Kavrayış kabiliyeti ile diyalektik faslına giriş:
İsmet Özel ismi edebi karakteriyle bir tümceye dâhilse şayet bizim anladığımız yönüyle bir şiir kabiliyeti olduğu kadar bu kavrayış, bir conscious ekleme kabiliyeti olarak da kayda girmelidir. Lakin diğer manasıyla İsmet Özel kimliği siyasi anlamda söz söyleme yeteneğini kendi doğurduğu anlamsaldan alırken bizim ifademizle konu daha dar bir kapsamdan hareketle kendini siyasete ait görme alanından tevarüs ettirir.
İsmet Özel okuyunca kazanacağımız şeyi, İsmet Özel okumadan nasıl kazanırız sorusuna bir cevap bulamadan yetişmiş nesilleri temsil edenler, bugün o kadar itirafçı bir duruş içinde değiller her nedense...
İsmet Özel’in taşıdığı 1970’lerin 1960’lardan devraldığı şiir/siyaset kabiliyeti faslı bir anlamıyla Marksizm’i kendi nesline derç ettirme göreviyle hemhalken diğer anlamıyla geleceğe bıraktığı kollarını Marksizm’den koparmaya niyetlense de cümle kabiliyetinin sorgulama yeteneğini her anlamıyla Marksist diyalektikte demirleyiverir. (bırakıverir.)
İsmet Özel şiirini sevenler, (Türk Edebiyatı’nın son ustası kabul edenler) kendi alanında durağanlık kesp etmeyen akı-l-cı bir deha olarak onu selamlarken söz kabiliyetini Marks anlamsalı içinde canlı tutan (Marks’ı özümsemiş) özümse-yişini-mesini eşit ağırlıklı (Doğu-Batı düşüncesi içinde) bir düşün kimliği haline getirmiş olmasına bağlarlar; ama onlar (!), onun edebi kabiliyeti içinde bu hali öne çıkarmaya yanaşmazlar.
Lakin, Marks’tan başlayan Sol literatür eleştirimize İsmet Özel’i dahil etmeye niyetlenirken, İ.Özel’den daha vahim Marksist duruş arz eden ‘bayım kültürüne’ veya ‘II. Yeni adaptasyonuna’ metafizik kabiliyet sunan muhteremlere diyeceklerimizi zaman içinde çağı temsil etme kabiliyetimizle dem vuracağız.
Bu noktada, İsmet Özel’in Marksizm’den mülhem çağa bakış kabiliyetini dönemsel arzlar-talepler içinde, İslamcılık, Türkçülük, Türk Milliyetçiliği, hâlâ komünist olma kabiliyeti, maneviyatçı Osmanlıcılık bezemeleri ile dile getirmesine kendi orijinilaté-sinin başlangıcı olarak baktığımız ‘’amentüsünde’’ sabitkadem olması dileği ile -bütün yüreğimiz ile- son tahlilde halini çelişkili popülarizm olarak görürüz…
İsmet Özel’in, bir anlamıyla Marksist tandansı (tendance) yeryüzü olaylarını anlama kabiliyeti ile kendi diyalektiğine (1) (2) döktüğü anda yakaladığı öznelliği İslam düşünce tarihinden başlatamamasını modernité-nin ondaki güçlü duruşuyla açıklamak gerekir.
İslamcı duruşun diyalektiğe özenmesi ve ideoloji ihtiyacı ile dinîmûbinî ideoloji olarak açıklamasının melceini 1970’lerin Türkiyesi’nde bir ‘kurtuluş’ olarak görmesi mümkünâttandı; ama bu günümüzde tam bir ‘kabiliyet boşluğu’ olarak yerli yerinde -abûs haliyle- kalıverdi. Geleneğin savunmasını modernité-ye karşı hiç sakıt olmadığı veçhesiyle yine modernité doğumcusu Marksist tahlil kabiliyetinden alma becerisi belki de İsmet Özel’in eleştirilmemesi (!) gereken bir yönü ama bir anlamıyla içinde bulunduğu siyasi kapsül nedeniyle eleştirilme zorunluluğu o kadar aşikar ki...
1960 sonrası Türkiye fotoğrafının iflah olmaz bir taşıyıcısı olan İsmet Özel’i sizlerin huzurunda eleştirme nedenimiz şahsi olmadığı gibi kem-pâye de değildir. Lakin itiraf ederiz ki, bir anlamıyla kişisellik meselesi bizim için şöyle bir önem arz eder. Vakta ki, Şair İsmet Özel’e sual eyleyen genç şair, Batı kabiliyetini -Batı’dan feyz alma kabiliyetini- irdelerken sorduğu soruya ‘eğer Arapça bilseydim kibrim kendi ile nispetli haliyle sınırsızca olurdu (+),’ cevabı ile karşılaştığında anladığı şeyi şimdi ifade ederken söyleyeceği şu olabilir zahir: demek ki Batı dilleri filolojisi Türkiye’ye cümle üretirken sadece ülke zihninin küçüklüğünü kayıt altına alma işlevi görür.
Bu anlamıyla, İsmet Özel’in bizimle irtibatı tercüme kültürünün tercümasyonu (translation) cephesiyledir. Veya biz öyle anlıyoruz. Öyle anladığımız için de öyle anlatıyoruz tabi. İsmet Özel şiir kabiliyetini sevme, takdir etme meselesi Türkçeyi kullanma yeteneği eğer Türk Dil Ailesi veya Türk Dilleri Birliği’nin lügatinden mülhem olsaydı alkışlanacak bir şeydi. Ama bu geist kabiliyetin terimsel gücünü Türkçeye nasıl aktarırız, fiil-sıfatları mantığına bürünürse burada edeceğimiz kelam olur. Bizlerin İsmet Özel severliği veya sevmezliği meselesinde yerimiz asla yoktur.
Ezcümle ebediyat düşüncesinde tenkit esastır. Bu esası kendi düşünce dünyamızda çelebiye celep gönderme nakısı ile anlatma hevesinden azadeyiz.
(+) mealen…