi?
Diyarbakır, Mardin ve Muş illeri Büyükşehir Belediye Başkanları görevden alındı, yerlerine de “Kayyum” bazılarının yazımı ile “Kayyım” ki aynı kapıya çıkıyor, atandı.
Atananlar, illerinin valileri ve “Vekâleten” atanmış oluyorlar…
Bir başka anlamı, “…seçilemediğim yerlere valilerimle hükmederim…” anlayışıdır bu.
İktidarın yöneticilerinin, uygulamaya karşı çıkanlara ateş püskürmesini anlayışla karşılamakla beraber, çelişkilerini gözlerine sokmak da görevimiz diyerek kendilerine soruyoruz, “Hani sandıkla gelen sandıkla giderdi, n’oldu da sandıkla gelen bakan talimatı ile gitti?”
Denir ki, “Efendim… Bu üç ilin belediye başkanları” devamını cımbızlamadan Bakan Süleyman Soylu’nun ağzından öğrenelim…
“Bir meşru kanal açmaya çalışanlar suç işlemekteler. Hukukun ve demokrasinin en temel görevi, milletin verdiği temiz oyları teröre istismar ettirmemektir. Bizim devlet olarak görevimiz budur. Bundan yoksun kalırsak ne demokrasi ne devlet ne hukuk kalır.
Terörle demokrasi arasına bir meşru kanal açmaya çalışanlar sorumsuzluk işlemektedirler. Türkiye belediyeler üzerinden özellikle terörün merkezi haline getirilmeye çalışıldı.
Demokrasiyi ve seçilmişliği terörün muafiyet alanına sokmak isteyenler, elbette ki büyük bir hata işlemektedir. Buna kurallar anayasa belediye kanunları süreç bir cevap verdi bir daha bunu tekrarlamayın dedi. Demokrasiyi istismar etmekteler.
Bizim teröre müsamaha göstermemizi bekleyenler yanılır. Terörü ve terörizmi özellikle halkın helal oylarıyla belediyelerde merkez haline getirmeye çalışanlara da devletin, kuralların, hukukun ve Anayasa’nın sessiz kalmasını beklemek son derece yanlıştır.”
İkinci sorumuza geçelim, çünkü birinci sorumuza verilen yukarıdaki cevap, baştan aşağı “Masal” niteliğinden öteye geçmiyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, eğer bir “Hukuk devleti” ise ki görünen o değil. Adı geçen şahıslara isnat edilen suçların içeriği nedir, yasal yollara başvurulmuş mudur, olay yargıda mıdır? 2015 ve 2016 yıllarından beri yapılan kovuşturma ve soruşturmalar, bugüne kadar neden sonuçlanmamıştır. Mademki bu kişiler suç işlemişlerdir, neden seçime sokulmuştur? Burada iktidarınızın seçim döneminde “Komşuyu küstürmeyelim, kapıyı bastırmayalım” politikası mı etkin olmuştur da sonuç istediğiniz gibi çıkmayınca, istediğiniz hale getirmeye çalışıyorsunuz?
Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti ise, hiç kimsenin suç işleme önceliği ve hakkı olamaz. Eğer kendilerinde böyle bir hak görenler varsa, devlet başlarını hiç durmaksızın ezmelidir. Bu PKK da olur, HDP de olur ya da bir başka terör örgütü veya o örgütün yandaşları, fark etmez…
Bütün bunların bir tamamı, hukuk içinde kalarak çözülmek zorundadır ki, uluslararası ortamda “Güvenilir ve saygın ülke” olarak anılabilelim.
Davranışınızı her hangi bir makul ve anlaşılabilir zemine ne yazık ki oturtamıyoruz.
Anlaşılmaz ve yasa dışı davranış ve uygulamalarınız ile de milletin “Karpuz gibi” ikiye bölünmesine neden oluyorsunuz.
Açıkça ifade edeyim ki, milletin bölünmesine katkı sağlayanları kınıyor ve lanetliyorum. Başta HDP yöneticileri olmak üzere.
Partiniz içinde “Eş başkan” diye bir uygulama yapıyorsunuz, yapın. Anlayabilmiş de değilim. Ancak yasaların dışına çıkarak uygulamayı belediyelere taşımanıza devlet izin vermez, bu bir…
Bu konudaki açıklamanızda “Demokrasiden yana, demokratik siyasetten yana inisiyatif alma zamanıdır. Halkların iradesine sahip çıkma zamanıdır; gelin bu soysuz siyasete karşı hep birlikte yan yana duralım”diyorsunuz da, neden diliniz değişik? Yıllardan beri bazı söylemlerinizin ayrımcı ve devleti toprağı ile birlikte bölmeye yönelik olduğunu görüyor ve biliyoruz. Evet, soruyorum “Halklar” derken kastınız nedir? Bu ülkede bir tek halk vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaş bağı ile bağlı olan halk. Sizin yıllarca “Halklar” diye ayrıştırdığınız o halk kim?
Ayrıca “Biz demokrasi mücadelesinin peşindeyiz. Mutlaka ve mutlaka bu iktidarın yaptıklarından hesap soracağız. Şimdi demokratik siyaset zemininde buluşma zamanıdır. Asla bu zemini terk etmeyeceğiz. Demokratik siyaset içinde kalarak meşru mücadele hakkımızı kullanacağız. Demokrasi mücadele ile kazanılacak. Demokrasiyi birilerinden beklemeyeceğiz. Kaybettiler, yine kaybedecekler. Kazandık yine kazanacağız!”diyorsunuz ama samimi ve içten değilsiniz. PKK terör örgütü ile aranıza mesafe koyamıyor, reddedemiyorsunuz. Yani, demokrasinin ve seçim kanunlarının size verdiği hakları kötüye kullanarak, terör örgütünün TBMM çatısı altındaki uzantısı görünümündesiniz.
İktidarın, yasaları ve hukuk devletini bir yana koyarak yaptığı uygulamanın karşısındayız, sizin yanınızda olduğumuz anlamı çıkaramazsınız, hiç kimse de çıkaramaz. Derdimiz, hukuk devletinden yana tavır koymaktır, birilerine arka çıkmak asla değildir.
Ayrıca şunu belirtmem gerekir ki, uygulamaya karşı çıkan kişi ve kurumların hiç biri, terör örgütünün yanında değildir, olmaz, olamaz da. İktidarın ve iktidara biat edenlerin, yancılarının, yalakalarının “…hukuk savunanlara karşı…” çarpık davranışlarda ve söylemlerde bulunmaktan vazgeçmelerini kendilerine öneririm.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devletinde “Hukukun üstünlüğü” ilkesini savunmak, iktidara karşı gelmek olarak algılanıyor ve bu nedenle eleştiriliyorsak, haklı olan elbette bizim gibi düşünenlerdir.
Bizler uygulamanın hukuka aykırı olduğunu söyleyerek karşı çıkarken, uygulamanın haklılığını savunan kesim neye dayanmaktadır?
Süleyman Soylu’nun ifadeleri ise esas aldıkları, doğru bulmuyoruz.
Eğer ”Hukuk böyle emrediyor” diyerek uygulamaya destek veriyorlarsa, o hukuk kuralını bizim gözümüzün içine sokmaları gerekir. Suçlama, savcı marifeti ile yapılır, hukuk içinde yargı tarafından sonuçlandırılır.
Mevcut çarpık anayasa gereğince yönetime “Her gelenin” kafasına göre yöneteceği bir devlet değildir Türkiye Cumhuriyeti Devleti…
Ayrıca, bu millet de “Her gelenin” anlayışına göre, karpuz gibi ikiye bölüneceği veya dilim dilim dilimleneceği bir devlet ve millet de değildir.
Herkes ayağını denk alsın.
Bu devleti hiç kimsenin anlamsız bir ifade olan ne idüğü belirsiz “Halklar” tanımlaması veya “Benden olan buraya, diğerlerini ezerim” anlayışı ile bölüp parçalayamazsınız, zaten gücünüz de yetmez.
Bilin…
21 AĞUSTOS 2019
İBRAHİM PEKBAY