Görüşmelere biz mi katıldık?
Görüşmelerden önceki hazırlık çalışmalarında var mıydık?
Hayır…
Görüşmelerden sonra Türkiye ve ABD taraflarının yaptıkları açıklamada ne dedilerse, o kadarını bilmekle yetindik.
Açıklamalara baktığımızda ise kafamıza takılan onlarca soru var…
Birincisi ve en önemlisi, ABD başkanı denilen ruh hastasının, edebe, adaba ve uluslararası geleneklere uygun olmayan mektubu…
Mektuba acaba ne cevap verdiler diye düşünürken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklama yaptı ve çok ilginç bir açıklama idi.
Diyor ki; “Tam bunların yaşandığı gün Sayın Trump’ın siyasi nezaketle bağdaşmayan mektubu medyada yer aldı. Bu doğru değil, ama bizim karşılıklı olan sevgi ve saygımız da bunu gündemde tutmaya müsaade etmiyor. Bunu öncelikli olarak görmüyoruz. Ancak yeri ve zamanı geldiğinde gerekeni yapacağımızın bilinmesini isterim.”
Mektubun hitap bölümünde “Sayın AKP Genel Başkanı” diyorsa, şahsını ve partisini ilgilendiren bir konu…
Eğer “Sayın Cumhurbaşkanı” diye başlamış ise, şahsından önce devleti ve milleti ilgilendiren konu olur ki, hakkında her ağzını açanı TCK’nın 299. Maddesi gereğince yargılatıp hüküm giydiren Cumhurbaşkanının, yargılamayı bir kenara bırakalım, cevap vermemiş olması, yapılan hakaretleri kabul etme anlamı taşır…
Millet olarak kabul etmemiz asla mümkün değildir.
Kafamıza takılan soruların başında gelen konuyu unutmuyoruz, yazıya devam anlamında geçiyoruz…
XXX
Çekilme başlamış…
Hatta Resulyan boşaltılmış…
Salı günü, güney sınırımızın bir uçtan öteki uca ve 30-32 km. derinlikte 444 Km. tamamen kontrolümüz altına geçmesi gerekiyor.
Yine aynı gün, Rusya Devlet Başkanı Putin ile Erdoğan, Soçi’de buluşup görüşecekler, bakalım oradan ne sonuç çıkacak, göreceğiz ve değerlendireceğiz.
Olası sonucu şimdiden tahmin etmeye çalışırsak, Putin, Erdoğan’a Suriye’deki mevcut yönetim ile görüşmesini önerecek…
Yani, bugüne kadar olmamış ama olması gerekeni kendisine ifade edecek ve hatta zorlayacak. O zaman Erdoğan’ın tavrı ne olacak?
Umarım ki uygun bir karara varılacaktır.
Çünkü…
ABD ile varılan anlaşmanın dibi-tabanı yok ve asla inandırıcı değil. Yapılan anlaşma, “Şimdilik” kaydı ile sorunları askıya almak gibi görünüyor.
ABD, PKK, PYD/YPG dediğimiz terör örgütlerinden vazgeçtiğini ve bunların terör örgütü olduğunu kabul etti mi?
Etmedi…
Var say ki Suriye rejimi ile masaya oturuldu, sorun bitiyor mu?
Bitmiyor…
Suriye rejimi bu kez bize soracak, “Suriye Milli Ordusu” dediğimiz yapının ne olduğunu bizden başka bilen var mı? Suriye, SMO denilen yapıya terör örgütü derse ki devlete karşı ayaklanmışlar ve silah kullanmaktalar, ne diyeceğiz?
Bunlar da bir tarafa, terör örgütleri 30 km. geriye çekildiklerinde Suriye’de sorun tamamen çözülmüş mü oluyor? Elbette hayır. O zaman gelecekteki planımız ne olmalı?
Bu noktada planın, hiç kuşku yok ki TBMM çatısı altında oluşturulması zorunludur. Planın “Tek adam” tarafından yapılması, milli birliği sağlamaktan uzak olacaktır.
Veeeee…
Türkiye’ye ABD’nin yaptırımları arasında Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine vize yasağı getirilmesi ayrıca ABD’deki tüm varlıklarına el konulması var.
Elbette ABD’de varlıkları var mı yok mu bilemeyiz, ancak konu, yapılan anlaşmada etkili olmuş mudur?
Kafa bu, takılan takılana…
Kafamızı değiştiremeyeceğimize göre soruların cevap bulması gerekir…
Diyorum…